1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD-Kıbrıs savunma anlaşması Doğu Akdeniz'i nasıl etkiler?

13 Eylül 2024

ABD ile Kıbrıs arasında imzalanan savunma anlaşması Türkiye ve Kıbrıslı Türkler tarafından tepkiyle karşılandı. Bu anlaşma Türkiye için ne anlama geliyor? Doğu Akdeniz'i ne bekliyor?

Doğu Akdeniz'de ABD donanmasına ait Dwight D. Eisenhower uçak gemisinden havalanan bir uçak
ABD ile Kıbrıs arasında imzalanan savunma iş birliği yol haritasına Türkiye tepki gösterdiFotoğraf: Andrew Schneider/U.S. Navy photo/abaca/picture alliance

ABD ile Kıbrıs Cumhuriyeti arasında imzalanan savunma iş birliği anlaşması Türkiye ve Kıbrıslı Türkler tarafından tepkiyle karşılanırken, bu gelişmenin Doğu Akdeniz'deki suları yeniden ısıtıp ısıtmayacağı takip ediliyor.

ABD ile Avrupa Birliği (AB) üyesi Kıbrıs Cumhuriyeti arasında 9 Eylül'de imzalanan ve iki ülkenin iklim değişikliği de dahil bölgesel insani krizlere ve güvenlik kaygılarına müdahalelerini ortaklaştırmayı amaçlayan anlaşmaya Türkiye de tepki gösterdi.

Tarihte "Levant Havzası" olarak tanımlanan Doğu Akdeniz'de 2000'lerde keşfedilen hidrokarbon kaynakları gerek kıyıdaş ülkeler gerekse kaynaklarını çeşitlendirmek isteyen Batı için bölgenin önemini artırdı. Türkiye de "Mavi Vatan" kavramı altında bölgedeki sismik ve sondaj çalışmalarını bir dönem yoğunlaştırdı, ancak sonra geri adım attı.

Ukrayna ve Gazze savaşlarıyla Doğu Akdeniz'in önemi daha da artmış durumda.

ABD için Türkiye artık "vazgeçilebilir" ülke mi?

Peki ABD'yi böyle bir anlaşmayı yapmaya iten nedenler neler?

ABD'nin Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden önce başlayan Yunanistan ve Kıbrıs ilgisinin, Ukrayna savaşı ve ardından Gazze'de başlayan savaş ile birlikte stratejik bir ilişkiye döndüğü gözlemleniyor.

Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki doğal gaz arama ve sondaj faaliyetleri gerginliğe neden olmuştuFotoğraf: Reuters/Y. Isik

Anlaşmanın imzasının ardından bir açıklama yapan ABD'nin Uluslararası Güvenlik İşlerinden Sorumlu Savunma Bakan Yardımcısı Celeste Wallander bu stratejik ilişkiyi şu sözlerle aktardı:

"Kıbrıs Cumhuriyeti, ABD'nin Avrupa ve Doğu Akdeniz'de güçlü bir ortağıdır ve Avrupa, Kuzey Afrika ve Orta Doğu'nun bağlantı noktasında önemli bir rol oynamaktadır."

Wallander ayrıca Kıbrıs'ı geçen yıl Sudan ve İsrail'den tahliye edilen Amerikalı siviller için bir sığınak olması ve Filistin topraklarına 20 milyon pounddan fazla insani yardımın nakledildiği Gazze'ye bir deniz koridoru kurulmasındaki kilit rolü nedeniyle de överek, "Kıbrıs'ın Batı ile aynı çizgide olduğu açık" diye konuştu.

Washington Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Türkiye Çalışmaları Merkezi Direktörü Gönül Tol, DW Türkçe'ye değerlendirmesinde ABD'nin uzunca bir zamandır Yunanistan ve Kıbrıs'la olan ilişkisine çok büyük yatırım yaptığını hatırlatarak, şöyle konuşuyor:

"Bu yatırımın itici güçlerinden bir tanesinin, tamamen bununla alakalı demiyorum ama Türkiye'nin güvenilmeyecek bir müttefik olduğuna dair inanç olduğunu düşünüyorum. ABD'nin Türkiye ile ilişkilerinde artık pek çok şeyden vazgeçtiği hissiyatını yaşıyorum. Mesela çok önemli stratejilerin içinde Türkiye'ye artık yer yok."

ABD'nin Çin'i gücünü dengelemek için Japonya, Hindistan ve Avustralya ile çalıştığını, Ortadoğu'da ise İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri ve Kıbrıs'ı tercih ettiğini belirten Tol, Amerika'nın dünya vizyonunda Türkiye'nin gittikçe "tali bir rol" oynamaya başladığına işaret ediyor.

Washington Üniversitesi Ortadoğu Araştırmaları Enstitüsü Türkiye Çalışmaları Merkezi Direktörü Gönül TolFotoğraf: privat

ABD'nin Türkiye ile çalışmak istememesinin farklı nedenleri olduğunu ifade eden Tol'a göre bunlardan biri Türkiye'nin çok zor ve öngörülemez bir partner olduğunun düşünülmesi. Tol sözlerini şöyle sürdürüyor:

"Artık 21'inci yüzyılda yaşıyoruz. Dördüncü Endüstriyel Devrim'den bahsettiğimiz bir dönemdeyiz. İttifaklar sadece 'Ben coğrafi olarak çok önemli bir konumdayım' diyerek kurulmuyor. ABD de bunu görüyor ve 'Türkiye vazgeçilmez midir?' sorusuna artık 'Evet vazgeçilebilir' yanıtı verildiğini anlıyoruz."

Tol, dış politikada fazla "zikzak yapmanın" Türkiye için getireceği uzun vadeli riski ise şöyle açıklıyor:

"Washington'un gözünde Türkiye rasyonaliteden uzak bir aktör izlenimi uyandırıyor. O nedenle bu ilişkiye daha çok yatırım yapmak istemeyip diğer ilişkilere yatırım yapıyorlar. Ancak diğerlerine yaptıkları bu yatırımlar Erdoğan resimden çıksa dahi Türkiye'nin önümüzdeki on yıllarını etkileyecek ilişkilere kapı aralıyor. Daha yeni böyle nüvelerini gördüğümüz küçük ittifaklar giderek büyüyor ve köklü, bu ülkelerin dış politikalarının uzun vadedeki vizyonunu şekillendirecek biçime dönüşüyor."

Washington, 1987'den beri yürürlükte olan Kıbrıs Cumhuriyeti'ne silah ambargosunu ABD eski Başkanı Donald Trump'ın 20 Aralık 2019'da imzaladığı "2020 Mali Yılı Ulusal Savunma Yetki Yasası" ve "İlave Konsolide Tahsisatlar Yasası" ile bazı şartlara bağlı olarak kaldırma kararı almıştı. Rus savaş gemilerinin yakıt ikmali ve hizmet için limanlarına girişini engellenmesi ile kara para aklamayla mücadelede etkin düzenlemeler yapılması şartlarının karşılanması üzerine ambargolar kaldırılmıştı.

ABD'nin Yunanistan ve Kıbrıs ile yakınlaşması Doğu Akdeniz'de 2019-2020 döneminde yaşanan krizli aylarda hız kazanmıştı. ABD'nin eskiden uyguladığı Türkiye-Yunanistan dengesini artık gözetmediği yorumları yapılırken, 2019'da Yunanistan, Kıbrıs, İsrail ve ABD Doğu Akdeniz enerji kaynakları için dörtlü bir platformda bir araya gelmişti.

Uzgel: AKP ödün verme döneminde

Anlaşma muhalefette de tepkiyle karşılanırken, CHP iktidarın dış politikada yaptığı hataların Doğu Akdeniz'de bu sonucu doğurduğuna işaret ediyor. 

CHP Genel Başkan Yardımcısı İlhan UzgelFotoğraf: ANKA

DW Türkçe'ye konuşan CHP Genel Başkan Yardımcısı İlhan Uzgel iktidarın Doğu Akdeniz'de "baştan sona yanlış politikalarının sonuçlarının her geçen gün daha ağır bir şekilde yaşandığını" belirterek, anlaşmayı Türkiye'nin "Doğu Akdeniz jeopolitiğinden dışlanmış olmasının getirdiği sorunlardan biri" olarak değerlendiriyor.

Uzgel'in savunduğu bir başka nokta ise "içerde ekonomik ve siyasi olarak giderek zayıflayan AKP'nin iktidarda kalabilmek için artık dışarıya ödün verme" dönemine girmiş olması. Uzgel bu görüşünü şöyle açıklıyor:

"İktidarda kalmak için 'Ben her şeye razıyım, aman Batı'yı kızdırmayalım, zaten Rusya ile de aramız çok iyi değil' diyen bir hükümet var. Bunu fırsat bilen Türkiye'nin muhataplarının elleri dış politikada çok rahatladı. Normal bir dönemde Türkiye'nin bir tepkisinden çekinirlerdi."

