1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

AB Balkanları hayal kırıklığına uğrattı

Deutsche Welle Bernd Riegert
Bernd Riegert
24 Haziran 2022

AB'nin genişlemesinde artık öncelikler değişiyor. DW'den Bernd Riegert, Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısı nedeniyle artık Balkanlar'da olduğu gibi küçük müzakereler yerine jeopolitiğin öncelikli olduğunu belirtiyor.

Fotoğraf: John Thys/AP/picture alliance

Batı Balkanlar'da Avrupa Birliği (AB) üyeliği için daha önce başvuruda bulunanlar arasında hayal kırıklığı giderek artıyor. Onlarca yıldır kendilerine üyelik sözü verildi, ancak birçok nedenden dolayı ilerleme kaydedilemedi. Birdenbire Ukrayna ve dümen suyunda giden Moldova Cumhuriyeti Batı Balkanlar'ı geride bıraktı. Rekor sayılacak kadar sürede aday oldular.

Hayal kırıklığı anlaşılabilir, ancak yanlış varsayımlara dayanıyor. Rusya Devlet Başkanı'nın emperyalist arzularını bertaraf edebilmek için gelecekte AB'nin genişlemesi jeopolitik bir mesele olacak. Artık mesele - Batı Balkanlar'da ve büyük ölçüde Türkiye'nin özel durumunda olduğu gibi - AB'ye katılan toplumların siyasi ve ekonomik olarak AB standartlarına uyum sağlaması değil.

Gerekli bir risk

Avrupa Birliği, savaş halinde ve büyük topraklara sahip olan Ukrayna'yı kabul etme yönündeki tarihi kararıyla tamamen yeni bir rota belirledi. Deneyimli Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn bunun siyasi bir risk olduğunu söylüyor. Gerekli bir risk. Fransa, Hollanda, Portekiz ve Almanya gibi daha az risk almak isteyenler, bu adımın bugün için hiçbir maliyeti olmadığı ve Ukrayna'nın yıllar süren müzakerelerin ardından AB'ye fiilen katılmasının hâlâ belirsiz bir gelecekte olacağı gerçeğiyle kendilerini avutuyorlar.

DW Editörü Bernd RiegertFotoğraf: DW

Orta vadede ise bu tarihi adımın Balkanlardaki aday ülkeler üzerinde de olumlu bir etkisi olacak. Zira AB şu anda öncelikli olarak Rusya ve Çin'in bölgedeki etkisini geri püskürtmekle ilgileniyor. Bu nedenle, şimdiye kadar katı bir şekilde uyulması öngörülen kabul kriterleri biraz daha yumuşatılacak.

Bulgaristan'ın can sıkıcı ve gereksiz bloke edici tutumunun da hızla aşılması gerekiyor. Bir AB ülkesinin, katılım sürecini rehin alarak kendi iç siyasi sıkıntılarını dışa vurması kabul edilemez. Ancak sadece Bulgaristan değil, Yunanistan ve Fransa da geçmişte kendi işlerine geldiği gibi süreci veto etmişti.

Balkanlar kendi sorunlarını kendileri çözmeli

Ancak Batı Balkanlar'ın katılım sürecinde şu ana kadar yaşanan sorunların sadece bir kısmı AB ile ilgili. Asıl büyük engellerin ise başvuru sahiplerinin kendileri tarafından aşılması gerekiyor: İstikrarlı demokrasi, hukukun üstünlüğü, komşularla anlaşmazlıkların çözümü AB tarafından talimatıyla olmaz. Bunu ülkelerin kendileri başarmalı. Bosna-Hersek, Kosova, Sırbistan ve Arnavutluk'un önünde hâlâ kırılması gereken çetin cevizler var.

Eğer 26 AB ülkesi Bulgaristan'a karşı çıksaydı ve Kuzey Makedonya ve Arnavutluk ile katılım müzakerelerine başlansaydı iyi olurdu. Ne yazık ki oybirliği ilkesi bunu engelledi. Bu anlamda Brüksel'deki zirve, Batı Balkanlar'a yönelik çabalara yeni bir ivme kazandırmak için bir kez daha kaçırılmış bir fırsat oldu. Ancak Rusya'ya güçlü bir sinyal gönderdiği kesin: Tüm zorluklara rağmen AB cesaretli bir tutum izlemeye ve Ukrayna'yı kabul etmeye hazır. Ve Moskova bunu engelleyemeyecek.

AB üzerinde reform baskısı

Bu cesur adımın AB'yi değiştireceği açık. AB'nin daha kolay kabul eder hâle gelmesi gerekiyor. Karar alma süreçlerini kolaylaştırması gerekiyor. Aksi takdirde yeni üyeleri entegre edemeyecek. Bu yeni bir bilgi değil, ancak son yıllarda çok az şey gerçekleşti. AB ülkelerindeki mali, borç ve mülteci krizleri son 15 yılda Avrupa'ya şüpheyle bakan popülistlerin sayısını arttırdı. Bu durum aynı zamanda AB'nin yeni üyeleri kabul etmesinde de keskin bir düşüşe yol açtı. Rusya'nın Ukrayna'ya saldırısının yarattığı jeopolitik şokun bu eğilimi tersine çevirmeye yardımcı olup olmayacağı ya da daha da şiddetlendirip şiddetlendirmeyeceği açık bir soru.

AB bu kez Türkiye örneğinden daha iyisini yapmalı. Aynı zamanda AB ülkesi olma yönünde büyük bir potansiyeli olan bu ülkenin, kısmen jeostratejik nedenlerle 2005 yılında kabul edilmesi gerekiyordu. Türkiye zorlu katılım sürecinde otokratik tarafa sürüklendi ve öngörülebilir gelecekte AB'ye girme şansı artık yok. Bu durum Ukrayna ile tekrarlanmamalı.

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik