“Çocuk algımız çarpık“
5 Nisan 2016Türkiye çocuklara taciz, şiddet, tecavüz haberleriyle sarsılıyor. Son acı haber Kocaeli'den geldi. Annesinin ‘merdivenden düştü‘ diyerek hastaneye götürdüğü 3 yaşındaki erkek çocuğu, yoğun bakımda geçirdiği 11 günün ardından hayatını kaybetti. Hastane yetkilileri çocuğun vücudundaki morluklar ve bağırsaktaki yırtılma nedeniyle polise haber vermiş, soruşturma açılmıştı. Adli Tıp'tan gelecek rapor bekleniyor.
Son dönemde gündemden düşmeyen çocuğa yönelik şiddet konusunu Gündem Çocuk Derneği Yönetim Kurulu üyesi, sosyal hizmet uzmanı Emrah Kırımsoy'a sorduk.
DW Türkçe: Çocuklara yönelik taciz ve şiddette artış var mı, yoksa vakalar kamuoyunda mı daha yakından takip edilmeye başladı?
Emrah Kırımsoy: Öncelikle son dönemde basın aracılığıyla haberdar olduğumuz bu çocuğa karşı şiddet, cinsel istismar vakaları aslında ne ilk ne de son. Bunun altını çizmek gerekiyor. Ne yazık ki toplumun giderek kapalı bir hale bürünmesi ve muhafazakarlaşmayla birlikte aslında biraz daha görünür kılınıyor. Çocuğu nesneleştiren, tahakküm gösterilebilecek bir kişi olarak algılanmasından dolayı ne yazık ki verilere doğrudan ulaşmak çok sıkıntılı. Çocuğa karşı cinsel şiddet vakalarında şeffaf, hak temelli bir veriden bahsetmek mümkün değil. Bunun ana nedenleri arasında toplumun kapalı yapısından dolayı ‘kimse duymasın, aile içerisinde kalsın, nasılsa unutulur, zaten böyle başlamıştır, böyle gider' anlayışı var. Çocuklar bir şekilde yine de bir yolunu bulup seslerini duyurmayı başarabildiğinde de reaksiyonun çocuklardan ziyade içinde bulundukları sistemi korumaya yönelik olduğunu görüyoruz.
“Kapalı, muhafazakar toplumlarda daha yoğun“
DW Türkçe: Çocuğa yönelik şiddetin kökenlerine indiğimizde ne gibi etkenler rol oynuyor? Eğitim durumu, gelir düzeyi ya da sosyolojik unsurlar etkili oluyor mu?
Emrah Kırımsoy: Çocuğa şiddet olgusunun birçok değişkeni var. Her bir vakada o değişkenlerin farklı ağırlık noktaları olabildiğini görüyoruz. Ama çoğunlukla kapalı, muhafazakar yapılarda çocuğun nesneleştirilmesi ve ıslah edilmesi gereken bir insan yavrusu olarak görülmesi nedeniyle daha yoğun olduğunu söylemek mümkün. Ama bu demek değil ki eğitimi yüksek çevrelerde, ekonomik düzeyi yüksek çevrelerde çocuğa karşı şiddet yok. Burada ne yazık ki bütün çocuk hakları ihlalerinin kök nedeni olan çocuk algısındaki çarpıklık, her kesimde bunun olabilmesini sağlıyor. Fakat şekil değiştiriyor. Kimi zaman çok inanılmaz bir duygusal istismar şeklinde oluyor, kimi zaman cinselliğin çok bastırıldığı yerlerde cinsel şiddet olarak ortaya çıkıyor.
DW Türkçe: Çocuklarla çalışma yapan kurum ve kuruluşların nelere dikkat etmesi gerekiyor?
Emrah Kırımsoy: Özellikle son Karaman vakasında çocukların bulunduğu vakıflar, dernekler gündeme geldi sıkça. Bu yapıların çok derin bir sorumluluğu var. Çocuklarla çalışma yapan örgütlerin rahat olma lüksleri yok. Çocuklarla çalışma ilkeleri, personelin özel olarak seçilmesi ve istihdamı, süpervizyon, bağımsız izleme mekanizmaları kurulması ve herhangi bir ihlal durumunda çocukların seslerini duyurabilecekleri şeffaf mekanizmalar oluşturulması gerekirken bu yapılar bunu yerine getirmedi. Öte taraftan Türkiye'deki çocukların haklarını korumakla yükümlülüğü bulunan devlet ve devlet yapıları, ki burada koordinatör kuruluş Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığıdır, çok sessiz ve öte taraftan ne yazık ki çok üzücü ve akıl almaz açıklamalar da yapmakta. Evet çocuklarla ilgili bakım, eğitim ve sağlık gibi hizmetleri çeşitli bakanlıklar paylaşmakta ama bu noktada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bir koordinasyon ve denetim görevini yerine getirmesi yükümlülüğü çok net ve açık. Burada büyük bir eksiklik var.
