1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Çakıcı’nın tahliyesi ne anlama geliyor?

17 Nisan 2020

Türkiye’de 90’lı yıllardaki mafya-siyaset ilişkilerinin odağında yer alan isimlerden olan Alaattin Çakıcı’nın Yeni İnfaz Yasası kapsamında tahliyesi, suç örgütleri ile siyaset arasındaki ilişkiyi yeniden gündeme getirdi.

Alaattin Çakıcı (Foto: Arşiv)
Alaattin Çakıcı (Foto: Arşiv) Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Str

Türkiye yakın tarihine adını “ülkücü mafya lideri” diye yazdıran Alaattin Çakıcı, koronavirüs salgını nedeniyle çıkarılan Yeni İnfaz Yasası hükümlerince 15 Nisan gecesi cezaevinden tahliye edildi. Çakıcı’nın hapisten çıktıktan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli’ye teşekkür mesajı yayınlaması, akıllara 90’lı yıllardaki mafya-siyaset ilişkilerini getirdi. Türkiye'de mafya örgütleri ile devlet ve siyaset arasındaki ilişkileri yakından takip eden gazeteci ve siyasetçilere göre, Çakıcı gibi isimlerin siyaset dünyası ilişkileri 90’larda olduğu gibi, bugün de devam ediyor.

“Mafya bitmedi, değişim geçirdi”

Peki, 90’lı yıllarda hem siyaset hem de istihbarat kurumları ile yakın ilişkileri olan Çakıcı’nın MHP’nin yoğun ısrarları sonucu sonunda tahliye olması, Türkiye siyaseti açısından ne anlama geliyor?

Türkiye’de mafya-devlet üzerine ilişkin araştırmalarıyla tanınan, “Derin Devlet Oldu Devlet”, “Olay Yargıya İntikal Etmiştir” ve “Ağca’nın Derin İlişkileri” kitaplarının yazarı gazeteci Belma Akçura'ya göre, Çakıcı’nın hâlâ siyasetin en önemli aktörleri ile olan yakınlığı, 90’lı yıllardakine benzer ilişki ağlarının devam ettiğinin bir işareti. 90’lı yıllarda Türkiye’de devlet eliyle beslenen bir mafya yapılanması olduğunu öne süren Akçura, “O mafyanın bankası vardı, polisi vardı, siyasetçisi vardı… Bugüne kadar bu ilişkiler hakkında açılan çok az dava sonuçlandı” diyor.

Çakıcı, Ankara Sincan Cezaevi'nden Çarsamba gece yarısı tahliye edildi.Fotoğraf: DHA

Son 20 yılda sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada mafya yapılanmaları ile mücadelenin arttığını, ancak görünürdeki mücadelenin ardında ilişkilerin bir şekilde devam ettiğini anlatan Akçura, “Örneğin Sedat Peker gibi isimler 90’larda mafya olarak anılırken, şimdi işadamı sıfatıyla anılıyor. Çakıcı da 20 yıl önceki gibi, devlet ve siyaset hayatında etkili olmaya devam ediyor” şeklinde konuşuyor.

Çakıcı’nın cezaevi sürecindeki koşulları ve görüştüğü kesimler ile ilgili kamuoyunun bilgi sahip olmadığına dikkat çeken Akçura, cezaevi sürecindeki bağlantıların Çakıcı’nın siyasetteki rolünü ortaya çıkarmak için kritik önemde olduğunu söylüyor. Ancak Akçura’ya göre, Türkiye’deki mevcut medya ve siyaset ortamında Çakıcı gibi isimlerin siyaset dünyası ile ilişkilerini tam anlamıyla ortaya koymak mümkün görünmüyor.

“İnfaz Yasası’nın içeriği daha önemli”

Öte yandan mafya-siyasetçi ilişkilerini yeniden gündeme getiren Çakıcı’nın tahliyesinin İnfaz Yasası’na ilişkin eleştirileri gölgelediğini savunanlar da var. 90’lı yıllarda mafya-siyaset-emniyet ilişkilerini ortaya çıkaran Susurluk sürecini yakından takip eden ve bu konuda "Kod Adı Susurluk: Derin İlişkiler” adlı bir kitap yazan eski bakan ve CHP milletvekili Fikri Sağlar, “ülkücü mafya” adıyla anılan suç yapılanmalarının 80 öncesinden bu yana hem siyaset hem de iş dünyası ile ilişkilerinin herkes tarafından bilindiğine işaret ediyor.

Çakıcı’nın tahliyesi ile gündemi işgal eden Yeni İnfaz Yasası’nın tek bir ismin gölgesinde kalmaması gerektiğini vurgulayan Sağlar, “Görülüyor ki MHP ve hatta AKP’nin arka bahçesindeki isimleri özgür bırakan bir adım atıldı. Aslında Bahçeli affı diyebileceğimiz bu düzenleme ile düşünce ve ifade özgürlüğünü tamamen ortadan kaldıran bir durum oluştu. Asıl buna odaklanmak gerekiyor” diye konuşuyor.

“Kimlerin bırakılmadığına bakmamız gerekiyor”

Eski Erzurum Cumhuriyet Başsavcısı, CHP Parti Meclisi Üyesi İlhan Cihaner’e göre de, Yeni İnfaz Yasası’nın içeriği Çakıcı’nın tahliyesinden çok daha büyük bir soruna işaret ediyor. Çakıcı’nın devlet ile ilişkisini İnfaz Yasası kapsamında değerlendirmenin doğru olmadığını ifade eden Cihaner, “Çakıcı’nın infaz dosyasına bakmadan bir şey söylemek doğru olmaz. 65 yaş üstü mahkumların sağlık gereği koşullu salıverilmesine kimsenin bu süreçte karşı çıkacağını sanmıyorum. Çakıcı’nın bırakılmasından önce, kimlerin bırakılmadığına bakmamız gerekiyor. Uygulamaya baktığımız zaman hükümet artık ceza hukukundan sonra infaz hukukunda da düşman hukuku uyguluyor” diye konuşuyor.

Erdoğan hükümetinin ‘terörle mücadele’ diyerek, siyasetçileri, gazetecileri, sivil toplum örgütlerini İnfaz Yasası dışında bıraktığına işaret eden Cihaner, “Zaten bu İnfaz Yasası, kimleri kapsayıp kimleri kapsamadığıyla, niyetini bağırarak ortaya koyuyor” diyor.

Özal ve MİT ile yakın ilişkiler

90’lı yıllarda dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal başta olmak üzere pek çok bakan ve başbakan ile ilişkileriyle gündeme gelen, Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ile yakın bağlarını inkar etmeyen Alaattin Çakıcı, 17 Ağustos 1998'de Türk ve Avusturya polisiyle birlikte düzenlenen bir operasyonla Fransa'nın Nice kentinde yakalanmıştı. Bugüne kadar pek çok yaralama, cinayete azmettirme ve kaçakçılık suçları ile yargılanan Çakıcı’nın uzun yıllar yurtdışında Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) için görev aldığı da pek çok üst düzey devlet yetkilisi tarafından dönem dönem dile getirildi.

Erdoğan’a hakaretten 10 ay ceza aldı

Çakıcı’nın yargılandığı suçlar arasında gazeteci Hıncal Uluç’un ve borsacı Adil Öngen'in yaralanması, Karagümrük Spor Kulübü Lokali'ne silahlı saldırı düzenlenmesi, dönemin Pamukbank Genel Müdürü Burhan Karaçam'a yönelik lav silahlı saldırı olayı, dönemin Emlak Bankası Genel Müdürü Engin Civan'ın vurulması ve eski eşi Nuriye Uğur Kılıç'ın ve kendisi gibi yeraltı dünyasının ünlü isimlerinden olan Nurullah Tevfik Ağansoy’un öldürülmesi gibi olaylar yer alıyor. 2004 yılından beri Türkiye’de cezaevinde bulunan Çakıcı’ya, 30 Mart 2017’de Bolu F Tipi Cezaevinde hükümlü olduğu sırada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle 10 ay hapis cezası verilmişti.

Bahçeli, cezaevinde ziyaret etti

24 Haziran 2018 seçimleri öncesinde AKP ile ‘Cumhur İttifakı’nı kuran MHP lideri Devlet Bahçeli, Çakıcı için hükümetten af talep etmiş, hatta Çakıcı’yı cezaevinde ziyaret etmişti. Ancak o dönemde bu af talebi Erdoğan tarafından geri çevrilmişti. Buna karşın, koronavirüs salgınının cezaevlerinde yayılmasını önlemek gerekçesi ile çıkarılan ancak cezaevindeki gazeteciler ile siyasetçileri kapsam dışında tutan Yeni İnfaz Yasası, Çakıcı’ya özgürlük getirmiş oldu.

Erdoğan ve Bahçeli’ye özel teşekkür

15 Nisan gecesi Ankara Sincan Cezaevi’nden tahliye edilen Çakıcı, tahliyesinin ardından avukatı Zeynep Çiftçi’nın sosyal medya hesabından kendi el yazısıyla bir mesaj paylaştı. Bu mesajda Erdoğan ve Bahçeli’ye teşekkür eden Çakıcı, şu ifadeleri kullandı:

“Yeni infaz yasası ile esaretten kurtulup özgürlüğüne kavuşan tüm mahkûm arkadaşlar, şahsım ve hepimizin özgür olmasına vesile olan MHP Genel Başkanı ve Dünya Türk’lerinin yaşayan efsanevi son Türkmen Beyi Sayın Devlet Bahçeli’ye ve bu yasanın diğer mimarı, son dört yıldır devletimizin bekası için Batı Emperyalizmine asla taviz vermeyen Devlet Başkanımız Sayın Tayyip Erdoğan’a kendi adıma ve özgürlüklerine kavuşturdukları tüm mahkum arkadaşlar adına en derin saygılarımı arz ederim.”

Aram Ekin Duran

© Deutsche Welle Türkçe

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik