Şiddetin gölgesindeki azınlık: Suriye Alevileri kimlerdir?
10 Mart 2025
Suriye'de Alevi nüfusun yoğun olduğu bölgelerde yaşanan saldırılar, gözleri bir kez daha tarihi değişim sürecindeki ülkeye çevirdi.
Londra merkezli İnsan Hakları Gözlemevi, 13 yıl süren iç savaştan bu yana tanık olunan en geniş çaplı şiddet olayları yaşandığını söylüyor. Gözlemevi'nin verilerine göre, Şam'a bağlı güvenlik güçleriyle devrik lider Beşar Esad destekçileri arasında yaşanan çatışmalarda can kaybı bini aştı. Hayatını kaybedenlerin çoğunluğunun sivil olduğu belirtiliyor.
Batı'dan kınama mesajları ve sorumluları cezalandırma çağrıları gelirken yaşananları "beklenen zorluklar" olarak nitelendiren geçiş döneminin Cumhurbaşkanı ve Heyet Tahrir Şam (HTŞ) örgütünün lideri Ahmet Şara da Suriye'de ulusal birlik çağrısında bulundu. Geçmişte Alevilere yönelik saldırılarıyla bilinen HTŞ'nin geçen Aralık ayında Şam'ı ele geçirmesinin ardından ülkedeki azınlıkların akıbeti soru işaretleri yaratmış, HTŞ lideri Şara da Esad rejimini devirmelerinin ardından "Bu mezhepler bu bölgede yüzlerce yıl boyunca birlikte var olmuştur ve hiç kimsenin onları yok etmeye hakkı yoktur" açıklamasını yapmıştı.
Ancak HTŞ'nin Şam'ı ele geçirmesinden yalnızca birkaç hafta sonra Halep'teki bir Alevi türbesine saldırı düzenlendi. Aleviler için sembolik önem taşıyan türbeye yönelik saldırı görüntülerinin yayılmasının ardından binlerce kişi de sokaklara döküldü.
Kendisi de bir Alevi olan Beşar Esad ve ailesiyle geçmişten gelen bağlarının Alevilerin "yeni Suriye"de hedef alınmasına yol açılabileceğine yönelik endişeler uzmanlar tarafından sıkça dile getiriliyordu. Hatta kimi uzmanlar, Alevilere karşı tutumunun geçici hükümetin azınlıklara yönelik gerçek yaklaşımını açığa çıkaracak bir tür "samimiyet sınavı" niteliği taşıdığını dile getirmişti.
Peki, "yeni Suriye"deki gelecekleri pek çok soru işareti barındıran Aleviler kimdir?
Esad döneminde muhalif Alevilere "eşit cezalandırma"
Alevilerin Suriye'deki nüfusu bazı tahminlere göre, iç savaşın başladığı 2011 yılından önce ülke nüfusunun yüzde 10 ila 13'lük kısmını oluşturuyordu. Alevi toplumu, büyük kentler Şam ve Humus'un yanı sıra ağırlıklı olarak Lazkiye ve Tartus'ta yaşıyor.
Avrupa Birliği (AB) verilerine göre, nüfusunu ağırlıklı olarak Alevilerin oluşturduğu kasaba ve köylerde yaşayan erkeklerin yüzde 60 ila 70'lik kısmı iç savaşta ya öldü ya da yaralandı. Birçok genç Alevi erkek, savaşa gitmekten kaçınmak için kaçtı veya saklandı.
Alevilerin yeni yönetim ve destekçilerinin hedefi olabileceğine yönelik endişelerin temelinde ise bu azınlık mensuplarının tamamının eski rejimi desteklediği ve Esad Ailesi'nin yönetimde olmasından fayda sağladığı iddiaları yatıyor. Oysa geçmişe bakıldığında bu argümanın gerçeği yansıtmadığı görülüyor.
Bazı tahminlere göre, Suriye'de iç savaşın başladığı 2011 yılından önce Aleviler ülke nüfusunun yüzde 10 ila 13'lük kısmını oluşturuyordu. Alevi toplumu, büyük kentler Şam ve Humus'un yanı sıra ağırlıklı olarak Lazkiye ve Tartus'ta taşıyor. Tarihsel açıdan bakıldığında Alevilerin ağırlıklı olarak yaşadığı ülkeler, Suriye ve Türkiye.
Alevilerin sıklıkla Esad Ailesi'nin yönetimde olmasından fayda sağladığı dile getirilse de geçmişe bakıldığında aslında durumun öyle olmadığı görülüyor.
Yapılan kamuoyu araştırmaları Suriye'deki bir çok Alevinin Esad döneminde zorluklarla karşılaştığını gösteriyor. Alman Konrad Adenauer Vakfı'nın (KAS) 2024 yılı başlarında yürüttüğü çalışma, Suriyeli Alevilerin, küçük bir Suriye elitinin bir parçası olmadıkları sürece diğer Suriyelilerle aynı ekonomik zorluklarla boğuşmak durumunda kaldığını ortaya koydu. Çalışmaya göre, Esad rejiminin otoriter yapısı nedeniyle birçok Alevi, savaş boyunca sesini çıkarmaktan çekindi.
