1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD ne yapmak istiyor?

7 Nisan 2017

Ortadoğu uzmanı Serhat Erkmen, ABD'nin Suriye operasyonunun perde arkasını mercek altına alıyor.

USA Trump zu Angriff in Syrien
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/AP/A. Brandon

7 Nisan sabaha karşı ABD'nin Humus'taki bir askeri üsse yaptığı operasyon akla ilk olarak ABD'nin Suriye Politikası'nın değişip değişmediğini getirdi. Bu sorunun cevabı son derece önemli, çünkü Suriye'nin geleceği açısından hayati önem taşıyor.

ABD'nin operasyonu, tartışmaları ülkenin geleceğine ilişkin yeni bir sürecin başlayıp başlamayacağına yönlendirdi. Öncelikle Amerikalı yetkililerin açıklamalarından anlaşılan temel olgu, bu operasyonun kimyasal saldırıya yanıt olduğu. Yani, yeni kimyasal saldırılar meydana gelirse tekrarlanabilir. Ancak, bu ABD'nin Suriye politikasının en azından bu aşamada kökten değiştiği anlamına gelmiyor. Tersine, açıklamalardaki "orantılılık" vurgusu, dar, sınırlı ve geçici bir durum olduğunu düşündürüyor.

Ortadoğu son derece dinamik bir süreçten geçiyor. Ancak, kısa sürede kökten değişiklikler çok mümkün olmuyor. Peki neden?

Ortadoğu uzmanı Serhat ErkmenFotoğraf: privat

İran faktörü

İlk olarak, son dönemde üst düzey ABD'li yetkililerin Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün ve İsrail gibi ülkelerle görüşmelerinden çıkan sonuç, İran'a karşı bir ortak cephe oluşturma yönünde. Bu cephedeki ülkelerin Suriye politikaları ise birbirinden hayli farklı. Hatta, bu ülkelerin İran ile Suriye'de mücadeleye girmeleri gereksiz bir enerji kaybı olacağı gibi, sonuç alamayacakları bir çatışma sürecine sürüklenmeleri anlamına da gelecektir.

İkinci neden, ABD'nin Suriye'de ve Irak'ta yürüttüğü IŞİD operasyonları. Irak'taki operasyon daha çok Irak ordusuna destek şeklinde ilerlese de Suriye'deki neredeyse tamamen PYD üzerinden devam ediyor. Suriye'deki dikkatini, kaynaklarını ve ittifak ilişkileri çerçevesinde ödediği maliyeti ülkenin kuzeyindeki gelişmelere odaklayan ABD'nin bir anda 2 yıl öncesine dönme şansı yok.

ABD'nin dezavantajları

Üstelik, bir dönem ABD'den destek alan aktörlerin bir kısmı kendisine başka patronlar buldu. Hepsinden önemlisi, PYD'yi temel müttefik olarak kabul eden ABD'nin önemli bir dezavantajı var. Bu dezavantaj halihazırda girdiği angajmanın onu sahada hedef haline getirmesi. ABD, Suriye'de açık bir varlık sergileyemiyorken daha kolay değişebilecek ilişkiler kurabiliyordu. Şimdi ise diğer aktörlere karşı yaptığı hamlelerin karşılığını IŞİD'le mücadele çerçevesinde alması ihtimali. Bir an için ABD'nin Suriye rejimini devirmeye çalıştığını düşünelim. Bunun için hem açıktan Rusya'yı karşısına almak zorunda hem de Suriye'de IŞİD'le mücadele çerçevesinde kullandığından çok daha fazla askeri varlığa ihtiyaç duyacak. Bu da ABD'yi Suriye'de istemediği uzun sürekli bir çatışmanın içine çekebilir.

Rusya ile çatışma riski

Üçüncüsü, Rusya şimdiye kadar Suriye konusunda geri adım atmadı. Buradaki çıkarlarını korumak için açık bir askeri angajmana girdi. Hava operasyonundan sonraki açıklamaları da bu tavrını sürdüreceğini gösteriyor. Hele ki Rus ve Suriye ordusunun özellikle kara unsurları açısından iç içe geçtiği bir ortamda Amerikan uçakları ya da füzelerinin Suriye hedeflerini vururken Rus askerlerini öldürmesi gerginliği iyice artırır. Bu iki devlet açısından da altından kalkılamayacak sorunlar yaratabilir.

Bu nedenle, bundan sonrası için en güçlü ihtimal, ABD'nin Suriye'de kökten bir politika değişikliğine gitmesi değil. Daha çok rejimin bazı faaliyetlerini sınırlayıcı ek tedbirler alması. Örneğin muhaliflere verdiği desteği artırabilir, ya da diplomatik alanda rejimi zora sokacak girişimlerde bulunabilir. Fakat rejim değişikliğine gidecek bir askeri ve siyasi uluslararası koalisyon ihtimali zayıf. Ancak gerçekleşirse o zaman Ortadoğu ülkeleriyle İran karşısında kurduğu koalisyonda ciddi gedikler açılır.

Peki ABD operasyonu neden yaptı?

Üç temel neden sayılabilir: Bunlardan ilki, iç kamuoyunun ve uluslararası kamuoyunun tepkilerini azaltmak. Obama yönetimini dış politikada zayıflıkla eleştiren Başkan Donald Trump, ABD'nin gücünü ispat etme ve gerektiğinde "hızlı" bir biçimde karar vererek kuvvet kullanabileceğini göstermek niyetinde. Böylece hem Suriye'deki insanlık dışı tabloya sessiz kalınmadığını gösteriyor ve tepkileri azaltıyor, hem de ABD açısından güç gösterisi yapıyor.

İkincisi, iç politikayla daha çok ilgili. Son dönemde Başkan Trump'un kendisi ve ekibinden bazı kişiler Rusya'yla olan ilişkileri nedeniyle köşeye sıkıştırılıyordu. Hatta, Rusya'nın ABD seçimlerinde etki yaptığı hala ileri sürülüyor. Trump, Suriye'deki hava operasyonuyla 'gerektiğinde Rusya ile ters düşebilirim' mesajını iç kamuoyuna vermek istemiş olabilir. Yani, bu operasyonun içerideki tartışmaların yönünü değiştirmeyi hedefleyen bir hamle olması ihtimalini küçümsememek lazım. 1998 yılında Saddam Hüseyin'in kitle imha silahı denetçilerini Irak'tan çıkarmasını, dönemin ABD Başkanı Bill Clinton'un karşılaştığı skandalı bertaraf etmekte nasıl kullandığı unutulmamalı.

Esad'a 'Beni hafife alma' mesajı

Son olarak da Suriye'de Esad yönetimine açık bir uyarı var. "Beni hafife almayın" ve "uluslararası kamuoyunda infial yaratacak eylemlerden kaçının". Böylece benzer olayların engellenmesi planlanıyor olabilir. Aksi takdirde, şu ana kadar real politikten bahseden Trump yönetiminin Suriye'de insan hakları nedeniyle büyük çaplı bir askeri operasyona girmesini beklememiz gerekir ki, bu Trump yönetimi hakkında yazılan her şeyin baştan değerlendirilmesini gerektirir.

© Deutsche Welle Türkçe

Serhat Erkmen

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik

Bu konuda daha fazla içerik

Daha fazla içerik göster