“Devlet denetimle yükümlü”
DW Türkçe: Devlet denetim görevini yeterince yerine getiremiyor mu?
Emrah Kırımsoy: Burada en önemli nokta ilkeler, standartlar ve bunun denetlenmesi ile ilgili yapının devlet tarafından oluşturulması. Yani mevcut hizmet Anayasa'ya aykırı mı değil mi, diye temel çerçeveyi oluşturmak, insan haklarına dayalı mı değil mi diye standartları belirlemek. Ve bunun sadece standartları korumakla kalmayıp düzenli bir şekilde izlenmesi ile ilgili mekanizmaların oluşturulması gerekiyor. ‘Ben sorumluluğu onlara attım, artık bu iş onlarda' diye bir mantık kabul edilebilir değil. Yani buradaki mantık bir şekilde devletin kimi zaman sorumluluklarını aileye atmasıyla ilişkili bir benzerlik gösterebilir. Çocuğu ailenin içerisinde gördüğü için çoğu zaman ailenin konusu, mahremiyeti vs. gibi bir çıkarım yapar. Ama Çocuk Hakları Sözleşmesi açıkça der ki, herhangi bir şekilde çocuğun bakımı ile ilişkili, bakımından sorumlu kişiler yükümlülüklerini yerine getiremiyorsa devletin müdahale etmesi gerekir. Yani burada aslında sorumlulukların farkında olmama, en azından iyi niyetle söylüyorum bunu, ve sorumluluklarını yerine getirememeyle ilgili çok tipik bir nokta var.
Çocuklarla eşitler ilişkisi kurmak
DW Türkçe: Çocuğa karşı şiddetin nasıl önüne geçilebilir?
Emrah Kırımsoy: Bizim temel olarak ‘su küçüğün söz büyüğün' yaklaşımından vazgeçmemiz gerekiyor. Çocuklarla bir arada yaşayacak eşitler ilişkisini kurabilecek bir yaşam biçimini, ki bu yetişkinlerin ezberlerini bozması anlamına geliyor, bir bakış açısını sağlamamız gerekiyor. Bir ebeveyn olsak da ailemizin içerisindeki bir üyenin üzerine tahakküm kurma, baskı oluşturma gibi bir gücü kullanmamamız gerekiyor. İnsanın aslında o kötülük yapabilme olanağının farkında olup, onu yapmamayı tercih etmesi ile ilişkili donatılması gerekiyor. Bu temelde baktığımızda insan hakları eğitimi konusunda herkesin bilinçlenmesi ile ilişkili bir nokta… Bir noktada hayatı durdurup bakmamız gerekiyor. Biz ne yapıyoruz, nereye gidiyoruz, diye. Bu yüzden öncelikle olan olayların vehametinden çok, aslında bir insanlık durumunu sorgulamaya geçmemiz gerekiyor. Ben bu durumu gerçekten çok kritik bir nokta olarak görüyorum.
DW Türkçe: Devlet ne yapmalı?
Emrah Kırımsoy: Türkiye özelinde çocukları koruyan, kollayan, ve aynı zamanda da özgürleştiren bütüncül ve hak temelli bir çocuk politikasına ihtiyaç var. Bunun içerisinde hem yaklaşım, hem mevzuat, hem örgütlenmeler, hem çocukla çalışan personelin güçlendirilmesi gibi birçok alt boyutu olan konular var. Kocaman bir değişim ve dönüşümden bahsediyorum. Herkesin şapkasını önüne koyup, ‘biz hata yapıyoruz'u kabul etmesi ve ‘bunu düzeltmek istiyoruz' iradesini beyan etmesi gerekiyor. Yoksa görmeyip duymayıp, konuşmayıp üç maymun gibi durursak bu tür vakalar ne yazık ki artarak önümüze çıkacak.
© Deutsche Welle Türkçe
Beklan Kulaksızoğlu