ABD'de basın özgürlüğü Trump tehdidi altında
3 Mayıs 2025
ABD Başkanı Donald Trump, 1 Mayıs 2025 Perşembe günü kamu haber kuruluşları NPR ve PBS'ye sağlanan fonların kesilmesini öngören kararnameyi imzalayarak ABD medyasına karşı bir hamle daha yaptı.
Her iki yayın kuruluşu da Trump'ın bu fonları kesme çabasının yerel ve ulusal haberler için kendilerine güvenen ABD vatandaşları üzerinde "yıkıcı bir etki" yaratacağını söylüyor. Ancak Başkan Trump bu tür tepkilere uzun zamandır pek aldırış etmiyor.
Trump yönetimi iktidara gelişinden bu yana uluslararası yayın kuruluşu Voice of America'yı (VOA - Amerika'nın Sesi) kapatma girişiminden haber ajansı Associated Press'in (AP) Oval Ofis'e girişini engelleme kararına dek basını sık sık hedef aldı.
Ancak bu engelleme kararlarından bazıları yargıdan geri döndü.
Yargıdan dönen Trump kararları
VOA, 22 Nisan'da Beyaz Saray'a karşı açtığı davayı kazanarak basın özgürlüğü adına da bir zafer elde etti. Federal yargıç, Trump hükümetinin VOA'nın finansmanını geri vermesine ve binden fazla çalışanını eski görevlerine iade etmesine karar verdi. Trump'ın imzaladığı bir kararnameyle VOA'nin bağlı olduğu ABD Küresel Medya Ajansı (USAGM) kapatılmıştı.
Başka bir mahkeme de Meksika Körfezi'ni "Amerika Körfezi" olarak adlandırmayı reddeden AP'nin Oval Ofis'e girişinin engellenmesinin basın özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verdi. Trump yönetimi bu kararı temyize götürmeyi planladığını duyurdu.
Trump'ın basına yönelik saldırıları aslında Beyaz Saray'a taşınmadan önce başladı. Trump, 2024 başkanlık seçimleri öncesinde CBS kanalına karşı rakibi Kamala Harris ile yaptığı bir röportajın kendisine zarar verecek şekilde düzenlendiğini savunarak dava açtı. Ayrıca Iowa eyaletindeki Des Moines Register gazetesi ve kamuoyu araştırmacısı J. Ann Selzer'i Harris'in Trump'ın önünde olduğunu gösteren anket sebebiyle yargıya şikayet etmişti.
Trump yönetiminin, VOA'ya yönelik eylemleri kişisel olarak da büyük sonuçlar doğurdu. VOA'da çalışan ve ABD vatandaşı olmayan birçok gazeteci, işlerini kaybettikleri için çalışma vizelerini kaybetti. Bu gazeteciler, kendi ülkelerine döndüklerinde baskı ve hatta hapis tehdidi ile karşı karşıya kalabilirler.
VOA'da sözleşmeli olarak çalışan bir gazeteci, DW'ye verdiği röportajda, "Basın özgürlüğünün Anayasa ile güvence altına alındığı bir ülkede özgürce gazetecilik yapma hayaliyle geldik. Şimdi birçok arkadaşım için bu özgürlük hayali kâbusa dönüştü" dedi.
Trump yönetimi hukuk firmalarını da hedef alıyor
ABD Anayasası'nın Birinci Ek Maddesine göre din, ifade, basın, toplanma ve şikayetlerin giderilmesi için hükümete dilekçe verme özgürlüklerini güvence altında. Ancak hak savunucuları, bu özgürlüklerin sadece kağıt üzerinde korunduğunu ve aktif bir şekilde savunulması gerektiğini belirtiyor.
ABD merkezli Bireysel Haklar ve İfade Vakfı'nın kıdemli üyesi Nadine Strossen, "Birinci Ek Madde ve bu ek maddeyi destekleyen Yüksek Mahkeme kararları ne kadar koruyucu olsa da bunlar kendiliğinden uygulanmaz. Avukatların bu hakları savunmak için mahkemelere başvurması gerekir" diyor. Ancak Strossen, Trump yönetiminin kendisine karşı dava açan hukuk firmalarına yönelik baskılarının da bir engel oluşturduğuna dikkat çekti.
Trump, özellikle kendisiyle ideolojik olarak çatışan ve haklarında soruşturma yürüten hukuk firmalarına karşı ekonomik yaptırımlar uygulamak için bir dizi kararname imzaladı. Bu durum, ifade özgürlüğünü savunan avukatların sayısının azalmasına yol açabilir.
Kamu yayıncıları da hedefte
Trump yönetimi, kamu fonlarıyla çalışan medya kuruluşlarına karşı harekete geçeceğinin sinyallerini 14 Nisan'a vermişti. Beyaz Saray tarafından yayımlanan bir açıklamada, Ulusal Kamu Radyosu (NPR) ve Kamu Yayıncılık Servisi (PBS), "radikal propaganda" yaymakla suçlanmıştı.
NPR medya muhabiri David Folkenflik, Trump'ın bu adımlarının amacının bağımsız haberciliği zayıflatmak ve kamuoyunun bilgiye erişimini kısıtlamak olduğunu belirtiyor.
Basın özgürlüğü savunucuları da hükümetin medya üzerindeki kontrolünün demokrasiyi tehdit ettiğine işaret ediyor.
Basın özgürlüğü, ABD'de demokratik işleyişin temel taşlarından biri olarak kabul ediliyor. Ancak son yıllarda siyasi baskılar ve gazetecilere yönelik tehditler, ülkedeki basın özgürlüğü ortamını zayıflatıyor.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütünün yayımladığı 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi'ne göre, ABD önceki yıla kıyasla 10 sıra gerileyerek 55. sıraya düştü. RSF, bu düşüşte siyasi yetkililerden gelen açık düşmanlık, gazetecilere yönelik şiddet olayları ve medya kuruluşlarına karşı polis müdahalelerinin etkili olduğunu belirtiyor.
Amerikan Sivil Özgürlükler Birliğine (ACLU) göre ise Birinci Ek Madde'nin sunduğu güçlü korumalara rağmen bu hakların korunması için sürekli hukuki mücadele ve toplumsal savunuculuk gerekiyor.