1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

12.02.2009 - Avrupa basınından özetler

Derleyen: Banu Ertek 12 Şubat 2009

İsrail seçimlerinin sonuçları ve Morgan Tsvangirai'in Zimbabve Başbakanı olarak yemin etmesi, bugünkü Avrupa basınında öne çıkan yorum konularını oluşturuyor.

Fotoğraf: dpa

İsrail’deki seçimler başa baş bir şekilde sonuçlandı. Şu anki Dışişleri Bakanı Tzipi Livni’nin sol görüşlü Kadima Partisi, İsrail Parlamentosu Knesset’te Benyamin Netanyahu’nun sağcı Likud Partisi’nden sadece bir sandalye önde. Her iki parti de kendisini seçimin galibi olarak ilan etse de hiçbirinin, tek başına hükümeti kurma şansı yok. Avusturya gazetesi Salzburger Nachrichten, İsrail'de işlerin arap saçına döndüğünü belirtiyor:

"İsrail yönetilemez bir hale geldi. Salı günü yapılan seçimlerin aslında somut bir sonuç ortaya koyması gerekiyordu. Oysa şu andaki durum, öncekinden daha da karmaşık bir hal aldı. Sağcılar ve solcular ile dindarlar ve laikler arasındaki siyasi uçurum kapanmak bir yana, daha da derinleşti. Yeni hükümetin yapması gereken en önemli değişikliklerden biri, seçim sistemi ile ilgili olmalı. İsrail kendi iç politikasıyla ilgili sorunlara bu kadar saplanmışken, hiçbir başbakan önemli sorunları çözüme kavuşturamaz. En zayıf hükümet bile bir savaş başlatabilme yetisine sahip. Ancak Filistinliler'le veya Suriye'yle barış antlaşması imzalayabilecek kadar güce sahip değil."

İtalya'nın başkenti Roma'da yayımlanan La Stampa gazetesi ise yorumunda, İsrail'de partilerin birbirine muhtaç hale geldiklerine dikkat çekiyor:

"İsrail seçimlerindeki parçalanma emsalsiz bir demokrasi örneği oluşturuyor. Hükümeti kuracak parti ister Kadima, isterse Likud olsun, bunu başarabilmek için diğer partilerle koalisyona gitmek zorunda. Hakim olan düşünce, Benyamin Netanyahu liderliğindeki Likud'un diğer sağcı partilerle anlaşması halinde daha yüksek şansa sahip olduğu. Ama bunun gerçekleşip gerçekleşmeyeceği kesin değil. Şu anda yapılması gereken, tahminleri bir kenara bırakıp, daha ziyade İsrail’in Filistinliler ve tüm Arap Dünyası'yla barışı sağlamak için yapacaklarına odaklanmak."

Zimbabve'de on yıl boyunca ana muhalefet lideri olan Morgan Tsvangirai ile Devlet Başkanı Mugabe arasında esen soğuk rüzgarlar, başta Güney Afrika olmak üzere pek çok ülkenin uzun süren çalışmaları sonucunda biraz olsun duruldu. Mugabe'nin Tsvangirai'yi Başbakan'lıkla görevlendirilmesiyle, bir yıl önce yapılan genel seçimlerden sonra, ulusal birlik hükümeti kurulmasının da yolu açıldı. Bu gelişmeler ışığında, İsviçre gazetesi Neue Zürcher Zeitung, Zimbabve'de yaşanan gelişmelerin bir takım riskler içerdiği yorumuna yer veriyor:

"Morgan Tsvangirai'nin ulusal birlik hükümeti planına dahil edilmesi senaryosu, uzun zamandır Devlet Başkanı Mugabe ile muhalefet arasında süren tartışmaların bir parçası. Tsvangirai'nin lideri olduğu Demokratik Değişim Hareketi, işbirliğine gitme kararı almış durumda. Ancak bu karar bazı riskleri de beraberinde getiriyor. Geleneksel düzen, hukuk devleti ve iyi bir idare gibi konularında Tsvangirai'in çabuk bir başarı elde etmesi zor görünüyor. Zira kendisine ve bakanlarına verilen yetkiler kısıtlı. Bir Afrika atasözü, 'hırsıza elini verirsen, sonrasında tüm parmaklarının yerinde olup olmadığını kontrol etmelisin’ der. Tsvangirai ve partisinin de Mugabe'yle olan ilişkisinde bunu göz önünde bulundurması gerekiyor."