1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Çölün kara kutusunda ne oluyor?

3 Mart 2018

Kadınların araba kullanma yasağı kaldırıldı. Sinemalar, operalar, eğlence merkezleri açılıyor. Peki aşırı muhafazakâr Suudi Arabistan'da neler oluyor? Alman uzman Sebastian Sons DW'nin sorularını yanıtladı.

Frauen aus Saudi-Arabien im Stadion
Fotoğraf: Getty Images/AFP/K. Jaafar

Deutsche Welle: Sayın Sons, "Kuma inşa edilenler: Suudi Arabistan - Sorunlu bir müttefik" adlı kitabınızda Suudi Arabistan'ı içinde ne olup bittiğini anlayamadığımız bir kara kutuya benzetiyorsunuz. Ülkeden aldığımız haberler de kulağa pek iyi gelmiyor. İnsan hakları ya da kadın haklarının durumu gerçekten yansıtıldığı kadar kötü mü?

Sebastian Sons: Öncelikle siyasi ve toplumsal açılım arasındaki farkı anlamamız gerekli. Evet, Suudi Arabistan'da özellikle kadın haklarının iyileştirilmesi yönünde toplumsal bir açılım olduğunu söyleyebiliriz. Hukuki, ekonomik ve başka toplumsal alanlarda da iyileşmeler oluyor. Bu iyileşme yeni kral ve veliahttan önce zaten başlamıştı. Uzun bir süreç sonrasında bu noktaya gelindi. Kadınların araba kullanması yasağının kaldırılması, bu gelişmelerin tarihi doruk noktası oldu. Ancak Suudi Arabistan'da bunun çok da büyük bir önemi yok, çünkü çözüme kavuşturulması gereken daha hayati sorunlar var. Örneğin kadınların iş dünyasına daha kolay katılımı nasıl sağlanabilir? Suudi kadınların büyük bir kesimi iyi eğitimli ve bu nedenle ekonomik hayatın bir parçası olmak istiyorlar. Genç kadınlar, cinsiyet eşitliğinin sağlanması için adımlar atılmasını bekliyor. Veliaht Prens Muhammed Bin Selman da siyasetini kadınların lehine düzelecek şekilde biçimlendiriyor. Ama bu olumlu gelişmelerin siyasi iyileşmeyi beraberinde getirdiğini söylemek çok güç. İnsan hakları hâlâ ayaklar altında. Verilen idam cezalarının sayısı ve siyasi tutukluların sayısı Kral Selman ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman döneminde iyice arttı. Rejimi eleştirenlere, muhaliflere ya da ülkenin doğusunda yaşayan Şiilere göz açtırılmıyor. Bu nedenle bahsettiğim toplumsal açılımın siyasete yansıdığını düşünmek hata olur.

Sebastian SonsFotoğraf: Deutsche Gesellschaft für Auswärtige Politik e.V.

DW: Veliaht Prens Muhammed Bin Selman "2030 Vizyonu" adı altında geniş çaplı reformlar gerçekleştirmeyi planlıyor. Ülkeyi petrol bağımlılığından kurtarmak istiyor. Tam olarak neler planladığı hakkında bilgi var mı?

