ABD vize krizi sonrasında Türk ekonomisi
18 Ekim 2017ABD ile patlak veren diplomatik kriz nedeniyle TL değer kaybederken, ekonomistler yüksek büyümeye rağmen artan enflasyon, zayıf dış pozisyon, para politikasıyla ilgili belirsizlikler ve jeopolitik gelişmeler nedeniyle Türkiye ekonomisini zor bir dönemin beklediği konusunda birleşiyor.
Capital Economics'ten ekonomist William Jackson Türk ekonomisinin büyük kırılganlıkları olduğunun altını çiziyor.
Jackson "Cari açık kabul etmek gerekirse birkaç yıl önceye göre daha düşük, ancak yüzde 4 ile halen gelişmekte olan piyasalar içinde en yükseklerden biri. Türkiye’nin ayrıca çok yüksek kısa vadeli dış borcu var ve bunun sürekli çevrilmesi gerekiyor. Bunun üzerine yatırımcıların jeopolitik gerginlikler nedeniyle de endişeleri giderek artıyor" dedi.
Türkiye’nin cari açığı Ağustos ayında 1,2 milyar dolar, 12 aylık cari açık ise 36,97 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ancak Kuzey Irak'ta Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY)‘nin yaptığı bağımsızlık referandumu sonrası Kerkük’teki petrol sahalarının merkezi Bağdat yönetimi tarafından ele geçirilmesiyle artan petrol fiyatlarının cari açığı genişletebileceği belirtiliyor.
Yüksek büyüme
Türkiye ekonomisi artan ihracat, vergi indirimleri ve kredi garanti fonu gibi teşvikler nedeniyle ilk yarıda Çin ve Hindistan’ın ardından en hızlı büyümeyi elde eden G20 ülkesi olmuştu. Türkiye ikinci çeyrekte yüzde 5,1 büyümüştü.
Orta Vadeli Program'da (OVP) 2017 ve önümüzdeki 3 yıl için büyüme hedefi yüzde 5,5 olarak açıklandı.
Londra merkezli Nomura'dan ekonomist İnan Demir büyümenin 3. çeyrekte daha da hızlanarak devam edeceğini ve yılın tamamı için yüzde 5,5'lik büyüme hedefinin tutturulacağını söyledi, ancak bütçenin gelecekte baskı altında kalacağının da altını çizdi.
Demir, "Türkiye'nin zaten düşük olan tasarruf oranı dikkate alındığında kredi genişlemesine dayalı bir büyüme performansının sürdürülmesi zor olacak. Bu bağlamda gelecek yıllarda maliye politikasına büyümeyi desteklemek konusunda daha büyük bir görev düşebilir ve OVP'deki büyüme hedeflerinin diğer hedeflerden daha büyük bir öncelik taşıması sebebiyle bütçe hedeflerinden sapılması söz konusu olabilir" ifadelerini kullandı.
Ekonomiyi desteklemek için hükümetin attığı adımlar bütçe açığını yükseltirken, Maliye Bakanı Naci Ağbal 16 Ekim'de genişlemeci mali politikalarla beraber bütçe açığının 2018 yılında da devam edeceğini açıklamıştı.
Uzmanlar geçen yıl darbe girişimi nedeniyle 3. çeyrekte yüzde 0,8 daralan ekonominin bu yıl baz etkisi nedeniyle yüksek büyüme kaydetmesini bekliyor.
Para politikası tarafında ise BlueBay Capital Varlık Yönetimi kıdemli stratejisti Timothy Ash, enflasyon ve cari açığın finansmanı konusunda endişelendiğini söyledi.
"Enflasyon halihazırda Merkez Bankası’nın hedefinin iki katından fazla, cari açık ise GSYİH'nin yüzde 4-5’i civarında ve bu yıl 40 milyar dolara ulaşması bekleniyor. Finansmanın kalitesi geçtiğimiz yılda çok bozuldu," şeklinde konuşan Ash cari açığın finansmanının yüzde 70'inin sıcak para girişi ile sağlandığını ve bunun da politika faizlerinin yüksek tutulması anlamına geldiğini söyledi.
Düşük faiz baskısı
Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan uzun yıllardır ekonomik büyümenin desteklenmesi için Merkez Bankası’nın faizleri düşürmesi gerektiğini savunuyor. Cumhurbaşkanı ekonomi teorilerinin aksine, faizler düşerse enflasyonun da düşeceğine inanıyor.
Erdoğan geçen hafta AKP‘nin grup toplantısında yaptığı konuşmada da "Yüksek faiz asla enflasyonu aşağı çekmeyecektir. Bunun kararını öyle veya böyle vermemiz lazım. Doğru orantılıdır, faiz düşerse enflasyon düşer" demişti.
Başbakan Binali Yıldırım da dün AKP grup toplantısında yaptığı konuşmada benzer açıklamalarda bulundu.
Enflasyon bu yıl yüzde 9,5 olarak öngörülüyor. Ancak Merkez Bankası tarafından düzenlenen beklenti anketine göre Ekim’de yıl sonu enflasyon beklentisi yüzde 9,89’a yükseldi. Merkez Bankası 2017 enflasyon hedefi ise yüzde 5.
BlueBay stratejikti Ash, Lira'nın kırılgan olduğunu ve ABD ve AB ile ilişkilerde yaşanan sorunlar göz önüne alındığında yabancı yatırımcıların geri çekilmesi ve finansman açığı bırakması tehlikesi olduğunu hatırlattı. Ash bu durumda Merkez Bankası’nın ya faiz arttırması ya da liranın değer kaybetmesine izin vermesi gerekeceğini belirtti.
Ash siyasetçilerin faizler hakkında yaptığı değerlendirmeler ile ilgili ise şöyle konuştu: "Eğer politika faizleri hakkında sert konuşur ve indirilmesi çağrısı yaparsan ve sonra da Türkiye'ye gelen yatırımların yüzde 70'inin geldiği ABD ve AB ile ilişkileri iyileştirmek için çalışmazsan, bu bir tür seni besleyen eli ısırma durumudur.”
© Deutsche Welle Türkçe
Seda Sezer Bilen