ABD'nin borçla imtihanı
13 Ekim 2013ABD’de bütçe krizi derinleşiyor. 1 Ekim‘den bu yana bütçesi bulunmayan ülkede yeni borçlara girilebilmesi için borç tavanının 17 Ekim’e kadar yukarı çekilmesi gerekiyor. Uzmanlar bu tarihten sonra kalemler arasında kaydırmalar yaparak iki hafta daha idare edilebileceğini, ancak ardından iflasın kaçınılmaz olduğunu belirtiyor.
Başkan Barack Obama borç üst sınırının 2014’e kadar koşulsuz bir şekilde yükseltilmesini isterken, Cumhuriyetçiler sadece altı haftalık bir zaman dilimine razı. İktisatçılar ise sürekli yukarı çekilen borç tavanının artık bir anlamı kalıp kalmadığını tartışıyor.
Borç üst sınırı, ABD’nin Birinci Dünya Savaşı’na katılmasının yol açtığı masraflarla başa çıkabilmek üzere 1917 yılında yürürlüğe sokuldu. Ülkenin ne kadar borçlanabileceğini belirleyen sınırın aşılması durumunda bütçeyi yeniden dengelemek üzere otomatikman harcamalarda kısıtlamalar devreye giriyor.
Esnek sınır olur mu?
Ancak borç tavanı yüz yıldan kısa bir zaman zarfında halihazırda en az 75 kez yükseltildi. Peki ihtiyaca göre değiştirilebilen sınırın hâlâ anlamı var mı? Son gelişmeler ışığında bu soruyu tartışan iktisatçılar, sorunun yanıtı konusunda ikiye bölünmüş durumda. Londra merkezli Berenberg Bank’ın baş iktisatçısı Holger Schmieding borç tavanının çok önemli olduğu görüşünde:
„Üst sınır aslında çok anlamlı. Amerikalı politikacıları, ‚gerçekten de yeni borca girmek gerekiyor mu‘ sorusu üzerine düzenli olarak düşünmeye zorluyor.“
Amerikalı iktisatçı Irwin Collier ise tam tersi görüşte. Berlin Hür Üniversitesi’nde John F.Kennedy, Kuzey Amerika Araştırmaları Enstitüsü Başkanı Collier yeni borçlanmayla ilgili güncel tartışmaları anlamsız bulduğunu, sorunun yanıtının Kongre'deki bütçe görüşmeleri sırasında verilebileceğini belirtiyor:
„Şunu yapman gerek, şu kadar harcaman gerek, gelirin ise sadece şu kadar olabilir diye kararı Kongre verir. Bu ek sınır aslında kendi içinde çelişkili. Hiçbir anlamı yok.“
"Almanya'da sınır daha sert"
Hohenheim Üniversitesi’nden iktisatçı Hans-Peter Burghof ise 2011’den bu yana Almanya’da da 'borç freni‘ adı altında bir borç üst sınırı bulunduğunu ve anayasal önceliği bulunduğu için Amerika’dakinden daha da ağır olduğunu belirtiyor. Borç freninin AB’de de Malî Pakt adı altında hayata geçirildiğini kaydeden Burghof, ancak işin ciddiye binmesi durumunda bu sınırın da sınırları olacağını kaydediyor:
„İş gerçekten de ciddiye binerse devlet iflasının önüne geçmek için borç üst sınırını delmek ya da genişletmek dışında başka seçenek kalmıyor.“
"ABD oluşacak zararı göze alamaz"
ABD’de borç tavanının yükseltilmesi konusunda uzlaşmaya varılamaması sadece Amerikan ekonomisini ilgilendiren bir tehdit değil. Ülkenin borç ödemelerini ihmâl etmesi, hatta borçlarını ödememesi, dünya ekonomisi açısından da felaket senaryosu olarak görülüyor. Hohenheim Üniversitesi’nden iktisatçı Hans-Peter Burghof, Amerikalı politikacıların bunu göze alamayacağını belirtiyor:
„Bir devletin yükümlülüklerini yerine getirmemesi, özellikle de yatırımcılara faiz borçlarını ödememesi… Bu hiçbir devletin göze alamayacağı bir zarara yol açar.“
Peki Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasındaki çekişme daha ne kadar sürecek? Berenberg Bank’tan iktisatçı Holger Schmieding şu görüşte:
„Bir süre daha, birkaç gün daha devam edecek olursa muhtemelen kötü bir şaka olarak algılanacaktır. Ama daha uzun sürerse ABD’ye son derece şüpheli yaklaşılması ve ülkenin yüksek faizlerle cezalandırılması gündeme gelebilir.“
Ancak işin bu noktaya geleceğine pek kimse inanmıyor. Amerikalı iktisatçı Irwin Collier, Demokratlarla Cumhuriyetçilerin uzlaşı yolunu bulacaklarından emin. Collier, üç ya da altı aylık uzatmada uzlaşılacağı öngörüsünde bulunurken, iktisatçı Holger Schmieding de „Önümüzdeki on gün içinde uzlaşma sağlanacağı konusunda iyimserim. Borç üst sınırı bir süreliğine, üç, dört aylığına yükseltilecektir“ diye konuşuyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Dirk Kaufmann, Beklan Kulaksızoğlu
Editör: Hülya Schenk