1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Çözümün anahtarı İmralı mı?

4 Mayıs 2016

İç çatışma tırmanırken, Avrupalı bir heyetin Öcalan’ı ziyaret etmesi merak uyandırdı. Uzmanlara göre Öcalan’ın koşullarını da, çözüm sürecinin geleceğini de AKP ile HDP arasındaki siyasi gerilimin dozu belirleyecek.

Fotoğraf: Getty Images/AFP

Türkiye’de iç çatışma tırmanırken, Avrupalı bir heyetin İmralı’da Öcalan’ı ziyaret etmesi merak uyandırdı. Heyet, Öcalan’ın İmralı’daki tutukluluk koşullarını inceledi. Çözüm sürecinin askıya alınmasıyla Öcalan’ı avukatları ve yakınlarıyla görüştürmeyen Ankara’nın bu tutumunda değişiklik isteyen heyete Ankara “şimdilik hayır” yanıtı verdi. DW’ye konuşan uzmanlara göre Öcalan’ın koşullarını da, çözüm sürecinin geleceğini de AKP ile HDP arasındaki siyasi gerilimin dozu belirleyecek.

Terörle mücadelede silahların bırakılmasını hedeflerken PKK ile diyalog kuran ve bu süreci –çözüm süreci- olarak adlandıran Ankara hükümeti, HDP’nin parlamentoya girişiyle birlikte çözüm sürecini bütünüyle askıya almanın sancılarını yaşıyor. Ankara’da siyasi çevreler HDP Eş Başkanlarından Selahattin Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a dönük “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışından sonra çözüm sürecinin Erdoğan tarafından bilinçli olarak sonlandırıldığı değerlendirmelerini yaparken, son dönemde özellikle Güneydoğu’da sokak çatışmalarının artması “Çözüm sürecine dönmek hiç mi mümkün olmayacak” türündeki endişeli soruları da tetikledi. Sorular öyle endişeli ki; Ankara’daki hemen herkes “Türkiye; TSK ile PKK güçlerinin çarpışarak yarattığı iç çatışma ortamından bir an önce kurtulmazsa, sokak çatışmaları tüm ülkeyi yangın yerine çevirecek” tespitinde birleşiyor. Çözüm sürecine geri dönmenin hiç mi mümkün olmadığının sorulup, tartışıldığı bir dönemde Avrupa Konseyi İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi’nin (CPT) 28-29 Nisan tarihlerinde İmralı ve Ankara’ya ziyarette bulunması da siyasi kulisleri hareketlendirdi. İmralı’yı en son Ocak 2013’te ziyaret etmiş olan CPT heyeti, bu ziyaretinde de Abdullah Öcalan’ın tutukluluk koşullarını inceledi. Peki; heyeti Ankara’da kabul eden Adalet ve Dışişleri bakanlığı yetkilileri hangi mesajlara dikkat çektiler? Ziyaretin, çözüm süreci açısından bir anlamı olabilir miydi?

DW’nin ulaştığı hükümet kaynakları, CPT heyetinin 1999’dan 2013’e kadar İmralı’ya düzenli ziyaretlerde bulunduğunu hatırlatırken, bu ziyaretlerin temel amacının Öcalan’ın tutukluluk koşullarının incelenmesi olduğunu belirtiyor. “CPT heyeti Öcalan’ın tutukluluk koşullarıyla ilgili son raporunu 2014’te yayımladı ve koşulların iyi olduğunu söyledi. Şimdi de aynı tespitin yapılması gerekiyor” diyen aynı kaynaklar, “Öcalan’ın, avukatları ve yakınları ile görüştürülmesi yönünde de bir istek var. Ancak bu isteğe Türkiye şimdilik yanıt veremiyor. Siyasi gelişmeler Öcalan’ın, avukatları ve yakınları ile görüştürülmesi konusunda bir açılım getiremiyor” değerlendirmesini yapıyor. Ankara’ya göre “CPT heyetinin ziyaretinin elbette ki çözüm süreciyle ilgisi var ancak hem siyasetteki hem de sokaklardaki gerilimin uzun vadede çözüm sürecine geri dönüş sağlaması mümkün değil.” Bu noktada CPT heyetinin İmralı ve Ankara ziyaretinin çözüm sürecine dönüşte ‘kolaylaştırıcı rol’ oynayabileceğini umut edenler bile “AKP ve HDP arasındaki gerilimin dozu yükseldikçe, sokak çatışmaları da artacak. Çözüm sürecini düşünmek, sormak ya da konuşmak hayal olacak” görüşünde birleşiyor.

