1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Şehirlerdeki su sıkıntısına karşı alternatif çözümler

Gero Rueter
31 Ağustos 2024

Dünya genelinde giderek daha fazla şehirde su kıtlığı yaşanıyor. Oysa şebekelerin bakımı, su tasarrufu veya yağmur suyunun geri dönüşümü gibi yöntemler, suyun daha etkin ve tasarruflu kullanımına katkı sağlayabilir.

Venezuela'da temiz içme suyu için ellerinde bidonlarla bekleyen insanlar
Venezuela'da temiz içme suyu için insanlar kuyruk bekliyorFotoğraf: picture-alliance/dpa

İster Yeni Delhi, ister Cape Town ya da Mexico City olsun; dünya genelinde giderek daha fazla sayıda şehir, hızla artan nüfusuna temiz su temin etmekte zorlanıyor. Halihazırda 4 milyardan fazla insan şehirlerde yaşıyor. Bu sayının 2050 yılına kadar yaklaşık 6,5 milyara ulaşacağı öngörülüyor. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yapılan hesaplamalara göre, şehir sakinlerinin yarısından fazlası yakın gelecekte su sıkıntısı çekebilir. İklim değişikliği, bu sorunu daha da körüklüyor.

Akut su kıtlıklarında kısa vadede en hızlı ve etkili çözüm, genellikle içme suyu kullanımını kısıtlamak. Uzun vadede ise şehirler su tasarrufu yapmak, altyapılarını uygun hale getirmek ve doğal su kaynaklarını daha iyi kullanmak için su yönetimlerini yeniden gözden geçiriyor. Peki hangi çözümler gerçekten işe yarıyor?

Özel hanelerde su tasarrufunun teşvik edilmesi

Sanayi ve ticaretin yanı sıra özel hanelerin de çok fazla suya ihtiyacı var. Almanya'da kişi başına günlük tüketim 125 litre civarındayken ABD'de ise 300 litreye kadar çıkıyor. Duşlar (yüzde 40), tuvalet sifonları (yüzde 30) ve çamaşır makineleri (yüzde 13) en yüksek tüketim unsurları olarak öne çıkıyor. Yemek pişirmek ve içmek için ise suyun sadece yüzde 4'ü kullanılıyor.

Farkındalık kampanyaları, insanları kendi kendilerine su tasarrufu yapmaya teşvik edebilir. Modern tuvalet rezervuarları, tasarruflu duş başlıkları ve verimli çamaşır makineleri, eski modellere kıyasla yüzde 50 oranında su tasarrufu sağlayabilir.

İstanbul'un barajlarında su seviyesinin özellikle yaz aylarında düşmesi tedirginlik yaratıyor (Ömerli Barajı, arşiv fotoğrafı)Fotoğraf: Yunus Emre Gunaydin/Anadolu Agency/picture alliance

Yıllardır büyük su kıtlığıyla mücadele eden Güney Afrika'nın Cape Town kenti eğitim ve modernizasyona odaklanıyor. Şehir yönetimi, insanları su tasarrufuna teşvik etmek için düşük gelirli hanelerde ücretsiz tesisat onarımları başlattı ve su sarfiyat fiyatlarını artırdı. Bu önlemler sayesinde, son derece kurak geçen 2018 yılında bile su tüketimi, kişi başına ortalama 50 litreye kadar geriledi.

Kanada'nın Vancouver kenti de artan su kıtlığıyla mücadele ediyor. Şehir suyu, yağmurlu kış aylarına oranla kurak yaz aylarında yüzde 25 daha pahalıya mal oluyor.

Su şebekelerinin bakımı ve altyapıyı modernizasyonu

Sızdıran borular ve eskiyen su şebekesi, yüksek su kayıplarına yol açıyor. Avrupa genelinde içme suyunun dörtte birinden fazlası bu şekilde heba oluyor. Dünyadaki bazı şehirlerde ise suyun yüzde 60'ı musluğa bile ulaşmıyor. Boruların onarılması, su kayıplarını büyük ölçüde azaltabiliyor.

Dünyanın en yoğun nüfuslu şehirlerinden biri olan Japonya'nın başkenti Tokyo'da birkaç yıl öncesine kadar sızıntı yapan borular nedeniyle yüzde 15 ila 20 oranında su kaybı meydana geliyordu. Bu oran şimdi yüzde üçten daha az. 27 bin kilometreyi aşan boru şebekesi, sızıntılara karşı 24 saat kontrol ediliyor ve arızalara anında müdahale ediliyor.

