1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

ABD'nin İran müdahalesi Türkiye için riskleri artırdı

23 Haziran 2025

İsrail ile İran arasındaki gerilime ABD de dahil olurken, çatışmaların büyümesi ve İran'da rejimin yıkılması ihtimali Türkiye için riskler barındırıyor. Şu an için İran'dan bir kitlesel göç ise söz konusu değil.

Türkiye-İran sınırında dalgalanan iki ülke bayrakları
Fotoğraf: Yasin Akgul/AFP

ABD'nin İran'daki Fordo, Natanz ve İsfahan nükleer tesislerini vurması İsrail-İran çatışmalarını yeni bir safhaya taşıyarak Ortadoğu'daki gerilimi daha da tırmandırırken, diplomasi arayışındaki Türkiye artan riskler ve dış politika zorlukları ile karşı karşıya.

İran, ABD'nin saldırısının ardından yaptığı açıklamada "kırmızı çizginin aşıldığını" söyleyerek, gerekli her yolla kendisini savunacağını kaydetti.

Bölgede halihazırda üst düzeyde seyreden gerilim daha da tırmanırken, Türkiye yaptığı açıklamada ABD'nin saldırısını açık bir dille kınamazken, diplomasiye ve müzakerelere ağırlık verilmesi çağrısında bulundu.

Türkiye nasıl bir politika izliyor?

ABD'nin İran'a saldırısı "oyun değiştirici" bir faktör olarak değerlendirilirken, Türkiye temkinli ve diplomasiyi önceleyen bir çizgide ilerliyor. Türkiye Dışişleri Bakanlığı açıklamasında, ABD saldırısının "çatışmanın yayılması ve güvenlik ortamının istikrarsızlaşması riskini en üst düzeye çıkardığına" dikkat çekilerek şöyle denildi:

"Yaşanmakta olan gelişmeler bölgesel ihtilafın küresel düzeye taşınmasına neden olabilecektir. Bu felaket senaryosunun hayata geçmesini istemiyoruz."

Ankara, İran'ın nükleer programına ilişkin ihtilafın tek çözüm yolunun müzakerelerden geçtiğini de vurgulayarak, Türkiye'nin bu konuda üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmeye ve yapıcı katkılar sunmaya hazır olduğunu da ifade etti.

İsrail savaş uçakları Pazartesi günü Tahran'da çok sayıda noktayı hedef aldıFotoğraf: UGC/AFP

Türkiye'nin izlediği politikayı DW Türkçe'ye değerlendiren dış politika uzmanı Soli Özel, Ankara'nın ABD'ye karşı doğrudan bir tavır almadığını, buna karşılık İsrail aleyhine retoriğini artırdığını belirterek, şunları söyledi:

"Türkiye'nin şu anda ABD ile İran arasında sanıyorum arabulucu olma beklentisi var. İran Dışişleri Bakanı'nın dün Türkiye'de konuşmuş olması da bence önemliydi. Bence çok da makul de bir konuşma yaptı. Türkiye bu şekilde, tarafların arasına girebiliyor ve en azından karşılıklı iletişimin sağlanmasına katkıda bulunuyorsa kendisine biçtiği rol odur. O nedenle çok yüksek sesle ABD'yi kınamamasına şaşmamak gerekir."

Erdoğan'ın Lahey'de 24-25 Haziran'da düzenlenecek NATO devlet ve hükümet başkanları zirvesinde Trump ile bir araya gelip gelmeyeceği merakla izleniyor.

Memur-Sen 30. Yıl Vefa Buluşması'nda yaptığı konuşmada Erdoğan, Lahey'e gideceğini duyururken, "Telafisi mümkün olmayan acılar yaşanmaması için seferber olmuş durumdayız. Hep beraber ülkemizi dalga boyu sürekli yükselen fırtınalı sulardan bir an önce sakin sulara ulaştırmanın derdindeyiz" dedi.

ABD merkezli yayın kuruluşu Axios'un haberine göre, Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD saldırısından hemen önce İstanbul'da ABD'li ve İranlı yetkililer arasında bir görüşme ayarlamak için çabaladı ancak olası bir suikast endişesiyle gizlenen İran'ın dini lideri Ali Hamaney'e ulaşılamaması nedeniyle bu çaba sonuç vermedi.

"Nükleer İran" Türkiye için risk mi?

İran'ın nükleer silah sahibi olması Türkiye için de kaygı verici bir durum olarak gösteriliyor. Türkiye 2010 yılında İran nükleer müzakerelerinde arabulucu rolü üstlenmiş ve ortaya Tahran Deklarasyonu çıkmıştı.