Diğer yandan rejime muhalif Aleviler de toplumun diğer muhalif kesimleri gibi ağır bedeller ödemek zorunda bırakıldı. AB İltica Ajansı'nın Şubat 2023'de yayınladığı raporda, Esad yönetimi altında Alevilerin tamamının iyi şartlarda yaşadığı argümanına tezat biçimde, "Muhalif Alevi aktivistler, hükümet güçleri tarafından keyfi tutuklama, işkence, gözaltı ve öldürmeye maruz kalıyor" değerlendirmesine yer verilmişti.
Aleviler Suriye siyasetinde nasıl söz sahibi oldu?
Tarihte Haçlılardan Osmanlılara kadar çeşitli devlet ve aktörler tarafından baskıya uğrayan Alevilerin siyasi kaderi, Fransa'nın Suriye'ye hükmettiği 20'nci yüzyılda kısmen değişti. İzledikleri "böl ve yönet" stratejisi çerçevesinde Fransızlar, Suriye'deki Alevi ve Dürzi azınlıkları Sünni Müslüman çoğunluktan ayrıştırdı ve 1922 yılında hukuken özerk olan bir Alevi devleti kurdu.
ABD merkezli düşünce kuruluşu Dış Politika Araştırma Enstitüsü'nün (FPRI) uzmanları tarafından kaleme alınan bir analizde, Fransa'nın 1946 yılında ülkeden çekilmesinin ardından bağımsızlığını kazanan Suriye'de "Alevilerin siyasi bir varlık elde ettiği" değerlendirmesine yer veriliyor. Söz konusu analizde, 1955 yılında Suriye askerlerinin yaklaşık yüzde 65'inin Alevi olduğuna değiniliyor.
Suriye'nin bağımsızlığını kazanmasının ardından da Aleviler orduda kariyer basamaklarını tırmanmaya devam etti. Hatta 1963 yılındaki darbeyi yapan beş askerden üçü Alevi'ydi. Bu askerlerden biri, 1971 yılında iktidarı ele geçirecek olan, Beşar Esad'ın babası Hafız Esad idi.
Ortadoğu uzmanı Balanche, "Aleviler için toplumsal koşullar ancak 1963'te Baas Partisi'nin yükselişi ve özellikle Hafız Esad'ın iktidara gelmesiyle iyileşti" değerlendirmesine yer verirken Adnan Younes mahlasını kullanan bir Suriyeli Alevi yazar, 2021 yılında New Lines Magazine için kaleme aldığı bir yazıda şöyle diyor:
"Hafız, yeni bir Alevi kimliğinin biricik temsilcisi ve savunucusu olarak ortaya çıkacaktı."
Hafız Esad, kişisel korunmasını garanti altına alabilmek adına, yakın çevresinde sadık Alevilere yer verdi. Alevi toplumunun, komünistler gibi sadık olmayan temsilcileri ise cezaevine konuldu.
Baba Esad aynı zamanda, siyasi çıkarlarını maksimize edebilmek adına, toplumu Alevi azınlık ile Sünni çoğunluk arasındaki farkların da aslında o kadar büyük olmadığına ikna etmek için çalıştı. Çalışmalarını Quincy Sorumlu Devlet Yönetimi Enstitüsü'nde sürdüren araştırmacı Joshua Landis, "Esad, Alevi köylerine cami yaptırdı, insanların gözü önünde namaz kıldı ve oruç tuttu. Esad, herkesi aynısını yapmaya teşvik etti" diye konuşuyor. Esad'ın aynı zamanda, Alevilerin, Farsların yeni yılı olan Nevruz ve Hristiyanların Noel'i gibi, geçmişte kutladıkları dini bayramları kutlamamaları için çaba sarf ettiği biliniyor.
Şimdi ne olacak?
Yüzlerce Alevi asker ve Alevi toplumunun diğer mensupları, 1979-1981 yılları arasında Esad rejimine karşı ayaklanan Müslüman Kardeşler örgütünün mezhepçiliği nedeniyle ayrımcılığa maruz kaldı. Suriyeli Alevilerin uğradığı her saldırıya devlet misillemeyle karşılık verdi.
Müslüman Kardeşler'in yaklaşık 2 bin üyesini öldüren Esad rejimi, 1982'nin Şubat ayında Hama kentini abluka altına aldı. Çatışmalar sonucunda 10 ila 25 bin sivil hayatını kaybetti.
Radikal İslamcıları bir tehdit olarak gören Aleviler, Suriye'de kalıcı olarak laik bir devletin mevcudiyetini umdu. Onlarca yıl boyunca, Hafız ve oğlu Beşar Esad, Alevilerin bu korkusunu sömürdü ve onları koruyacak tek siyasi temsilcilerin kendileri olduğu mesajını verdi.
Ancak iç savaşın derinleşmesiyle birlikte rejime olan bu bağımlılık Alevilerin daha da büyük tehditlerle karşı karşıya gelmesine neden oldu. Esad rejiminin devrilmesi bu azınlığı söz konusu tehditler karşısında tamamen savunmasız bırakma riski taşırken yeni hükümetin kapsayıcı birlik mesajlarının sahada nasıl karşılık bulacağı belirsizliğini koruyor. Geçmişte Alevilere yönelik saldırılarıyla bilinen HTŞ'nin azınlıklara verdiği güvencelere rağmen mezhepsel gerginliklerin derinleşmesi ihtimali Alevi toplumunun bu ülkedeki geleceğine ilişkin endişeleri artıyor.
DW/CS,BÜ,SÖ,HS
DW Türkçe'ye engelsiz nasıl ulaşabilirim?