EHEC bakterisinin başta Almanya olmak üzere birçok Avrupa ülkesinde can alması ve bakterinin kaynağının bulunamaması, endişeleri artırıyor. Volksstimme Almanya’da krize karşı yürütülen mücadeleyi eleştiriyor:

“Bakterinin kaynağına yönelik yapılan araştırmalar çok karmaşık. İşte bu nedenle bu konudaki bilgilendirme politikası da o kadar basit değil. EHEC konusunda yaşananlar, federal hükümetle eyaletler arasındaki yapılanmayı gösteriyor. Ancak bu, EHEC konusunda bazı işlerin daha iyi yapılamayacağı anlamına gelmiyor.”

Bugünkü Alman gazetelerinin geniş yer verdiği bir başka konu ise borç batağındaki Yunanistan’ın borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili yapılan tartışmalar. Lübecker Nachrichten, Yunanistan’la ilgili yorumunda şu görüşlere yer veriyor:

“Yunanistan hiçbir zaman euroya geçmemeliydi. Yunanistan'da bürokrasinin şişirilmesi ve devletin yapısındaki yetersizlikten oluşan kombinasyon, tam bir skandal. Ancak geçmişte yapılan hatalara şimdi kızılmasının hiçbir yararı yok. Yunanistan hem AB, hem de Euro Bölgesi üyesi. Yunanistan’a yardımlar yapılmazsa işte o zaman Avrupa Birliği’nin sosyal açıdan kenar mahallesi, euronun ise EHEC virüsü haline gelir.”

Westdeutsche Allgemeine Zeitung ise aynı konuyla ilgili yorumunda Alman hükümetinin Yunanistan’a yardımlar konusundaki tavrını masaya yatırıyor:

“Hrıstiyan Birlik-Hür Demokrat koalisyonunun üyeleri, sonuç olarak Yunanistan’a yapılacak 9 milyar euroluk yardımı onaylamak zorunda kalacaklar. Merkel bu konuda mecliste gerekli çoğunluğu sağlayamazsa, işte o zaman Hrıstiyan Birlik-Hür Demokrat koalisyonunun artık temel sorun ve konularda hareket etme becerisinde olmadığı da belirginleşecek. Bu da hükümetin iflası anlamına gelir.”

Münih’te yayımlanan Süddeutsche Zeitung, Almanya Başbakanı Angela Merkel’in ABD temasları çerçevesinde Almanya-ABD ilişkilerini ele alıyor:

“Görünüşe göre Merkel Obama’yı, İsrail’i barış süreci konusunda yükümlü kılacak ortak bir karar çıkarılması fikrine ısıttı. Eğer Obama iç politikada gerekli hareket alanına sahip olursa, o zaman büyük olasılıkla bugüne dek yapılmamış olanı yapacak: Aktif bir şekilde İsrail Başbakanı Netanyahu'ya baskı uygulayacak ve böylece Filistinliler’in BM’de tek taraflı olarak Filistin Devleti ilan etmesi gibi sembolik ve etili bir girişimi de zayıflatmış olacak. Ortadoğu’da müzakereler olmaksızın bir barış sağlanamaz. Müzakereler de özellikle Obama ve Merkel gibi etkili politikacıların taraflara karşı birlikte hareket etmemeleri halinde olmaz. Liderler bunu yakın zamanda öğrendiler: Libya örneğine bakılacak olursa, bir konuda bölünenler, sonuçta kaybeden taraf oluyor. Dostluk, artık basit ittifaklara sadakat gösterilmesiyle oluşmuyor. Tam tersine birlikte konuşulması ve bir sonuca ulaşıp, birlikte hareket edilmesiyle oluşuyor.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Hülya Topcu

Editör: Beklan Kulaksızoğlu