Adli Tıp'tan tartışmalı Aysel Tuğluk raporu
16 Şubat 2022Adli Tıp Kurumu, beş yıldır cezaevinde olan HDP'li siyasetçi Aysel Tuğluk'un sağlık durumuna ilişkin tartışma yaratan bir rapor hazırladı. Raporda, "hafif bilişsel bozukluk" tanısı konulan Tuğluk'un "cezai sorumluluğunun tam olduğu" sonucuna varıldı. Oysa Tuğluk'un tutuklu bulunduğu Kobani davasına bakan Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, Adli Tıp'tan Tuğluk'un sağlık durumunun "savunma yapmasına uygun olup olmadığı" yönünde rapor istemişti. Ancak Adli Tıp, raporunda buna ilişkin değerlendirme yapmaktan kaçındı. Raporu eleştiren Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Tuğluk'un "en hafif tabiriyle orta ağır düzeyde demans" hastası olduğunu belirterek, bu nedenle mahkemede savunma yapamayacağını, cezaevinde tek başına kalamayacağını vurguladı; bağımsız heyet istedi.
Kobani davasına bakan Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi, 21 Ocak 2022 tarihinde Adli Tıp'tan cezaevinde hafıza kaybı yaşayan Aysel Tuğluk'un sağlık sorunlarının savunma yapmasına engel olup olmadığı yönünde rapor istemişti. Tuğluk, bu nedenle Adli Tıp'a sevk edilmiş ve iki gün boyunca gözlem altında tutulmuştu. Adli Tıp Kurumu, bunun sonucunda hazırladığı 4 Şubat 2022 tarihli raporunu mahkemeye gönderdi.
24 sayfalık raporun sonuç bölümünde, "hafif bilişsel bozukluk" tanısı konulan Tuğluk'un "cezai sorumluluğunun tam olduğu" belirtildi. Raporda, Tuğluk'un yaklaşık iki yıldır unutkanlığı olduğunu fark ettiğini, "bugün ayın kaçı?" diye sorup cevabını hemen sonra unuttuğunu, eski olayları hatırladığını, cezaevinde odanın içinde tutulmazsa düşme riski olduğunu, 2-3 kez düştüğünü ifade ettiği anlatıldı.
Tuğluk'un aktüel bilgilerinin yetersiz olduğu belirtilen raporda, "Zamana oryantasyonu yetersiz, mekana ve kişiye oryantasyonu vardır. Dikkatine bakıldığında basit dikkati zayıftır. Geri sayım performanslarında ileri-geri sayımlarda süre farkının oldukça uzaması ve hata sayısındaki artış kişinin mental kontrol ve dikkati sürdürme becerisinin belirgin düzeyde zayıf olduğunu göstermektedir" denildi.
'Anlık sözel belleği zayıf'
Bellek fonksiyonlarına ilişkin değerlendirmeye yer verilen raporda, şu analiz yapıldı:
"Sözel Bellek Süreçleri Testi (SBST,) kişinin dikkat alanında daralma olması dolayısıyla 10 kelime 7 tekrar şeklinde uygulanmıştır. Anlık olarak 4 kelime hatırlamış, gecikmeli serbest hatırlamada kendiliğinden hiç kelime geri getirememiştir. Tanıma yoluyla hatırlama sürecinin test edilmesi amacıyla kelimeler çoktan seçmeli olarak verilmiş; 10 kelimeden 8'ini doğru tanıyabilmiştir. Elde edilen bu skorlar kişinin sözel malzemeyi öğrenmede güçlük yaşadığını; anlık sözel bellek fonksiyonlarının zayıf olduğunu; uzun süreli sözel bellekte ön planda ve aşikar düzeyde dikkate sekonder serbest hatırlama güçlüğü olduğunu; tanıma becerilerinin ise nispeten korunduğunu düşündürmektedir."
Tuğluk'un "soyutlama becerisinin yetersiz olduğu" vurgulanan raporda, "Saat çiziminde planlama ve yapılandırma becerisi belirgin düzeyde zayıftır. Sözel akıcılık testlerinde kelime üretiminin oldukça az olduğu görülmekte bu bulgu dikkati sürdürme, leksikal ve kategorik akıcılık becerilerinin zayıf olduğunu göstermektedir" ifadesi kullanıldı. Raporda, Tuğluk'un görerek adlandırma becerisinde orta düzeyde zayıflık olduğu da anlatıldı.
Savunma sorusu yanıtsız kaldı
Ancak Adli Tıp Kurumu, Tuğluk'un sağlık durumunun savunma yapmaya uygun olup olmadığına ilişkin değerlendirme yapmaktan kaçındı. Raporda, Tuğluk'un tek başına cezaevinde yaşamını idame ettirip ettiremeyeceğine yönelik de bilimsel görüş vermedi. Buna karşılık İzmit Seka Devlet Hastanesi, geçen yıl aralık ayında yaptığı muayenede, Tuğluk için "demans" tanısı koymuştu.
