1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD’nin Annapolis planı

Cem Sey – Deutsche Welle - Washington22 Kasım 2007

ABD yönetiminin önümüzdeki hafta düzenleyeceği Ortadoğu konferansına ilişkin hedefleri netlik kazanıyor. Gözlemciler, Washington’un bölgede İran’a karşı koalisyon oluşturma çabasına dikkat çekiyorlar.

Annapolis zirvesi İsrail-Filistin ihtilafına çözüm aramayı hedefliyor.
Annapolis zirvesi İsrail-Filistin ihtilafına çözüm aramayı hedefliyor.Fotoğraf: AP

David Wurmser, Amerika Birleşik Devletleri Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin eski Orta Doğu danışmanı. Ona göre, Washington’un Annapolis Konferansı’nı düzenlemesinin arkasında bir yandan bölgede İran’a karşı bir koalisyon oluşturma çabası yatıyor. Diğer yandan da, bu girişimle, Bush yönetimini sadece İran’la uğraşmak yerine, Arap-İsrail çatışmasının sona erdirilmesi yolunda çalışmaya zorlayan Avrupa Birliği ülkelerine arzu ettikleri taviz veriliyor.

Brookings Enstitüsü Orta Doğu uzmanlarından Tamara Cofman Wittes, bu görüşe kısmen katılıyor: “İsrail-Filistin sorunun çözümünün Amerika’nın bölgedeki daha geniş hedeflerine ulaşmak için zorunlu bir adım olduğundan emin değilim. Fakat herkese gösterebileceğimiz bir İsrail-Filistin barış sürecinin olması, bölgedeki diğer Amerikan çıkarları açısından çok önemli.”


Radikallere karşı koalisyon

Hem Amerikan yönetimi, hem de bölgedeki Arap rejimleri, barış sürecini bölgedeki radikallere karşı oluşturdukları koalisyonun tutkalı olarak görüyor. Bu süreç başarısız olursa, Hamas ya da Hizbullah gibi İran’ın güdümünde olduğuna inandıkları grupların bölgeye hakim olmasından çekiniyorlar. Aynı zamanda her iki tarafın birbirine muhtaç olduğu görülüyor. Araplar, İsrail’e söz geçirebilen tek devlet olarak Amerikan desteğine, Washington ise, Filistin halkının bu süreci desteklemesini sağlamak için Arapların yardımına ihtiyaç duyuyor.

Beyaz Saray, uluslararası topluluğun, gelecekte oluşacak bir Filistin devletinin kurumlarının oluşumuna destek vermesini de istiyor. Bu desteğin aynı zamanda, Filistin Özerk Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas’ın elini güçlendireceğini de umuyor.

İkili görüşmelerin önü açılıyor

Bu konferansın en iyi sonucunun, İsrail ve Filistin liderleri arasında ikili görüşmelerin yeniden başlaması olabileceği tahmin ediliyor. Amerikan Dışişleri Bakanlığı Orta Doğu sorumlusu David Welch, Annapolis Konferansı’nın bir umut işareti olacağını savunuyor: “Eğer bu olursa, bu tür görüşmelerin hiç olmadığı uzun bir dönem kapanacak. Bunun amacı da, yol haritasına uygun şekilde bir devlet kurulması ve İsrail-Filistin barışının gerçekleşmesi olacak. Bunun için uluslararası desteğin zorunlu olduğuna inanıyoruz.”

Ancak İsrail’de yayınlanan Haaretz gazetesinin Washington temsilcisi Shmuel Rosner, Konferans’ın ardından fazla bir gelişme beklenmemesi gerektiği kanısında: “Bush yönetiminin görevdeki son yılında ilgilenmek istediği temel sorunun İsrail-Filistin barışı olacağından emin değilim.”


Irak, diğer sorunları gölgeleyecek

Tamara Wittes de Irak sorununun diğer tüm sorunları gölgeleyeceği kanısında. Buna karşılık, Beyaz Saray’ın Şam’a yönelik tüm sert söylemine rağmen Suriye’nin konferansa katılmayı kabul etmesi halinde, bunun Amerikan diplomasisinin zaferi olacağını söylüyor. Wittes, Türkiye’nin de önemli bir rol oynadığına işaret ediyor: “Şayet Amerika Birleşik Devletleri Suriye’yle kendisi görüşmekte çekingen davranırsa, o zaman Türkiye Amerika açısından diğerlerine göre daha iyi bir seçenek olur. Türkiye’nin zirveye katılımının, zirve öncesinde yürüttüğü diplomasinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Türk diplomasisinin önümüzdeki aylarda nasıl gelişeceğini izlemek ilginç olacak.”

Wittes, Türkiye’nin, Şam’la Kudüs arasında Golan Tepeleri konusunda yapılabilecek görüşmelerde arabuluculuk yapabileceği kanısında.