1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Afşin-Elbistan davasına rapor: Halk sağlığı tehlikede

5 Temmuz 2025

İnsan Hakları İzleme Örgütü'ne göre Afşin-Elbistan A Termik Santrali'ne ilişkin ÇED raporu yasal standartları karşılamıyor.

Afşin-Elbistan A Termik Santrali'nin bacalarından beyaz ve siyah dumanlar çıkıyor
Afşin-Elbistan A Termik SantraliFotoğraf: ANKA

Kahramanmaraş'ın Çoğulhan köyünde bulunan Afşin-Elbistan A Termik Santrali'nde kapasite artırımı için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Aralık 2024'te Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunu onayladı. Ancak santralin geçmişi, çevre mevzuatına uyumsuzluğu ve hava kirliliği verileri göz önüne alındığında bu karar tepki topladı. Santralin iki yeni üniteyle genişletilmesini öngören proje için verilen onayın iptali talebiyle dava açıldı.

Dava sürerken İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW), mahkemeye "amicus curiae" (bilgi sunan üçüncü taraf) raporu sundu. HRW'nin sunduğu rapora göre, kapasite artışına dair Bakanlığın onayladığı ÇED raporu, Türkiye'deki ulusal ve uluslararası yasal standartları karşılamıyor. Halk sağlığı üzerindeki riskleri yeterince değerlendirmiyor ve mevcut kirlilik verilerini göz ardı ediyor.

1984 yılında devlete ait Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) tarafından işletilmeye başlanan Afşin-Elbistan A Termik Santrali, Kasım 2018'deözelleştirilerek Çelikler Holding'e devredildi. Santralin 2038'e kadar geçerli üretim lisansı bulunuyor. Yakınındaki B Santrali ise EÜAŞ tarafından işletiliyor ve 2052'ye kadar lisanslı. Her iki santral de bölgeden çıkarılan düşük kaliteli linyit kömürünü kullanıyor.

Çelikler Holding tarafından kapasite artışı için hazırlanan projeyle santrale 688 MW'lik iki yeni ünite eklenmesi planlanıyor. Bu durumda santralin toplam kurulu gücü 2043 MW'a ulaşacak. Elbistan, Nurhak ve Ekinözü belediyeleri, Türk Tabipler Birliği, TEMA ve Greenpeace gibi sivil toplum örgütleri yöre halkıyla birlikte ÇED raporu onayının iptali için dava açtı.

HRW neden rapor sundu?

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın 27 Aralık 2024'te verdiği ÇED olumlu kararının iptali için açılan davaya HRW'nin sunduğu raporda ÇED Raporu'nun ilgili ulusal ve uluslararası hukuk standartları açısından değerlendirildiğinde çok sayıda eksiklik içerdiği belirtildi. Kuruluş, bölgedeki hava kirliliği düzeyinin anayasal ve uluslararası hukuka aykırı olduğunu savunuyor.

Söz konusu rapor, mahkemenin ÇED'e ilişkin yargısal denetimine katkıda bulunmayı amaçlıyor ve yasal bir beyan niteliğini taşıyor. 

HRW, 1 Ocak 2019 ile 31 Aralık 2024 tarihleri arasında Elbistan'daki hava kalitesini izleyen resmi istasyon verilerini ve "Copernicus Sentinel-5P" uydusundan elde edilen kükürtdioksit (SO₂) haritalarını analiz etti. Ayrıca Elbistan ve çevresinde 28 yerel sakin, sağlık çalışanı, avukat ve kamu görevlisiyle görüşmeler gerçekleştirdi.

Kapsamı dar, veriler güncel değil

HRW'ye göre ÇED'de kullanılan hava kalitesi değerlendirmesi hem mekansal hem de zamansal olarak yetersiz. Ölçümler yalnızca sınırlı bir bölgede ve kısa bir zaman diliminde yapıldı. Kullanılan meteorolojik veriler 2015 yılına ait. Santralin düşük kapasiteyle çalıştığı dönemler referans alındı.

Santrale en yakın resmi hava kalitesi izleme istasyonu Elbistan'da bulunuyor. Bu istasyonun verilerine göre, 2019-2024 arasında SO₂ ve PM10 (10 mikrometreden küçük partikül madde) seviyeleri Türkiye sınırlarını ve DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) tavsiyelerini yıllar boyunca sistematik olarak aştı. Ancak bu veriler ÇED'e dahil edilmedi. HRW'ye göre bu eksiklik, çevresel etkinin doğru değerlendirilmesini engelliyor.

SO₂ ve partikül madde seviyesi çok yüksek

Rapora göre, Afşin-Elbistan bölgesindeki hava kirliliği, hem ulusal hem de uluslararası standartların çok üzerinde seyrediyor. Kuruluşun Elbistan ve çevresindeki uydu ve istasyon verilerine dayanan ölçümlerine göre, santralin hemen bitişiğindeki Çoğulhan köyünde kaydedilen SO₂ yoğunluğu, Elbistan'daki resmi istasyonun ölçtüğü ortalamanın neredeyse üç katına ulaşmış durumda.

Bölgede partikül madde (PM) yoğunluğu da ciddi endişe yaratıyor. 2024 yılı boyunca PM10 seviyesi, yılın yaklaşık yarısında Türkiye'nin yürürlükteki sınır değerlerini ve DSÖ'nün limitlerini aştı. Daha tehlikeli olan ve akciğerlerin derinliklerine kadar inebilen PM2.5 (2,5 mikrometreden küçük partikül madde) seviyeleri ise Türkiye'de herhangi bir yasal sınır bulunmamasına rağmen, Elbistan'daki ölçümlerde DSÖ'nün önerdiği yıllık ortalamanın beş, Avrupa Birliği'nin 2030 yılı için belirlediği hedefin ise yaklaşık üç katı olarak belirlendi.

Afşin-Elbistan santralinden kaynaklı hava kirliliğinin insan sağlığı üzerinde, başta solunum hastalıkları olmak üzere çok sayıda olumsuz etkisi olduğu belirtiliyorFotoğraf: ANKA

Sağlık etkileri yok sayıldı

HRW, ÇED'de sağlık risklerine dair hiçbir değerlendirme yapılmadığını vurguladı. Oysa bölgedeki hekimler, özellikle çocuklarda solunum yolu hastalıklarının yaygınlaştığını bildiriyor. PM2.5 gibi ince partiküllerin demans, düşük doğum ağırlığı, kalp ve akciğer hastalıklarıyla bağlantılı olduğu bilimsel olarak biliniyor.

2002 yılında Sağlık Bakanlığı Kanser Dairesi Başkanı, bölgede kanser patlaması beklendiğini açıklamıştı. Buna rağmen ÇED'de sağlık sistemine etkiler de göz ardı edildi.

Avrupa Sağlık ve Çevre Birliği'nin (HEAL) 2022'de yayımladığı sağlık etkileri raporuna göre, santralin 2020 sonuna dek 16 bin 530 erken ölüme yol açtığı tahmin ediliyor. Ayrıca 88 bin çocukta ve 9 bin 500'ü aşkın yetişkinde bronşit vakası gözlemlendi. Sağlık maliyetinin 25,3 milyar euro olduğu hesaplandı.

Afşin-Elbistan santralinden kaynaklı hava kirliliğinin insan sağlığı üzerindeki etkileri sadece solunum hastalıklarıyla sınırlı değil. Karbonmonoksit, PM10 ve PM2,5, kalp krizi, inme, hipertansiyon, akciğer kanseri, KOAH gibi hastalıkların yanı sıra nörolojik bozukluklara, çocuklarda bilişsel gelişim geriliğine ve demans riskinin artmasına yol açabiliyor.

HRW'ye göre mevcut ÇED raporu, bu sağlık etkilerini yeterince irdelemiyor ve bilimsel verileri dışarda bırakıyor.

Arıtma sistemi geç kuruldu, verimliliği bilinmiyor

Afşin-Elbistan A santralinin çevre mevzuatının gerektirdiği arıtma tesisleri olmadan çalışmasına uzun yıllar boyunca izin verilmişti. Yasal itirazlarla geçici olarak kapatıldıktan sonra dört ünitesinden sadece birine arıtma tesisi kurulup tekrar faaliyete geçirildi.

HRW, kullanılan teknolojinin türü ve verimliliği hakkında kamuoyunun bilgilendirilmediğine dikkat çekiyor. Kuruluş, kapasite artışıyla bölgedeki hava kirliliğinin daha da artacağı ve bunun da sağlık üzerindeki etkileri ağırlaştıracağı uyarısında bulunuyor.

Kümülatif etkiler değerlendirilmedi

Afşin-Elbistan bölgesinde halihazırda faaliyette olan A ve B santrallerine ek olarak proje planlama aşamasında bulunan Afşin-Elbistan C Termik Santrali ve Diler Enerji'ye ait kömürlü termik santral projeleri de gündemde. Ayrıca bölgede çimento fabrikaları, organize sanayi bölgeleri ve diğer küçük ölçekli sanayi tesisleri de bulunuyor.

HRW, ÇED raporunda bu mevcut ve planlanan projelerin yaratacağı toplam hava kirliliği, su kaynakları üzerindeki baskı ve halk sağlığına etkiler gibi kümülatif çevresel etkilerin analiz edilmediğini belirtiyor. Oysa Danıştay kararları, aynı havzayı ve ekosistemi etkileyecek projelerin birlikte değerlendirilmesini zorunlu kılıyor.

Bu tür etkilerin dışlanması, hem hukuki hem de bilimsel açıdan raporun eksik kalmasına neden oluyor.

Halk sürece dahil edilmedi

HRW'ye göre ÇED sürecindeki halkın katılımı toplantısı santralden 24 kilometre uzaklıktaki Afşin'de yapıldı. En yakın yerleşimler olan Çoğulhan ve Berçenek halkı bilgilendirilmedi. Toplantıya katılım düşüktü; özellikle kadınların yok denecek kadar az olduğu kaydedildi.

Kuruluş ayrıca yerleşim alanlarının yanı sıra ilk ve orta dereceli okulların proje sahasına ve projenin bir parçası olarak kömür taşımak için kullanılacak konveyör bantlarına yakınlığına dikkat çekiyor. 

Ulusal ve uluslararası hukuk ne diyor?

HRW, Türkiye'nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi ve Ekonomik-Sosyal Haklar Sözleşmesi uyarınca sağlıklı çevre hakkının korunması gerektiğini vurguluyor. Anayasa'nın 56. maddesi de herkese sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı tanıyor.

AİHM'nin Cordella/İtalya kararında olduğu gibi, çevre kirliliğine karşı gerekli önlemleri almayan devletin yaşam ve özel hayat haklarını ihlal ettiği kabul ediliyor.

 

DW Türkçe'ye nasıl engelsiz erişebilirim?