AB’de İstikrar Paktı tartışması
26 Ekim 2010 Almanya ve Fransa’nın Euro İstikrar Paktı kriterlerini değiştirme yönünde uzlaşması, AB içinde huzursuzluğa neden olmaya devam ediyor. Birçok dışişleri bakanı, örneğin sürekli büyük bütçe açığı veren üyelerin oy hakkının belirli bir süreliğine dondurulması yönündeki önerinin hayata geçirilmesinin zor olacağı kanısında. Alman Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle de, önerinin yoğun bir şekilde tartışıldığını belirtiyor:
„Yine de, hem kanaatimize, hem de adalet anlayışımıza göre, yükümlülüklerini yerine getirmeyen birinin ‚ama ben haklarımdan feragat edemem’ demesi doğru değil. Hak talep edenin, yükümlülüklerini de yerine getirmesi gerek.”
Yeni kriz endişesi
Euro İstikrar Paktı kriterlerinin değiştirilmesi konusunda Çek Dışişleri Bakanı Karel Schwarzenberg „Bu dünyada her şey mümkün, ama her şey olası değil” derken, AB Komisyonu'nun Kurumsal İlişkiler ve İletişim Stratejisi’nden sorumlu üyesi Maros Sefcovic, bakanların itidalli davrandığını belirtti:
„Toplantıda zekice ve temkinli yol alınması yönünde gayet açık bir istek hâkimdi. Yeni ve zorlu bir kurumsal tartışmanın engellenmesi için her yolun denenmesi isteniyor.”
Lizbon Antlaşması’nın tüm üye ülkeler tarafından kabul edilmesi yıllar sürdü. Kimse, benzeri gerilimleri tekrar yaşamayı istemiyor. Ancak, bazı hükümetleri rahatsız eden başka bir nokta var. Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn, Almanya ve Fransa’nın aralarında anlaşmasının, 19. yüzyıla dönüş olduğunu ve kendisinde hiç hoş olmayan bir his uyandırdığını vurguluyor:
„Berlin ve Paris'in gidip ‚kriterler değişecek, siz buna uymak zorundasınız, aksi takdirde çekiliriz, siz de Euro ile ne haliniz varsa görürsünüz’ edasıyla hareket etmesini bir sorun olarak görüyorum. Ekonomi politikaları açısından Almanya’ya sahip olmamız bizi mutlu ediyor, ancak Avrupa’nın bundan daha fazlasını temsil etmesi gerek. Ekonomik gücünü gösterip, bunu siyasi kararların kabul ettirilmesinde kullanmak, söz konusu olmamalı burada.”
Sırbistan'a yeşil ışık
Lüksemburg’da bir araya gelen Dışişleri Bakanları ayrıca Sırbistan’ın üyelik başvurusunu, AB Komisyonu’na iletme kararı aldı. Böylelikle Sırbistan’ın Kosova ile diyalog sürecini başlatması ödüllendiriliyor. Sırp yönetimi, daha yaz başına kadar, Sırp toprağı olarak gördüğü Kosova ile diyaloga girmeyi reddediyordu. Belçika Dışişleri Bakanı ve Genel İşler Konseyi Başkanı Steven Vanackere, Belgrad yönetiminin daha fazla adım atması gerektiği görüşünde:
„Uluslararası toplumun ve özellikle Avrupa Birliği’nin, Sırbistan’dan Eski Yugoslavya için kurulan Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi ile şartsız işbirliği yapması yönündeki beklentisi hâlâ geçerliliğini korumaktadır.”
Ratko Mladiç nerede?
Sırbistan’ın, savaş suçlusu olarak aranan Ratko Mladiç ve Goran Haciç’i yakalayıp, Lahey’deki mahkemeye teslim etmesi isteniyor. Birçokları, Sırbistan’ın savaş suçu zanlılarını sakladığına inanıyor.
Vanackere, AB’nin Küba ile yakınlaşma yönünde adımlar atacağını da açıkladı. Küba, hapiste bulunan bir grup muhalif ismi serbest bırakırken, Avrupa Parlamentosu’nun Saharov Düşünce Özgürlüğü Ödülü bu yıl, Küba'daki rejim karşıtı ve internet gazetecisi Guillermo Farinas'a verilerek, ülkedeki insan hakları ihlallerine dikkat çekildi. Vanackere, Havana hükümetinden yeni adımlar beklediklerini belirtiyor:
„Şimdi naif olmamak ve somut sonuçlara bakmak lazım. Yapacağız denilenlerin gerçekten yapılması gerek. Ama atılan olumlu adımların da ödülsüz kalmaması gerektiği görüşündeyiz.”
Özellikle İspanya'daki sosyalist hükümet, AB'nin Küba ile ilişkilerinin normalleşmesi için çaba sarf ediyor. Fakat üye ülkelerin çoğunluğu buna karşı ve Küba'nın somut adım atmasını talep ediyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Bettina Marx / Çeviri: Aydın Üstünel
Editör: Meltem Karagöz