Artan talebi karşılamak için verimli kentsel su yönetimi, dünya çapında giderek daha önemli hale geliyor. Yeni boru hatları inşa edilirken, su kayıplarını önlemek için daha iyi ve etkin bir planlana yapılması gerekiyor.

Deniz suyu küresel su krizini çözebilir mi?

10:41

This browser does not support the video element.

Yağmur suyu ve arıtılmış atık su kullanımı

Değerli içme suyunu her yerde kullanmak yerine, toplanan yağmur suyu veya "gri su” olarak adlandırılan arıtılmış atık suyun, tuvaletler, çamaşır makineleri veya endüstri için kullanılması da öneriler arasında.

Örneğin Avustralya'nın Melbourne ve Danimarka'nın Aarhus kentlerindeki yeni mahallelerde yağmur suları, sokaklardan ve kaldırımlardan yönlendiriliyor, filtreleniyor ve ardından çevredeki binalarda kullanılıyor. ABD, Hindistan, Tayvan, İspanya ve Türkiye'deki birçok şehirde de yağmur suyu kullanımı artık yeni binalar için zorunlu hale getirildi.

Atık suyun arıtıldıktan sonra nehirlere boşaltılması yerine, birçok şehirde yeniden kullanımı teşvik ediliyor. Örneğin Pekin'de kullanılan suyun üçte biri, geri dönüştürülmüş atık sudan oluşuyor. Bu su çoğunlukla bitki örtüsü, sokak temizliği, araba yıkama ve tuvalet rezervuarları için kullanılıyor.

Madrid'de de şehir parkları artık arıtılmış atık su ile sulanıyor. Singapur'da ise bir adım daha ileri gidiliyor ve arıtılmış atık su, ikinci bir arıtma aşamasından geçirilerek tekrar içme suyuna dönüştürülüyor.       

"Sünger şehir" modeli

Kurak dönemlerde su sıkıntısı yaşanırken, aynı zamanda sele neden olan şiddetli yağış olaylarının sayısı da artıyor. Hemen hemen tüm kentlerde sorun aynı: Aşırı yüklü kanalizasyon sistemleri ve çok fazla kapalı yüzey, yağmur suyunun yeterince yeraltına sızmasına izin vermiyor. Çin'in Vuhan kenti ve Singapur şehir devleti, bu nedenle "sünger şehir” kavramına öncülük ediyor.

Şehirlerin her yerinde, fazla yağmur suyunun depolanabileceği unsurlar oluşturuluyor.  Bunlar, yeraltı su toplama havzalarından yeşil şeritlere ve yeşil çatılara kadar yağmur suyunun sızabileceği yerlerden oluşuyor. Geçirgen yol yüzeyleri de suyun yeraltına sızmasına yardımcı olan bir başka önlem.

Çin'in Chengdu kenti, sünger şehir modeline örnek gösterilen şehirler arasındaFotoğraf: Zhidemai/Costfoto/picture alliance

Şu anda sadece Çin'de 60'tan fazla sünger şehir mevcut. Bu konsept, artık dünya çapındaki pek çok kentsel geliştirme ve dönüştürme projesi için kullanılıyor. Örneğin Danimarka'nın başkenti Kopenhag bu yöntemle yeniden şekillendiriliyor.

Su kaynaklarının korunması

Öncelikle şehirlerin çevrelerindeki doğal su kaynaklarını korunması ve su üretiminin güvence altına alınması büyük önem taşıyor.

Örneğin Kolombiya'nın başkenti Bogota, suyunun yüzde 80'ini bozkırları ve gölleriyle eşsiz bir ekosistem olan çevresindeki dağlık araziden sağlıyor. Ancak arazinin çiftçiler tarafından aşırı kullanımı, su kaynağını tehlikeye atıyor. Bogota yönetimi, bunu önlemek için söz konusu arazileri kamulaştırıyor ve böylece su kaynaklarını korumaya çalışıyor

Aşırı suya ihtiyacı olan ağaç ve bitkilerin yerine daha az suya ihtiyacı olanları tercih etmek de su kaynaklarının korunmasına yardımcı olabiliyor. Örneğin Cape Town'daki birçok bölgede, bu amaçla çok sayıda çam ve okaliptüs ağacının yerine, daha az su isteyen ve bölgeye özü olan bal çalıları dikiliyor.

 

DW Türkçe'ye sansürsüz nasıl erişebilirim? 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik