Mültecilerin gelişi engelleniyor
9 Mart 2012Arap ve Afrikalı mültecilerin Yunanistan'a akın etmelerinin önüne bir türlü geçilemiyor. Bu mülteciler ya geçici olarak barındırılıyor ya da sokakta yaşıyor. Yunan yetkililer bu konuda çaresiz. Mülteci başvuru süreci ağır aksak ilerliyor, o da işlerse. Birçok mülteci Yunanistan'ı terk ederek, diğer AB üyesi ülkelere gidiyor. Almanya, Avusturya, İsveç, Belçika, Fransa, İngiltere ve Hollanda İçişleri Bakanları bunun ivedilikle engellenmesini istiyor.
Mülteci hukuku denizde başlıyor
Yunanistan'dan sınırlarını mültecilere karşı çok sıkı biçimde korumasını talep etmek, insan haklarının ihlâl edilmesiyle eş anlama geliyor. Çünkü bu durumda kendilerine gerçekten koruma arayan mültecilerin de AB sınırlarına girmesi engellenmiş olacak.
Alman İnsan Hakları Enstitüsü uzmanlarından Hendrik Cremer, mültecilerin iltica başvurusunda bulunmalarına ve durumlarının incelenmesine izin verilmeksizin işin başında engellenmelerinin sakıncalarına değiniyor. Mültecilerin sığınma başvurusunda bulunabilmek için mutlaka bir ülkenin kara sınırına ayak basması da gerekmiyor. Mülteci hukuku açık denizde başlıyor.
Mülteciyi baştan engelleme çabası
AB ülkeleri son yıllarda alışılagelen, mültecileri taşıyan teknelere uluslararası sularda müdahale ederek bu kişileri ülkelerine ya da onları almaya hazır bir ülkeye göndererek, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 3. maddesini ihlâl etmiş oluyor. Bu madde, geri gönderilmeleri halinde işkence ya da insanlık dışı muameleye maruz kalma ihtimali olan insanların ülkelerine gönderilmesini yasaklıyor.
Yunanistan baş edemiyor
Dublin 2 olarak adlandırılan kurallar gereğince, AB ülkelerinden herhangi birine ayak basan bir mültecinin başvurusunun, o ülke tarafından değerlendirilmesi gerekiyor. Yunanistan gibi denizlerle çevirli olan ve mültecilerin daha kolay ulaşabileceği ülkelere, diğer ülkelerden daha fazla mülteci başvurusu yapılıyor. Alman İnsan Hakları Enstitüsü uzmanlarından Hendrik Cremer, bu başvuruların dengelenmesi için Yunanistan'ın yükünün azaltılması gerektiğine dikkat çekiyor. Cremer, Dublin 2 kurallarının da aslında bunu öngördüğünü hatırlatıyor.
Cremer AB'de Schengen Bölgesi'nde yeniden sınır kontrollerine başlanmasına sıcak bakmıyor. Çünkü her AB ülkesinin mültecilerin iltica başvurusunda bulunmasını mümkün kılmak ve bunu kapsamlı bir biçimde incelemekle yükümlü olduğunu hatırlatıyor. Cremer mültecilerin Yunanistan'da insanlık dışı muamele görme tehlikesinin büyük olduğunu hatırlatarak, mültecilerin başvuruda bulunma haklarının ise güvence altında olmadığını belirtiyor.
Mültecilere yardım eden Pro Asyl adlı kuruluşun temsilcisi Karl Kopp ise AB ülkeleri arasında iltica politikasıyla ilgili işbirliğinin arttırılıp dayanışma halinde olunması gerektiği görüşünü savunuyor. Kopp, 'Burada mantıklı olan, bütün Avrupa genelinde en azından benzerlikler taşıyacak, mültecilerin kabulü sırasında insan onuruna yakışan koşulların sağlandığı ortak bir koruma sisteminin kurulması' diyor. Kopp, bu sayede Avrupa'nın güneyindeki evsiz mültecilerin sayısının artmasının da engellenebileceğini söylüyor. Kopp dünya genelindeki çatışma ve savaşlar göz önüne alındığında, Avrupa'ya nispeten az mültecinin geldiği görüşünde. Kopp ortalama 250 bin mültecinin geldiğini söyleyerek, rakam çok yüksek olmamasına rağmen Almanya gibi ülkelerin mültecilerin gelişini engelleme eğiliminde olduğunu vurguluyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Beatrix Beuthner / Çeviren: Hülya Topçu
Editör: Ahmet Günaltay