Sons: Sözü geçen reform planları ülkenin ekonomik sistemini tamamen yenilemeyi hedefliyor. Örnek verecek olursak, petrol bağımlılığından kurtularak turizm gibi farklı sektörlerin geliştirilmesi planlanıyor. Aslında Suudi Arabistan hakkında birçok kişinin bilmediği şey ülkenin en önemli ikinci gelir kaynağının inanç turizmi olması. Her sene milyonlarca kişi Mekke ve Medine'ye Hac'a gidiyor. İnanç turizmine ilaveten kültür ve seyahat turizminin de Arap turistler ve Suudi Arabistan vatandaşları için daha cazip hale getirilmesi isteniyor. Kızıl Deniz'de milyarlık projeler hayata geçirilecek. Ayrıca eğlence sektörü de geliştirilecek. Sinemalar açılacak, konserler yapılacak, opera binaları hizmete girecek. Tüm bu projeler sıcak paranın ülkede kalması ve yabancı yatırımcıların Suudi Arabistan'a gelmesi için yapılıyor. Üçüncü bir ayak da Suudi Arabistan'ın bir çekim merkezi haline getirilmesi. Suudi Arabistan'ın bir ticaret merkezi ve yabancı yatırımcılar için cazip bir ülke olması isteniyor. Geniş bir yelpazeye sahip olan 2030 Vizyonu'nun en önemli üç ayağı bunlar. Ama aynı zamanda özelleştirmelere ve sübvansiyonların kısıtlanmasına da gidilecek. Ayrıca yeni vergilerin yürürlüğe girmesi söz konusu. Bu saydıklarım Suudi Arabistan için toplumu tamamen değiştirecek tarihi adımlar.

Yasağın kalkmasıyla stadyumda futbol izlemeye gelen bir Suudi kadın.Fotoğraf: Reuters/R. Baeshen

DW: Muhammed Bin Selman toplumun da bu yeniliklere ayak uydurmasını istiyor. Bu tür kültürel değişimlerin yukardan emretmek doğru mu sizce?

Sons: Sadece bu değil, Suudi Arabistan'da birçok karar yukarıdan veriliyor. Ama bu kararları verirken de toplumun bunu gerçekten kaldırıp kaldıramayacağını ölçüp tartıyorlar. Suudi Arabistan yoğun bir genç nüfusa sahip. Toplumun yüzde 70'i 30 yaşın altında. Bu gençlerin çoğu yurtdışında eğitim görmüş ve şimdi yeni, daha özgür ve daha rahat bir yaşam sürdürmek istiyor. Ve genç Prens Muhammed Bin Selman da bu istekleri ciddiye alarak kendini genç toplumun sözcüsü olarak yansıtıyor. Yapılan değişiklikler şimdiye kadar çok olumlu ve hatta sevinçle karşılandı. Özellikle gençler ona çok güveniyor ve ondan sadece toplumu bu köhne yapıdan kurtarmasını değil, ekonomik alanda da atılımlar yapmasını bekliyor. Şunu da unutmamak lazım: Suudi Arabistan petrol zengini bir ülke olabilir ama bu ülkede yaşayan herkesin zengin olduğu anlamına gelmiyor. Örneğin gençler arasındaki işsizlik oranı yüzde 30 seviyesinde. Bu rakam çok yüksek. Bu nedenle 2030 Vizyonu'nun en çok gençler işsizlik sorununu çözmesi hedefliyor. Eğer Muhammed Bin Selman bu hedefine ulaşırsa, popülaritesi artar. Ama ulaşamazsa, o zaman kendisine yöneltilen eleştiri okları da sivrilir.

DW: Peki ya din adamları? Sıkı İslami kuralların olduğu Suudi Arabistan gibi bir ülkede devrim niteliğindeki bu değişikliklerin daha başlamadan bitmesi olasılık dahilinde değil mi?

Sons: Konuya bağlı. Şu ana kadar beklediğimiz oranda tepkiler söz konusu değil. Çünkü zaten onlar neredeyse yüz yıllardır krallığın emirleriyle hareket eder hale geldi. Ayrıca ekonomik argümanları da biliyorlar. Yani toplumun yarısını oluşturan kadınları iş hayatından uzak tutmanın ülke ekonomisine bir katkısı olmayacağını biliyorlar. Tabii burada kırmızı çizgiler var, ama Vahabi din adamlarıyla ortak hareket etmek krallık ailesi için çok önemli.

Söyleşi: Stefan Dege

© Deutsche Welle Türkçe

İslam bilimi uzmanı ve tarihçi Sebastian Sons, Berlin merkezli Alman Dışişleri Siyaset Toplumu'nda çalışmalarını yürütmektedir.

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik