1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Çin-Uygur gerginliğinin sonu gelmiyor

8 Eylül 2009

Çin Halk Cumhuriyeti’nin Sincan vilayetinde Han Çinlileri ile Uygular arasında patlak veren kanlı olayların üzerinden iki ay geçmiş olmasına rağmen idare merkezi Urumçi’de gerginlik sürüyor.

Fotoğraf: picture-alliance/ dpa

Çin Halk Cumhuriyeti'nin Sincan vilayetinde han Çinlileri ile Urumçi’nin nüfus çoğunluğunu Çinliler oluşturuyor. Uygurlar burada azınlıkta. Bundan iki ay önce halk grupları arasında cereyan eden kanlı çatışmalarda resmi kaynaklara göre, çoğunluğu Çinli olmak üzere yaklaşık 200 kişi ölmüştü. Çin yönetimi, çatışmaların yeniden alevlenebileceği endişesiyle bölgede son derece sıkı güvenlik tedbirleri aldı. Pekin yönetimi huzursuzluğun nedenlerini araştırmak yerine sindirme ve yıldırma politikası uyguluyor. Almanya’nın Münih şehrindeki Dünya Uygur Kongresi’nden Ulrich Delius Sincan’daki Müslüman azınlığa söz hakkı tanınmamasından yakınıyor. Delius’a göre, “Bu gibi taşkınlıkların nasıl önlenebileceğinin araştırılması gerekiyor. Uygurların idari kararlara daha fazla ortak edilmesi çıkar yol olabilir. Kâğıt üzerinde kalan özerkliğin canlandırılıp, günün şartlarına nasıl uydurulabileceği de düşünülmeli.”

Urumçi/ÇinFotoğraf: picture-alliance/ dpa

Ekonomik önem ağır basıyor

Uygurlar, ekonomik hayatta Çinliler tarafından ayrımcılığa uğratılmaktan ve din hürriyetlerinin ellerinden alınmasından şikâyetçi. Öte yandan bu bölgeye Çinlilerin yerleştirilmesi yüzünden Uygur kültürü de kaybolmaya yüz tutmuş bulunuyor. Ulrich Delius Sincan vilayetinin Çin açısından taşıdığı önemi şöyle anlatıyor:

“Bu anlaşmazlığın Çin açısından taşıdığı ekonomik boyutlar göz önünde bulundurulmalı. Çin doğalgazının en büyük bölümü Sincan’da çıkarılıyor. Ham petrol üretiminde de Sincan Çin’in en önemli ikinci bölgesi. Zengin altın madenlerinin yanı sıra, Çin taşkömürünün %40’ı da bu bölgeden elde ediliyor. Nikel madeniyle diğer mineraller açısından da Sincan zengin bir bölge. Sincan bu özellikleri açısından son derece önemli bir bölge. Pekin yönetimi, Çin’in hammadde ihtiyacının ucuza karşılanabilmesi için Sincan’ın kontrol altında tutulması gerektiğine inanıyor.”

Şırıngalı saldırılar endişe veriyor

Son huzursuzluklar ise, Pekin yönetiminin tam kontrolü sağlayamadığını gösteriyor. Urumçi’de yaklaşık on gündür tansiyon yeniden yükseliyor, sokak çatışmalarında ölenler oluyor. Gerginliğin artmasına esrarengiz saldırılar yol açıyor. Şimdiye kadar yaklaşık 500 kişi şırıngalı saldırıya uğradı. Şırınga iğnesinden hastalık bulaşmamasına ve iğnelerin zehirli olmamasına rağmen, halk büyük korku içinde.

Fotoğraf: AP

Sincan barut fıçısı

Çin resmi makamları suçluyu çoktan bulmuş. Şırıngalı saldırılardan radikal Müslümanları sorumlu tutuyor. Tibetli bayan yazar Woerse bu tek taraflı suçlamanın kini daha da körüklediğini ve Sincan’daki gelişmelerin Tibet’in durumunu andırdığını söylüyor. Woerse, Çin yönetiminin, her iki vilayetteki gerçekleri görmek istemediğini belirtiyor. Woerse, “Neler olabileceğini kestirmek çok zor. Sincan tam anlamıyla bir barut fıçısı. Sincan ve Tibet’e özerk bölge adı takılmış. Ama her iki bölgede de bu tanım hiçbir şey ifade etmiyor” diyor.

Uygurların sembolü haline gelen Rabia Kadir Çin hapishanelerinde yıllarını geçirdikten sonra ABD’ne sürgün edilmişti. Pekin yönetimi Rabia Kadir’i, yurt dışından Uygurları Han Çinlilerine karşı kışkırtmakla suçluyor. Çin haber ajansı, Rabia Kadir’e ait olan alışveriş merkezinin yıkılacağını bildirdi. Yıkım kararına, duvarlarda çatlakların baş göstermesi ve binanın sağlamlığını kaybetmesi gerekçe gösterildi. Tabii bu gerekçeye hiçbir Uygur inanmıyor.

Petra Aldenrath/ Çeviri: Ahmet Günaltay

Editör: Meltem Karagöz