1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman basınından özetler

12 Ağustos 2013

Ortadoğu'da yükselen tansiyon, Mısır'daki gelişmeler ve ABD Ulusal Güvenlik Kurumu'nun kişisel verileri izlediğine ilişkin tartışmalar Alman basınında öne çıkan konular.

Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Rheinische Post, çarşamba günü yapılması planlana barış görüşmelerinin ikinci turu öncesi İsrail'in attığı adımları şöyle değerlendiriyor:

"On İsrailli'den dokuzu, Ortadoğu barış görüşmelerine yeniden başlanmasına temel olarak, Filistinli hükümlülerin serbest bırakılmasına karşı. Çünkü onlara göre, bu hükümlüler nefret edilesi katiller. Bu tablo aslında sorunun bir krokisini çıkarıyor: İki taraftaki yaralar o kadar derin ve karşılıklı güvensizlik o kadar büyük ki, başarılı bir müzakere sürecine inanmak çok zor. İsrail hükümeti de çelişkili hareket ediyor: Saldırganların serbest bırakılması gerçi müzakerelere hazır olduğuna dair açık bir mesaj. Buna karşın işgal altındaki bölgelerde yeni konut inşasını onaylaması Filistinliler tarafından hakaret olarak algılandı. Ortadoğu’da kalıcı bir barış, şu an sadece bir hayalden ibaret. Her iki tarafta da diyaloğa tümden karşı olan şahinler var. İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu için de ülkenin güvenliği hep her şeyden önce geldi ve bu hedefe ancak Filistinlilerin zayıf konuma düşürülmesiyle ulaşılabilir. Barış görüşmelerinin yeniden başlamasına ön ayak olan ABD’nin ısrarı ise büyük bir övgüye değer. Belki bu, gerçek bir umut ışığı olabilir."

Neue Westfälische gazetesinin aynı konuya ilişkin yorumunda ise şu satırları okuyoruz:

“Dokuz ay içerisinde kutsal topraklarda barışın sağlanması hedefleniyor. En azından İsrail ve Filistin baş müzakerecileri bu şekilde uzlaştı. Ancak insan, bilmem kaçıncı kez yeniden başlayan barış görüşmelerinin başarıya ulaşacağına inanmakta zorlanıyor. Bu kez İsrail tarafı kuşkuları tetikliyor. Tel Aviv hükümeti eş zamanlı olarak birbiriyle son derece çelişen mesajlar veriyor. Bir yandan uzlaşıldığı gibi 104 Filistinli hükümlünün serbest bırakılmasına onay veriliyor. Diğer yandan Filistin topraklarında yeni Yahudi yerleşim birimleri planları tasdik ediliyor. İşte o nedenle bu denemede de iki devletli bir çözüm umudu çok düşük görünüyor. Yeni Yahudi yerleşim birimleri nedeniyle son görüşmelerin tıkanmasının üzerinden neredeyse 3 yıl geçti. Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas için radikal Filistinlileri kontrol altında tutmak hiç kolay değil. Çarşamba günü yapılacak görüşmelerin ikinci turu, direniş ve dolayısıyla yeni şiddet olayları tehdidiyle karşı karşıya. Neden Netanyahu böyle bir provokasyona ihtiyaç duyuyor? Kendi bağımsızlığını kanıtlamak için Amerikan yönetimine bilerek mi karşı geliyor? Her halükarda bu ilk kez olmuyor. O nedenle bu işin sonunu şimdiden kestirebilmek mümkün.”

Geçiyoruz ordu ile İslamcılar arasında gerginliğin sürdüğü Mısır'a. Münchner Merkur, Cumhurbaşkanı Mursi'nin darbeyle devrilmesinin ardından yaşanan krizi irdeliyor.

"Müslüman Kardeşler'den olan Mursi'nin birçok İslamcının umut ışığı olduğu kesin. Ancak o aynı zamanda ülkenin ilk kez seçimle göreve gelmiş cumhurbaşkanı. Ordu hâlâ tutuklu bulunan Mursi’yi serbest bırakırsa, İslamcılar bunu zafer olarak görecektir. Serbest bırakmazsa protestolar devam edecek ve Batı da haklı olarak Mısır'da iktidarı elinde tutanların liberal değişikliklere gitme iradesine sahip olduğundan şüphe etmeyi sürdürecektir. Bir denge kurabilecek, yeterli nüfuz ve karizmaya sahip bir kişilik ise henüz ufukta görünmüyor."

Eski CIA çalışanı Edward Snowden'ın ifşa ettiği bilgiler ışığında önce Amerikan ve İngiliz istihbaratlarının AB üyesi müttefikleri de izlemeye aldığı iddiaları, ardından Alman dış istihbaratının Amerikalılara milyonlarca telefon ve internet verisi aktardığının ortaya çıkması, seçimler öncesinde Alman siyasetini karıştırdı. Stuttgarter Zeitung'un yorumu şöyle:

“Amerikan Ulusal Güvenlik Kurumu ile istihbarat işbirliğinin araştırılması konusu acıklı bir oyuna dönüştü. Snowden'ın sızdırdığı bilgiler sonrasında önce Sosyal Demokratlar abartarak Başbakan Merkel'i görev yeminine bağlı kalmamakla suçladı, şimdi de Hrıstiyan Birlik partileri bilgi manipülasyonuna bel bağlıyor. Birlik partileri, halka hizmet söz konusu olunca net bir şekilde birbirinden ayrılması gereken konuları birbiriyle birleştiriyor. Dokuz hafta sonra hâlâ tatmin edici bir şekilde yanıtlanmayan son derece önemli soru şu: Amerikan ve İngiliz istihbarat birimleri Alman vatandaşlarını kitleler halinde dinliyor mu? Birlik partileri bu sorudan sıvışmaya çalışıyor, zanlı istihbarat birimlerinin ‘yok biz uslu uslu işimizi yaptık' şeklindeki sözlerine inanıyor…. ‘Sonuçta seçim kampanyası dönemindeyiz' denebilir. Olabilir. Ama gerçeğin ortaya çıkmasına yanaşmayanlar, 22 Eylül'de seçim lokallerini boş gördüklerinde şikayet etmesinler.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Başak Demir

Editör: Beklan Kulaksızoğlu

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik