Hollanda gazetesi de Volkskrant, Avrupa’daki at eti skandalına ilişkin yorumunda, “Sadece dünya çapında yapılacak kontroller yeterli olmaz” diyor. Yorumda şu satırlar göze çarpıyor:

“At eti skandalına ilişkin olarak dünya çapında denetimleri yoğunlaştırma önerisi mantıklı ama bu, işin kolayına kaçan bir tepki. Daha sık bir biçimde gıda maddelerinden numuneler alarak bunları kontrol etmek suretiyle bu alanda sahtekârlık yapılması şüphesiz zorlaştırılmış olur. Ama sadece yoğunlaştırılmış uluslararası kontrollere bel bağlamak, gelecekteki sorunları önlemede yeterli olmaz. Sağlıklı bir gıda maddeleri sistemi oluşturabilmek için süpermarketlerin alışılagelmiş uygulamalardan vazgeçmesi gerekir. Özellikle de ucuz ürünler satın alırken, bu ürünlerin menşei çok iyi incelenmeli.”

İsviçre gazetesi Neue Zürcher Zeitung, Tunus'ta yeni hükümet kurma çalışmalarının başarısızlıkla sonuçlanmasına ilişkin şu değerlendirmeyi yapıyor:

“Tunusluların çoğu, koalisyon hükümetinin güçlü ortağı En Nahda Partisi'nin ülkedeki sorunlu sosyal, siyasî ve ekonomik durumun baş sorumlusu olduğu görüşünde. Öte yandan hükümet, devletin şiddet kullanma tekelinin yumuşatılması konusunda kararlı adımlar atamadı. Ülkedeki iç ve dış güvenlik durumu kötüleşti. Şu anki hükümet krizi Tunus vatandaşlarından çok fazla sabır bekliyor. Geçen hafta bu yöndeki tüm endişelere rağmen herhangi bir ayaklanma baş göstermedi. Bu da şunu gösteriyor: Özellikle muhalif lider Şükrü Belıyd’ın suikasta kurban gitmesinden sonra halk, tüm görüş ayrılıklarına rağmen tek bir konuda, bundan sonra şiddete geçit vermeme konusunda fikir birliği sağlamış görünüyor.”

Fransız gazetesi Le Monde’dan seçtiğimiz yorum ise İtalya’da 24 - 25 Şubat tarihlerinde yapılacak genel seçim ve Silvio Berlusconi’nin adaylığıyla ilgili. Yorumda şu satırları okuyoruz:

“Bu defaki genel seçimlerde sadece İtalya’nın değil, Euro Bölgesi’nin geleceği de söz konusu. Şimdiden kesin olan bir nokta var: O da Mario Monti’nin bu seçimin galibi olmayacağı. Anketlerde Monti dördüncü sırada görünüyor. Seçim kampanyası, Monti ile özdeşleştirilen tasarruf programını seçip seçmeme sürecine dönüştü. İtalya, reformların üzerinden geçen 15 ay sonra resesyona girmiş bulunuyor. Ülkede işsizlik ve vergiler artarken, tüketimde gerileme kaydediliyor. Monti, İtalyan seçmene, Berlusconi'nin vaatlerine kanılacak olursa malî sorunların yeniden alevleneceği uyarısında bulunuyor. Ancak bu uyarılar bir işe yaramıyor. Orta sınıf sorunların yükünü çekiyor ve tasarruf politikalarına gidilmesinin başlıca suçlusunun da Euro olduğunu düşünüyor. Bu görüşler Berlusconi'ye güç kazandırıyor, bunu ise Berlin, Frankfurt ve Brüksel'dekiler kavramakta güçlük çekiyor.”

Lüksemburg gazetesi Luxemburger Wort, AB dışişleri bakanlarının kriz ülkesi Mali’ye yaklaşık 450 askerî eğitmen ve asker gönderme planlarını yorum sütununa taşımış:

“AB, Mali'deki ‘askerî’ görevlerinin yanı sıra elbette siyasî sorumluluk da üstleniyor. Temmuz ayında bu ülkede yapılacak genel seçimler demokrasiye dönüşün ilk adımı olarak görülüyor. Ayrıca AB Mali’ye 250 milyon Euro hacminde kalkınma yardımı taahhüt etti. Böylece AB, ilk kez Avrupa sınırları dışındaki bir ülkede demokratik yapılanmaların yeniden inşası için doğrudan sorumluluk üstlenmiş oluyor. Daha önce de Balkanlar'da böyle bir görev üstlenmişti. AB'nin Mali'deki angajmanı risk taşımıyor değil, ama bunun da bedeli, o ülkede olabilecek daha kötü gelişmeleri engellemek. Ancak sonuçta bu girişimlerin başarılı ya da başarısız olmasını Mali halkının bizzat kendi belirleyecektir.”

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen Çelik Akpınar

Editör: Hülya Schenk