1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

“Ahmedinejad’a tavır sonuç getirmez”

Peter Philipp26 Eylül 2007

İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, konuşmasını yapmak için kürsüye gelirken, ABD heyeti BM Genel Kurul salonunu terk etti. DW editörlerinden Peter Philipp, krizin bu şekilde çözülemeyeceğini savunuyor.

DW editörü Peter Philipp.
DW editörü Peter Philipp.Fotoğraf: DW

Birleşmiş Milletler’in tarihinde bazı unutulmaz anlar vardır. Nikita Kruşçev’den Fidel Castro’ya, Yaser Arafat’tan Hugo Chavez’a kadar, bazı politikacıların BM kürsüsünden yaptıkları konuşmalar gerçekten de hafızalara kazınmıştır. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın konuşmaları artık bunlara dahil değil.

Ahmedinejad’ın gurur, inatçılık, saldırganlık ve dini heyecanın birbirine karıştığı konuşmalarının içeriğini önceden tahmin etmek pek de zor değil. Zaten konuşmaların hedefi olan kamuoyu tarafından da pek ciddiye alınmıyor. Özellikle de, gözlerini açmak istediği ve başka kimse tarafından dile getirilmediğini iddia ettiği gerçekleri öğrenmesini istediği Amerikan kamuoyu tarafından.

Ancak önemli bir fırsatı kaçıran sadece Ahmedinejad değil. Amerikalılar ve Avrupalılar da Tahran’dan gelen siyasetçiye gerçekten düzgün cevap verme kabiliyetinde olduklarını göstermekten acizler. Bunun bir örneği de, dün İran Cumhurbaşkanı’nı davet eden, ancak Ahmedinejad takdim edilirken “dar kafalı diktatör” tanımının kullanıldığı ve uygunsuz bir davranışın sergilendiği Columbia Üniversitesi’nde yaşandı.

Aynı tavır BM Genel Kurulu’nda da devam etti. ABD Başkanı George W. Bush, Ahmedinejad konuşurken salonda bulunmadı, ve yaptığı kısa konuşmada da İran’a değinmedi, ancak Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve Almanya Başbakanı Angela Merkel bu eksiği giderdiler.

Fransa Cumhurbaşkanı, İran’a saldırı olasılığı şüphesini dağıtmak için pek inandırıcı olmayan ifadeler kullanırken, Almanya Başbakanı da, hem hukuki hem de siyasi açıdan tutar yanı olmayan bir yol seçerek, Tahran’ın nükleer silah emellerini dünyanın İran’a ispatlamasından çok, İran’ın dünyaya tersini ispatlaması gerektiğini söyleyiverdi. Başkan Bush’un içi rahat etsin: İran karşıtı cephesi gayet sağlam bir şekilde ayakta.

Oysa ki bu cephe, göründüğü kadar da birlik beraberlik içinde değil. Şimdi yeni yaptırımlar söz konusu olduğu takdirde, Avrupalıların içinden çok farklı sesler çıkacaktır. Zira, çoğu için önemli ekonomik çıkarlar söz konusu. Washington’ın işi kolay, ne de olsa İran ile ticareti sadece gayri resmi olarak gerçekleştiriliyor. Berlin ise ihracatını kıstı, ama Paris’ten henüz bu yönde bir adım yok.

Ve bütün bunlar, İran ispatlanamayan bir faaliyetle suçlandığı için mi? Batı, bu stratejiyle Ahmedinejad’ı dünyayı “iyi” ve “kötü”, “kendini beğenmiş baskıcılar” ve “kurbanları” olarak ikiye ayırmaya kışkırtıyor. Bu ise hiç kimsenin işine yaramaz. Ne Batı’nın, ne de İran’ın. Ahmedinejad’ın şimdi, ''ülkesinin nükleer dosyasının artık bir siyasi mesele olarak kapandığını” söylemesi ve tartışmaların sadece Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu çatısı altında devam edeceğini söylemesi, belki de stratejik olarak zeki bir adım.

Krizler böyle çözülemez. Taraflar gerçekten krizin sona erdirilmesinden yana ise daha iyi çözümler için kafa yormalılar.