Doğu Akdeniz'deki dengeleri yeniden kurmanın zaman alabileceğini çünkü ABD'nin Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlara çok fazla yaklaşmış olduğunu belirten Uzgel, CHP'nin iktidara gelmesi durumunda bu dengeleri bir yıl içinde rayına oturtabileceklerini savunuyor.

Anlaşmanın içeriğinde neler var?

ABD Savunma Bakan Yardımcısı Wallander ve Kıbrıs Savunma Bakanı Vassilis Palmas tarafından 9 Eylül'de imzalanan anlaşma ile ilgili yayımlanan ortak bildiride Avrupa'nın ve Doğu Akdeniz'in istikrar ve güvenliğinin her iki taraf için de hayati önemde olduğu vurgulandı.

Bildiride ayrıca şu ifadelere yer verildi:

"Bu bölgedeki güvenlik sorunlarının karmaşıklığı ve değişken yapısı; barışın, istikrarın, demokratik ilkelerin ve hukukun üstünlüğünün desteklenmesini sağlamak için benzer düşüncelere sahip ortaklar arasında savunma ve güvenlik konularında dikkatli olmayı, katılımı ve yakın iş birliğini zorunlu kılmaktadır."

Bu amaçla iki tarafın bir yol haritası belirlediği kaydedilerek, bu haritanın insani krizlere müdahale, iklim değişikliğinin ulusal güvenliğe etkileri gibi konularda iki ülkenin askeri birimlerinin birlikte çalışması için bir çerçeve ortaya koyduğu ifade edildi.

"Nihai olarak yol haritası kapsamındaki tüm çabalar bölgede istikrarın, güvenliğin ve refahın artırılmasına yöneliktir" denilen ortak bildiride bu anlaşma ile iki ülke arasında "güçlendirilmiş savunma iş birliği" kurulduğu da kaydedildi.

Anlaşmaya tepkiler nasıl oldu?

Türkiye, ABD ile Kıbrıs Cumhuriyeti arasında yapılan savunma anlaşmasına tepki gösterdi. Dışişleri Bakanlığı'nın açıklamasında "Kıbrıs Türk tarafının güvenliği hilafına atılan bu adımlar ABD'nin Kıbrıs Adası'na yönelik tarafsız tutumuna zarar vermekte ve Kıbrıs meselesine adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm bulunmasını güçleştirmektedir" denilerek, ABD'ye "bölgesel istikrara zarar verebilecek politikalarını gözden geçirme" çağrısında bulunuldu.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Yankı Bağcıoğlu açıklama yaparak "İktidar ve silahşor kalemleri teğmenlerimizin sözleri nedeniyle bir bardak suda fırtına koparırken, bölgedeki güvenlik dengelerini sarsacak bu anlaşmaya karşı sergilediği tutum en hafif tabiri ile son derece ayıptır. Anlaşmanın getirdiği riskler, yalnızca iki ülke arasındaki ilişkileri değil, aynı zamanda bölgedeki barış ve istikrarı da tehdit etmektedir" dedi.

Uluslararası düzeyde tanınmayan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden (KKTC) yapılan yazılı açıklamada ise "ABD savaş gemilerinin Ada'ya gerçekleştirdiği ziyaretler ile Rum kesimine silah ambargosunun kaldırılmasının Doğu Akdeniz'de tehlikeli sonuçları olabileceği" uyarısı yapıldı.

Açıklamada ayrıca, "Kıbrıs Türk halkı aleyhinde oluşabilecek bir tehdit unsuruna karşı her daim hazırlıklı olduğumuzu ve Anavatan Türkiye ile birlikte gerekli görülebilecek adımları atma hakkımızı saklı tuttuğumuzu da ifade etmek isteriz" ifadeleri yer alırken Kıbrıs Türk basınında bu gelişmenin ardından Türkiye'nin Ada'da bir deniz üssü kurması gerektiği çağrıları da yapılmaya başlandı.

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da "İngiltere ve ABD'nin, Kıbrıs Rum Kesimi'ndeki üslerini kullanarak İsrail'e silah ve istihbarat desteği sağlamasının Kıbrıs adasını hedef hâline" getirebileceğini söyleyerek, "Kıbrıs'ın ve egemen üslerin kullanılarak Orta Doğu'daki bu katliamlara alet olunmasının Kıbrıs'ın pek hayrına olmadığını düşünüyorum" dedi.

 

DW Türkçe'ye sansürsüz nasıl erişebilirim?

Gülsen Solaker Dış politika ve iç siyasi gelişmeler ağırlıklı olarak 1997’den beri çalışan gazeteci.