1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman basınından özetler

8 Ekim 2013

Bugünkü Alman basınında Mısır’daki gelişmeler, Almanya’nın mülteci politikası ve Nobel Tıp Ödülü’ne ilişkin yorumlar öne çıkıyor.

Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Mısır'da gerginlik bitmiyor. Hafta sonu güvenlik güçleriyle Mursi taraftarları arasındaki çatışmalarda onlarca kişi hayatını kaybetti. Stuttgarter Zeitung'un Mısır'daki duruma ilişkin yorumu şöyle:

“Mısır, yakın tarihinde hiç bu kadar kutuplaşmamıştı. Yeni egemen sınıfın destekçileri, ülkelerinin terörizmle mücadelenin küresel örneği olduğuna dair hayal kuruyorlar. Benliklerini, gerçeklerden uzak kin, gözü kararmış yabancı düşmanlığı ve şovence bir megalomani o kadar sarmış ki, sanki 80 milyon nüfuslu halkın 2011 yılı ocak ayındaki devrimle gerçekleştirdiği siyasi özgürlük hiç olmamış. Mısır'ın bütün siyasi sınıfları, iktidarı sadece ya hep ya da hiç olarak algılayabiliyor.”

Kölner Stadt-Anzeiger de aynı konuyla ilgili bir yoruma yer veriyor:

“Mısır'ın siyasi sınıfları, iktidarı sadece taraflardan birinin kazanıp diğerinin kaybettiği bir oyun, yani ya hep ya da hiç olarak algılayabiliyor. Daha avantajlı olan ötekileri acımasızca duvara çarpıyor. Ve Mursi olayında olduğu gibi, düşmanın silahı bir gün kendilerine dönünce acıdan kıvranıyorlar. Sonra her şey en baştan başlıyor ancak tam tersi belirtilerle. Mısır'ın askeri yeni yöneticileri, peşine düştükleri Müslüman Kardeşlerden daha akıllı tepkilerde bulunmuyorlar. Sadece bir tarafın kazanabileceği şeklindeki düşünce tarzıyla, sonuna kadar iktidar mücadelesi veriliyor. Olayların tırmanmasını engelleyecek enstrümanlar olmadığı gibi azınlıkların ve zayıfların meşru temel haklarına da saygı gösterilmiyor.”

Frankfurter Rundschau’nun Almanya ve Avrupa’nın mülteci politikalarını eleştiren yorumunda Avrupa'nın çaresizliği vurgulanıyor:

“Federal İçişleri Bakanımız, ‘yalan vaatlerle insanların hayatını tehlikeye sokan ve onları çoğu kez ölüme götürenlerin insan tacirleri olduğunu” söylüyor. Hans-Peter Friedrich bizi, mülteciler yüzünden insan tacirlerinin peyda olmadığına, aksine insan tacirleri olduğu için mülteci de olduğuna inandırmak istiyor. Alman ve Avrupa politikasının sorunu kitleler halindeki göçün ve mültecilerin korkunç kaderinin sonlandırmak istenmesi değil. Sorun, buna karşı hiçbir şey yapmak istenmemesinden ve mülteci akınının Avrupa'nın görülmez duvarlarına çarpıp geri sektirilebileceğine inanılmasından kaynaklanıyor. Buna en çok insan tacirleri sevinir: Kaçış ne kadar zorlaşırsa, mültecinin Avrupa'ya geçişi de o kadar pahalı olacaktır.”

Nobel Komitesi tarafından açıklanan ilk ödül, Nobel Tıp Ödülü oldu. Ödüle Alman Thomas Südhof ile Amerikalı meslektaşları James E. Rothman ve Randy W. Schekman layık görüldü. Die Welt gazetesinin, konuyla ilgili yorumu şöyle:

“Burada dünyaya gelen araştırmacılar sadece Yeni Dünya'ya tek yönlü gidiş bileti aldıkları takdirde mi bilim dünyasının zirvesine ulaşabilirler? Alman araştırma sistemine yönelik ani eleştiriler, yersizdir. Alman laboratuarlarındaki büyük başarılara sürekli Nobel Ödülü verilirken, araştırmacılık aynı zamanda küresel bir fırsat da sunuyor. Almanya'da iyi eğitim almış araştırmacılar ABD'de de yüksek başarılar elde edebiliyor. Almanya geçen yıllarda, pek çok alanda farkı kapattı. Artık sadece Alman araştırmacılar ülkesine geri dönmekle kalmıyor, ABD'de doğan araştırmacılar için de ‘Eski Almanya'nın' cazibesi giderek artıyor.”

©Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Başak Sezen

Editör: Ahmet Günaltay

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik