Alman basınından özetler
1 Ekim 2014Ekonomi ağırlıklı Handelsblatt gazetesi, Almanya’nın Mecklenburg-Vorpommern Eyaleti’nde düzenlenen ve Almanya ile Rusya arasında ekonomik ilişkilerin yeniden canlandırılmasını amaçlayan toplantıya dikkat çekiyor. Gazete, toplantıya katılan eski başbakan Gerhard Schröder’in açıklamalarını değerlendiriyor: Yorumda şu satırları okuyoruz:
“Eğer Alman ekonomi dünyası kendi başbakanını seçebilseydi, o zaman bu başbakanın adı büyük olasılıkla Gerhard Schröder olurdu. Sadece işveren için kâr anlamına gelen Schröder’in dönemindeki 2010 ajandası ile bazı sorunlu ülkelerle ilişkilerde Schröder'in kapıları açma yeteneği değil işveren açısından çekici olan. Eski başbakanın Rusya konusundaki görüşleri de işverenlerin hoşuna gidiyor. Patronların eski ve yeni yoldaşı olan eski başbakana şirketler alkış tutuyor. Bu durum elbette Alman ekonomi çevrelerinin hoşuna gidiyor, çünkü ticari ortaklar sıralamasında ilk 10'da yer alan Rusya’ya uygulanan yaptırımlar Alman şirketlerine de zarar veriyor. Schröder’in bozulan ekonomik ilişkilerin yeniden düzeltilmesi konusundaki sözleri bir yanıyla haklı, ama bunlar ucuz sözler! Zira ne söylediklerini reel politikalara dönüştürme mecburiyeti ne de gerçekten bir reel siyasî alternatif sunma imkanı var.”
Bonn'da çıkan General Anzeiger gazetesi ise iki Almanya’nın birleşmesinin 3 Ekim’deki yıldönümü vesilesiyle bir yoruma yer veriyor:
“Nihayet Bonn'dan doğudaki Bautzen kentine gitmek için sınır aşmanın gerekli olmadığı normal bir hayat yaşıyoruz. Yüksek öğrenime batıdaki Frankfurt Main kentinde başlayıp, doğudaki Frankfurt Oder kentinde devam etmeniz de artık sıradan. Batıda Ren Nehri kenarında yaşayan insanların doğudaki Rügen’de, Saksonyalı doğu Almanların da Almanya’nın Kuzey Denizi kıyılarında tatilini geçirmesi de pek sıradışı değil. Belki bu durumu monoton bulanlar çıkabilir, ama öyle görmemek gerekir. Bu, müthiş bir his! Biz Almanların aslında çok normalleşmeyi kutlamak için yeterli gerekçemiz var.”
Berlin merkezli Der Tagesspiegel gazetesi ise aynı konuya değiniyor:
“Dönemin Almanya Başbakanı Helmut Kohl, doğu Almanlara ‘hiç kimsenin durumu kötü olmayacak' diye vaatte bulunmuştu. Bu vaat yerine getirildi. Bugün doğudaki Almanların durumu Yunanistan, Polonya ve Macaristan'daki insanların durumundan çok daha iyi. Ancak, yeni doğu eyaletlerindeki insanların yaşam kalitesinin eski batı eyaletlerindekiler ile eşit düzeyde olması hedefine hâlâ ulaşılamadı. Birleşme başarıyla gerçekleşti, ama başarıyla henüz tamamlanmadı.”
Freie Presse gazetesi de Hong Kong'taki protesto gösterileri ile ilgili bir yoruma yer veriyor:
“Tıpkı Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nde bundan 25 yıl önce olduğu gibi Hong Kong'daki göstericiler de demokrasi ve özgürlük istiyor. Ancak onların karşısında gerektiğinde şiddete de başvurmaktan çekinmeyecek olan, tavizsiz bir Çin yönetimi var. Ondan dolayıdır ki Demokratik Almanya Cumhuriyeti'nin devlet yönetiminin o dönemki kitlesel protestoları şiddet kullanarak bastırmaya gitmemiş olmasına müteşekkir olmalıyız. Göstericilerin taleplerine kulak vermenin, devletin aczi gibi görüleceğinden çekinen Pekin yönetimi bu yüzden tavize yanaşmıyor ve özgürlükten ne kadar korktuğunu bir kez daha sergiliyor. Ancak özgürlük için verilen mücadele her zaman zahmete değmiştir.”
© Deutsche Welle Türkçe
Derleyen: Çelik Akpınar