1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

18.06.2004 - Avrupa basınından özetler...

Derleyen: Hülya Topcu18 Haziran 2004

Avrupa basınında bugün, Brüksel’de devam eden AB devlet ve hükümet başkanları zirvesi, Almanya’da hükümetle muhalefetin uzlaşma sağladığı Göç Yasası, 11 Eylül Araştırma Komisyonu’nun raporu ve Belçikalı Marc Dutroux’nun kız çocuklarına tecevüz ederek öldürmekten suçlu bulunmasıyla ilgili haber ve yorumlar dikkat çekiyor.

Basın özetlerine Brüksel’de süren AB Zirvesi ile ilgili yorumla başlıyoruz. Avusturya’da yayımlanan Salzburger Nachrichten gazetesinde şu satırları okuyoruz:

”AB liderleri bundan kısa bir süre önce yaptıkları açıklamalarda, Birliğin daha şeffaf ve vatandaşlarına daha yakın olması gerektiğini söylemişlerdi. Ancak dün Brüksel’de başlayan AB Zirvesi bu söyleme uymadıklarını gösteriyor. Geçen Pazar günü düzenlenen AP seçimlerinden hiçbir ders çıkarmamış gibi Brüksel’de kapalı kapılar ardında Avrupa Anayasası’nı görüşürken, deyim yerindeyse, poker oynadılar. Zirve sonunda Avrupa Anayasası üzerinde uzlaşma sağlanmasının yanısıra komisyonun yeni başkanın da seçilmesi gerekiyor. Bazen böylesi zirvelerde işe yarar sonuçlar ortaya çıksa bile vatandaş genellikle bunun nasıl ve neden ortaya çıktığını öğrenemiyor.”

Frankfurter Allgemeine Zeitung ise Almanya’da muhalefetle hükümetin üzerinde uzlaşma sağladığı Göç Yasası’na ayırmış yorum sütunlarını:

”Aslında bir göç ülkesi olan Almanya, göçü düzenleyecek bir tedbire sahip değildi. Yeşiller, bunun çözümünü "çok kültürlü toplum’ formülünde gördü. Ancak bu çözüm, birçok Alman’ın hoşuna gitmedi. Hatta zaman içinde birçok Yeşiller Partili de kontrolsüz ve yabancıların entegrasyonun önemsenmediği bir göçün topluma zarar verdiğini ve her toplumun entegrasyon gücünün de sınırlı olduğunu gördü. Göç Yasası işte bu noktalara açıklık getiriyor. Yasanın en önemli yanı ise uzun süredir Almanya’da yaşayan yabancıların da entegrasyona gereksinimi olduğuna dikkat çekmesi.”

Die Welt Gazetesi’nde yer alan yorumda ise şu satırları okuyoruz:

"Göç Yasası ekonominin istediği kalifiye yabancı göçü sağlamayı başaracak mı, henüz belirsiz. Almanya’nın dünya üzerindeki imajına olumlu katkı sağlayacak mı, o da bilinmiyor. Ancak ufak tefek sorunlar, Almanya’nın Göç Yasası’na sahip olmasının önemini gölgeliyor. Örneğin, ülkede hakların eşit olacağı yalanlardan biri. Almanya’nın bir göç ülkesi olmadığı ya da gelen her göçmenin bizi biraz daha zenginleştireceği ve daha iyiye gideceğimiz ise diğer yalanlardı. Nihayet yasa bunların hepsini düzenliyor.”

Yorum sütunlarında yer alan bir başka konu ise 11 Eylül Araştırma Komisyonu’nun raporu. Raporda, Başkan Bush’un açıklamalarının tersine, Irak’ın eski lideri Saddam Hüseyin’le El Kaide örgütünün 11 Eylül saldırılarında işbirliği yaptığını gösteren bir kanıta ulaşılamadığı vurgulanıyor. Fransız Le Monde’da raporla ilgili şu satırlar dikkat çekiyor:

”Irak’la ilgili olarak söylenen yalanlar, ABD’nin inanılırlığını yitirmesine ve Müslüman dünyasına karşı örneği olmayan bir düşmanlık dalgasının ortaya çıkmasına neden oldu. Üstelik Irak’a meşru olmadığı halde savaş açılması, dünyanın çok daha acil olan bir başka görevinden, terörizme karşı savaştan uzak kalmasına yol açtı – ki bu da affedilecek gibi değil. Usame Bin Ladin hala serbest dolaşıyor. Örgütü El Kaide ise gezegenimizde hızla yayılıyor. Ve dünya eskisine oranla çok az güvenli."

Süddeutsche Zeitung da yeralan 11 Eylül Komisyonu’nun raporuyla ilgili yorum ise şöyle:

”Amerikan kamuoyu neden böylesine unutkan. Çünkü kamuoyu, başkanları George Bush yalan söylese de ya da gerekçelerini kötü ifade ifade etse bile inandı ve kendisini adil buldu. Bunu daha iyi anlamak için ABD’nin politik psikolojisinin nasıl işlediğine de bakılabilir: Batıdaki değerler topluluğundan hiçbiri ülkelerinin geleceğine bu denli tek taraflı konsantre olmuş değil. Ancak Başkan Bush’un Saddam Hüseyin ve El Kaide örgütü arasında işbirliği olduğu yönündeki yalanının politik bedelini ödemediği anlamına gelmiyor. Komisyon’un raporu Bush’un inanılırlığını ortadan kaldırdı. İktidarı unufak olmaya devam ediyor."

Danimarka’da yayımlanan Politiken gazetesi ise Belçika’da kız çocuklarına tecavüz ederek öldüren Marc Dutroux’nun suçlu bulunması kararına ayırmış yorum sütunlarını:

”Soruşturma ve dava açılmasıyla geçen sekiz sancılı yıldan sonra çocuk katili Dutroux mahkeme heyetince suçlu bulundu. 12 jüri üyesinin Dutroux’nun çocukları kaçırarak tecavüz ettiği ve öldürdüğüne şüphesi yoktu. Bu katilin suçlu olduğunun açıklığa kavuşturulması kararı, Avrupa’nın ortasındaki bu küçük ülke için çok büyük bir anlam taşıyor. Ancak birçok Belçikalı Dutroux ve onunla birlikte sanık sandalyesinde oturan arkadaşlarının bu suçları yalnız işlemediğine inanıyor. Dava süreci yetkili makamların bu konudaki ilgisizliğini, yeteneksizliğini ve ihmalini de ortaya çıkardı. Ancak bunun açığa çıkması aileleri rahatlatmaya yetmeyecek.”