1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

130110 Frauen Ökoaktivistinnen

13 Ocak 2010

İklim ve çevrenin korunmasında önemli faaliyetlerde bulunan çok sayıda kadın var. İşte onlardan bazıları...

Wangari MaathaiFotoğraf: AP

Küresel ısınmanın etkilerinin her geçen gün daha fazla hissedildiği dünyamızda, siyasi çalışmalar kadar sivil çalışmaların da önemi çok büyük. Sürdürülebilir kalkınma için dünya genelinde çevreci hareketler kuruluyor ve ekonomide küresel zihniyet değişikliği talep ediliyor. Bu çalışmalarda kadınlar da oldukça aktif rol alıyor.

Afrika'nın ilk Nobel ödüllü kadını

Kenyalı çevre ve insan hakları savunucusu Wangari Maathai, 30 yıldan uzun bir süredir, çevre, barış ve kadın hakları mücadelesi veriyor. Maathai, 1984 yılında Yeşil Kuşak Hareketi’ndeki çabaları nedeniyle Alternatif Nobel Ödülü’ne layık görüldü. Yeşil Kuşak Hareketi’ni 1976 yılında kuran Maathai, Kenya’nın en büyük su kaynaklarından Mau ormanlarının korunması için çaba gösterdi. Ağaç dikme ve kadınları yerel seviyede güçlendirme fikriyle, Afrika’nın en önemli halk hareketini başarmış oldu. O zamandan beri sadece Kenya'da 40 milyondan fazla ağaç dikildi. Bu ulusal hareketten, tüm Afrika çapında bir hareket ortaya çıktı.

Maathai, 2004 yılında, “kalıcı kalkınma, barış ve demokrasi“ ile ilgili çalışmalarından dolayı Nobel Barış Ödülü’nü alan ilk Afrikalı kadın oldu.Fotoğraf: AP

Maathai, 2004 yılında, “kalıcı kalkınma, barış ve demokrasi“ ile ilgili çalışmalarından dolayı Nobel Barış Ödülü’nü alan ilk Afrikalı kadın oldu. Aralık ayında Kopenhag'da düzenlenen İklim Zirvesi sırasında, BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon tarafından BM’in barış ve iklim elçiliğine tayin edilen Maathai, memnuniyetini şu sözlerle dile getirdi:


“30 yıl boyunca çevre için çalıştım. Ama her zaman sivildim. Şimdi ise resmi bir unvan kazandım.“

Güçlü kadınlar takdir bekliyor

Latin Amerika, Asya ya da Afrika… Üçüncü dünya ülkelerinde yaşayan güçlü kadınlar uzun süredir takdir edilmeyi bekliyor. Çoğu resmi bir sıfata sahip olmaksızın çalışıyor. Bazen hayatlarını ortaya koyuyorlar. Çevreci hareketin küresel ağları gittikçe daha fazla oranda birbirine bağlanıyor. Yoksul ülkelerde çevre ve insan hakları bilinci artıyor. Hindistanlı feminist, fizikçi ve çevre savunucusu Vandana Shiva, bu durumun ihtiyaçtan doğduğunu belirtiyor:

“25 yıllık çalışmalarım sırasında, hep bazı bölgelerdeki insanların neden yoksul olduğuna bakıp durdum. Onlar yoksullaştırılıyor çünkü doğanın ya da yerli üreticinin emeği, başkaları tarafından satılan ürünlere dönüştürüldü.”

Hindistanlı feminist, fizikçi ve çevre savunucusu Vandana ShivaFotoğraf: picture-alliance/ dpa

Azotlu gübrenin zararı

57 yaşındaki fizikçi de 1993 yılında çevre ve kalkınma ile ilgili çabalarından dolayı Alternatif Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Shiva mücadeleye, Hindistan’daki ilk “Yeşil Devrim“in sonuçlarını analiz ederek başlamış ve şu sonuca varmış: Büyük oranda artan nüfusu besleyebilmek için Hindistan’ın yapması gereken tarım devrimi, çok sayıda insanı kurtarmak yerine çok sayıda kişinin ölmesine yol açtı. Shiva, bunun hâlâ değişmediğini belirtiyor:


“Azotlu gübreleri ödeyebilmek için, sübvansiyonlara bir trilyon rupi ödenmesi gerekiyor. Bu, insanları yoksullaştırmak, onları borçlandırmak ve iklimin istikrarını bozmak için en iyi reçete. Azotlu gübre, ciddi ölçüde iklim değişikliğine yol açıyor. Gübrenin çıkardığı azot, iklime karbondioksitin 300 katı kadar zarar veriyor.“

Vandana Shiva’nın Hindistan’da edindiği tecrübeler, dünya genelindeki çevre ve insan hakları savunucularının tecrübelerinden farksız. Dünya ekonomisinin küreselleşmenin bedeli doğa tahrip edilerek ödeniyor.


© Deutsche Welle Türkçe

Helle Jeppesen / Çeviri: Başak Sezen

Editör: Ahmet Günaltay