Soli Özel, bölgede İsrail dışında bir ülkenin daha nükleer güce erişmesinin, tüm bölgede bir nükleer silahlanma yarışı başlatabileceğine dikkat çekerek şunları söylüyor: "Ayrıca rejim ayakta kalır ve bu kriz düzgün bir anlaşmayla sonuçlanmazsa İran (bu durumda da) nükleer silaha yönelebilir. O zaman da herkes o yarışa katılabilir."

ABD İran saldırısını "Gece Yarısı Çekiç Operasyonu" olarak adlandırdıFotoğraf: Alex Brandon/AP Photo/picture alliance

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "kimsenin nükleer silah sahibi olmayacağı bir Ortadoğu hedefini" çok uzun zamandır dillendirdiğini de hatırlatan Özel, bu bağlamda İsrail'in nükleer silahlarının gündeme getirilmeyişini eleştirdiğini belirtiyor.

Rejim değişiminin etkisi ne olur?

İran-İsrail çatışmasına ABD'nin de dahil olmasıyla diğer bölge ülkelerinin yanı sıra İran ile uzun bir sınırı olan Türkiye için de doğrudan ve dolaylı riskler artmış durumda. Çatışmanın yayılmasının sadece İran değil Suriye ve Irak'ta da istikrarsızlığa yol açabileceğinde birleşen uzmanlara göre Türkiye de bu olumsuzluklardan doğrudan etkilenebilir.

Özel, risklere dair şu yorumu yapıyor:

"Korkulacak en dehşet verici gelişme rejimin çökmesi, bunun bir iç savaşa ya da şiddetin hakim olduğu bir kaos ortamına yol açmasıdır. Bunun sonucu da 92 milyonluk bir komşunun nüfusunun tüm çevre ülkelere kaçmaya çalışması olur ve bunların başında da herhalde Avrupa'ya açılan Türkiye gelir."

DW Türkçe'nin ulaştığı İçişleri Bakanlığı kaynaklarına göre şu anda İran'dan Türkiye'ye yönelik kitlesel bir göç durumu bulunmuyor.

Terör örgütleri alan kazanabilir

Uzmanlara göre İran'ın zayıflaması bölgede güç boşluğunu artırabilir, IŞİD'in yanı sıra PKK gibi terör örgütlerinin faaliyetlerini yoğunlaştırmasına zemin hazırlayabilir.

Özel, bölgesel çatışma ihtimalini henüz yüksek görmediğini ifade ederken, "Ama IŞİD'in güçlenmesi kırılgan Suriye'de yeniden çatışmaların başlamasını ya da İran'ın karışması, ciddi bir şiddet ve kargaşa ortamını körükleyebilir. Bunlar Türkiye'nin arzulayacağı şeyler olmaz” diyor.

Suriye'nin başkenti Şam'da Pazar günü bir kilisedeki terör saldırısında 25 kişi hayatını kaybederken, saldırının IŞİD tarafından düzenlendiği bildirildi.

İran, Türkiye'deki üslere saldırır mı?

İran destekli milis grupların hareketlenmesinin bölgedeki vekalet savaşlarını yoğunlaştırabileceğine de dikkat çekilirken, İran'ın ABD'ye vereceği yanıt da bekleniyor. İran'ın misilleme olarak Türkiye'deki ABD üslerini veya çıkarlarını hedef alması ise düşük olasılık olarak görünüyor. Ancak geçmişte Türkiye, İran ile İsrail arasındaki casus savaşlarına sahne olmuş, Ankara iki ülkeyi bu konuda uyarmıştı.

Amerikan üslerine ev sahipliği yapan Körfez ülkeleri, İran'ın olası misillemeleri için teyakkuza geçerken; Türkiye'deki İncirlik'teki hava üssü ve Kürecik'teki radar üssü ile ilgili güvenlik önlemlerinin de artırıldığı belirtiliyor.

ABD'nin Katar'daki büyükelçiliği, Pazartesi günü ülkedeki Amerikan vatandaşlarına, bir sonraki duyuruya kadar bulundukları yerde kalmaları tavsiyesinde bulundu.

ABD Dışişleri Bakanlığı bölgedeki son gelişmeler nedeniyle, Türkiye'deki personeline de "dikkatli olma, göz önünde bulunmaktan kaçınma" ve Adana Konsolosluğu bölgesi de dahil olmak üzere 22 ili kapsayan bir "kişisel amaçlı seyahat etmeme" uyarısında bulundu.

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl erişebilirim?

Gülsen Solaker Dış politika ve iç siyasi gelişmeler ağırlıklı olarak 1997’den beri çalışan gazeteci.