Avukatlarından tepki
"Aysel Tuğluk'un avukatları", yazılı açıklama yaparak Adli Tıp'ı eleştirdi. Raporda, yalnızca fiillerin işlendiği tarihlerde ceza sorumluluğunun tam olduğundan bahsedildiği belirtilerek "Oysa ki bir bireyin cezasının infazı için de sağlığının tam yerinde olması gerekmektedir" denildi. Tuğluk'un bu haliyle mahkemede savunma yapmasının mümkün olmadığı vurgulanan raporda, şu değerlendirme yapıldı:
"Rapor, salt iddianamede yer alan ifadeler ve suçlamalara odaklı olup, fiillerin gerçekleştirdikleri farklı tarihlerdeki sağlık durumlarına dair tek bir tıbbi belge, kişinin olaylarla ilgili savunması ve değerlendirmelerini içermediği gibi mevcut tıbbi durumuyla ilgili de cezaevindeki sağlık kayıtlarını, cezaevinde bakım veren tıbbi ve idari görevlilerin, birlikte kaldığı tutukluların tanıklıklarını içermediğinden tek yanlı hazırlanmış, bilimsellikten ve objektiflikten uzak bir rapordur."
Tuğluk'un sağlık durumunun geldiği aşamanın, insan onuruna uygun koşullarda tedavisinin yapılabilmesinden oldukça uzak bir durumda olduğu belirtilen raporda, Tuğluk’un sağlığının geldiği aşamanın kritik olmasından dolayı, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Başkanlığı'na sevkinin sağlanarak tedavisinin ve bilimsel raporun hazırlanması için girişim başlatıldığı vurgulandı. Raporda, "Bununla birlikte tıp etik kurallarına aykırı ve bilimsel objektiflikten uzak ve mahkemenin ara kararlarına aykırı hazırlanmış raporlarda imzası ve sorumluluğu bulunan hekimlerle ilgili cezai ve idari soruşturma yapılması için gerekli hukuki süreci başlattığımızı duyururuz" denildi.
İHD Başkanı'ndan da eleştiri
İnsan Hakları Derneği (İHD) Başkanı Öztürk Türkdoğan da raporu eleştirerek Aysel Tuğluk konusunda karşılarına Adli Tıp duvarı çıktığını vurguladı. Raporu "çok problemli, sorunlu, birbiriyle çelişkili" olarak nitelendiren Türkdoğan, "Aysel Hanım önemli bir Kürt siyasetçi. Gerçekten ciddi bir rahatsızlığı var. Sanki birileri böyle bir rahatsızlık yokmuş gibi davranamaz. Bu her şeyden önce insan onuruna aykırı bir tutumdur" dedi.
24 sayfalık raporun ilk 15 sayfasında Tuğluk'un yargılandığı davalardaki suçlamaların iddianame gibi anlatılması dikkat çekti. Türkdoğan, bu durumun raporun "ne kadar özensiz ve siyasi iktidardan etkilenildiğini" gösterdiğini kaydetti. Tuğluk'un yargılandığı davaya AKP'nin ve bazı devlet kurumlarının da müşteki olarak katıldığına işaret eden Türkdoğan, "Böyle bir davada Adli Tıp'tan bağımsız bir rapor beklenemez" dedi. Türkdoğan, Tuğluk'un iki gün değil, üç hafta gözlem altında tutulması ve sağlık durumunun ancak bu şekilde doğru anlaşılabileceğini kaydetti.
Fincancı: Tuğluk savunma yapamaz
Aynı zamanda adli tıp uzmanı olan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Tuğluk'un sağlık durumunun "en hafif tabiriyle orta ağır düzeyde demans" olduğunu belirtti. Tuğluk'un mahkemede savunma yapmasının mümkün olmadığını ifade eden Fincancı, bunun gerekçesini şöyle açıkladı:
"Ciddi bellek kusuru olan ve konuşmakta zorlanan, sözcük birikimi açısından kendi entelektüel birikiminden beklenmeyecek düşük bir düzeyde sonuç ortaya koyan kişinin savunma yapabilme olanağı elbette olmayacaktır. Çünkü savunma yapabilmek için belli bir sözcük dağarcığına, bu sözcükleri geri çağırmaya ve bu şekilde konuşmaya gereksinim var. Kaldı ki iddia edilen suçlarla ilgili olarak bunları anımsaması, buna ilişkin savunmayı yapabilmesi için gerekli. Ama bellek kusuru olduğu için bunları yapabilme olanağı da yok."
Fincancı, bellek kusurları olan Tuğluk'un öz bakımını yapabilme düzeyinin ise "orta" şeklinde tanımlandığını belirterek, "Bu nedenle ciddi sorunlar yaşayacak. Dolayısıyla desteksiz ve tek başına yaşayabilme olanağı yok. Özellikle cezaevinde tek başına kalırsa ciddi sağlık sorunları, hatta yaşamsal tehlike oluşturacak durumlarla karşı karşıya kalabilir" diye konuştu.
TTB Başkanı Fincancı, Adli Tıp'ın Adalet Bakanlığı'na bağlı olduğunu belirterek, Aysel Tuğluk'un sağlık durumuyla ilgili bağımsız heyetler oluşturulmasına ihtiyaç olduğunu kaydetti.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, Kandıra F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan siyasetçi Aysel Tuğluk'a "terör örgütü yöneticisi olmak" suçlamasıyla yargılandığı davada verilen 10 yıllık hapis cezasını onamıştı. Bu davada hükümlü olan Tuğluk'un tutuklu olduğu Kobani davası ise Ankara'da sürüyor.
Alican Uludağ
© Deutsche Welle Türkçe