“Belki bir imaj çalışması”

Terör uzmanı Nihat Ali Özcan DW’nin “CPT heyetinin ziyareti çözüm sürecine yeni bir kapı açabilir mi” sorusunu yanıtlarken, bu sürece Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “çok sert” bir tavırla karşı çıktığına dikkat çekiyor. “Başbakan Davutoğlu’nun daha yumuşak bir söylemi var gibi ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan duruma el koydu. Herkes –bir ihtimal var mı, çözüm süreci yeniden geri gelir mi- diye soruyor ancak bakıyorsunuz, Erdoğan’ın söylemi gittikçe daha da sertleşiyor” diyen Özcan, CPT’nin ziyareti için “Olsa olsa, -Türk hükümeti Öcalan’a bakıyor. Tutukluluk koşullarında düzenlemeler oluyor- tarzı bir imaj çalışması olabilir” değerlendirmesini yapıyor. Özcan; bu değerlendirmesine şöyle açıklık getiriyor:

“Çünkü devletin çözüm sürecini yeniden getirelim diye bir niyeti yok. İmralı kendi elinde mi, elinde. İsterse gider, rahat rahat konuşur. Nasıl bir yol izleyecekse kararını verir. Ancak yaşanan tüm gerilimler, çatışmalar, kavgalar böyle bir niyetin olmadığını gösteriyor. Ama bu CTP ziyareti yine bu süreçte bir şekilde değerlendirilir. Şöyle değerlendirilir: PKK’nın önünü kesmek için değerlendirilir. PKK’nın -İmralı’da da durum kötü- propagandası yapmasına izin verilmemiş olur. Peki sonra ne olacak; çözüm süreci bitti mi? Evet, süreç çok geride kaldı. Şimdilik sürecin yeniden gündeme gelmesine de imkan yok. Taraflar birbirlerine açık açık bunu istemediklerini söylediler. AKP de, HDP de dozu yüksek gerilimle yola devam etmeye kararlı görünüyor. Evet, yine bir soru: Şimdi ne olacak? 2016 yazı, çok uzayacak ve çok gerilimli geçecek. Sonrasında neler olacağını zaten hep birlikte göreceğiz.”

“Öcalan’ın sembolik statüsü”

Öcalan’ın fiziki varlığının Güneydoğu’daki gençler üzerinde etkili olduğunu söyleyen terör uzmanı Metin Gürcan da DW’nin “CPT’nin İmralı ziyareti ile çözüm süreci arasında nasıl bir bağ olabilir. Ankara, bu ziyareti önümüzdeki günlerde nasıl değerlendirebilir” sorusunu yanıtladı. “İmralı’daki Öcalan sözkonusu olduğunda Güneydoğu’daki gençler, etnik ve siyasal açıdan uyanmış Kürtlerin onurunun tutuklu olduğunu düşünüyor. Çünkü Öcalan’ın şartları sahadaki çatışmalara da doğrudan yansıyor. Öcalan’ın İmralı’daki koşulları Güneydoğu’daki çatışma dinamiğini de etkiliyor” diyen Gürcan’a göre, Ankara’nın CPT heyetinin İmralı’yı ziyaret etme girişimini olumlu karşılamasının da bir anlamı var. Gürcan, o anlamı da şöyle anlatıyor:

“Öcalan’ın sembolik bir statüsü var. Son dönemdeki çatışma sürecinde Ankara’nın bilinçli şekilde Öcalan’ın kimliğinin örgüt üyeleri üzerindeki etkisini dışarda bırakma çabası dikkat çekiyor. CPT heyetinin İmralı’yı ziyaretine izin verilmesi de, bu tutumun devam ettiğini gösteriyor. Öcalan, tehlike anında basılacak bir butondur Ankara için. Hükümet, onu çatışma sürecinin dışında tutarak kontrol etmeye çalışıyor. Bir çeşit sigorta mekanizması gibi de düşünülebilir. Çözüm sürecinin dinamiğini de Türkiye’deki başkanlık sistemi ve anayasa değişikliği takviminin nasıl yönetileceği belirleyecektir. Uzun vadede neler olacağının işaretlerini de siyasetteki gerilimde aramak gerekir.“

© Deutsche Welle Türkçe

Hilal Köylü / Ankara

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik