1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman basınından özetler

19 Ağustos 2013

Mısır'daki şiddet olayları ve Almanya'da kızışan seçim kampanyası, bugünkü Alman basınında öne çıkan yorum konuları.

Fotoğraf: picture-alliance/dpa

Stuttgarter Zeitung Mısır'da dinmeyen şiddet olaylarını şöyle ele alıyor:

"Batı açısından bakıldığında, bu yolun sonu belli. Batı, er ya da geç Mısır yönetimi ile işbirliği yapacak, yönetimi elinde bulunduranlar ya da onların arkasındakiler asker üniforması giyiyor olsa da… Tabii ki en başta bütün bunlar şiddetin önlenmesi, demokrasinin teşvik edilmesi gibi basmakalıp sözlerle süslenecek. İdeal politika arzusuyla yapılan gerçek politika… Pek çokları Batı’yı kendi menfaatlerine bu kadar yüksek bir değer biçtiği için ‘etik davranmamakla’ eleştirecek. Batı, kendi isteklerini arka plana atmama hakkı olduğunun bilinciyle, bu eleştirileri kabullenmek zorunda."

Rheinische Post gazetesi ise yorum sütunlarında, Mısır'ın devrik lideri Hüsnü Mübarek'in iki yılı aşkın tutukluluğun ardından bu hafta içinde tahliye olma ihtimaline yer veriyor.

"Devrik lider Hüsnü Mübarek’in dün sürpriz bir biçimde gelen tahliye haberi, hukuki açıdan iyi gerekçelere dayandırılıyor. Anlaşılan kısa bir süre önce iktidarı devralan ordunun yapacak daha iyi bir işi yok. Ancak Mısır’daki son gelişmelerden dolayı, insan bunun bir tesadüf olduğuna inanmakta zorlanıyor. Aksine şimdi yeniden başvurulan eski bağlantılara inanmak daha kolay hale geliyor. Öyle ya da böyle haber endişe verici sembol bir ismi barındırıyor. 85 yaşındaki Mübarek, tabii ki yeniden devletin başına geçmeyecek ama çoktan geride kaldığı düşünülen hortlak geri dönecek: Bu da; ordunun, devleti ayakta tutan ve her şeyin üstünde yer alan tek güç olduğu doğrultusundaki ‚Mübarek sistemi‘. Hatta Mübarek’in devrilmesi için hayatını tehlikeye atıp sokaklara dökülen Mısırlılar bile, orduyu şimdi kötünün iyisi olarak görüyor. Durum çok karmaşık. Mısır krizinde seyirci rolüne zorlanan Avrupa, demokratik bir Mısır umudunun uzun bir süre için tuzla buz olduğunu görmek zorunda. Böyle bir durumda Mübarek’in gerçekten serbest kalıp kalmamasının ise hiç bir önemi yok."

Geçiyoruz Almanya'ya... Almanya’da seçimler yaklaşırken siyasi partilerin seçim kampanyaları da kızışıyor. Hükümeti oluşturan Hrıstiyan Birlik Partileri (CDU/CSU) ve Hür Demokrat Parti (FDP) seçim programlarında kati bir şekilde vergi artışına karşı çıkarken, diğer partiler bunu kaçınılmaz olarak görüyor. Sosyal Demokratlar, Yeşiller ve Sol Parti, bir servet vergisi talep ediyor. Ulusal gazetelerden Süddeutsche Zeitung, konuyu yorum sütunlarında şöyle değerlendiriyor:

"Sosyal Demokrat Parti’nin açıkladığı, yüksek gelir vergisi verenleri de kapsayan finans konsepti, bu seçim kampanyasında seçmeler için belirleyici olacak en büyük unsurlardan biri olacak. Çünkü tam da bu nokta, Sosyal Demokrat-Yeşiller cephesini, koalisyon partilerinden ayıran en belirgin özelliği oluşturuyor. Kim bu farkı görünmez kılmaya çalışırsa, seçmen kazanmaz aksine onları kaybeder. Zira Sosyal Demokratların giderek kendi cesaretlerinden korktuklarına yönelik bir intiba oluşuyor. Ama cesaret olmadan hiçbir seçim kazanılmaz ve hiçbir devlet de yönetilemez."

Mannheimer Morgen ise seçimlerden Sosyal Demokrat Parti ile Hrıstiyan Birlik Partileri’nin oluşturabileceği bir 'büyük koalisyon' ihtimalini değerlendiriyor:

"SPD’nin önündeki gerçekçi tek iktidar seçeneği, büyük koalisyon. Bunun yoldaşları pek memnun etmiyor oluşu anlaşılabilir. Ancak Yeşiller’in kendi taraflarında değil de, Merkel’in tarafında yer almasının orta vadede onlara gerçekten de bir getirisi olur mu? Hem Sosyal Demokratlar hem de Yeşiller’in, kendi parti tabanlarını Hrıstiyan Birlik Partileri ile olası bir koalisyona ikna etme konusunda zorlukları var. Bu ancak merkezi taleplerini kabul ettirmeleri durumunda mümkün olur. SPD açısından bakıldığında, parti içindeki olası iktidar çekişmeleri de büyük koalisyonu güçleştirebilir. Yeni bir koalisyonun kurulması epey zaman alabilir. Bu ihtimaller, kendi seçmenlerinin motivasyonunu yüksek tutmaya çok da uygun değil. Yeşiller-SPD koalisyonu yanlısı seçmenlerin, seçim günü olan 22 Eylül’e kadar Hrıstiyan Birlik-Hür Demokrat Parti koalisyonuna alternatifler hakkında çok yüksek sesle görüş dile getirmemesi, o nedenle hayrete düşürmüyor."

© Deutsche Welle Türkçe

Derleyen: Başak Demir

Editör: Başak Özay

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik