AİHM'den Demirtaş kararı: Tutukluluk hukuki değil siyasi
8 Temmuz 2025
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın 20 Eylül 2019 tarihinde başlayan geçici tutukluluk sürecinin "hukuki değil siyasi nedenlere dayandığı" ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) ile uyuşmadığı sonucuna varan bir karar açıkladı. Mahkeme, Demirtaş'ın dosyasına ve savunma hakkına erişimin engellenmesini, tutuklamanın hukuki gerekçelerden yoksun olmasını ve yargının bağımsızlığına dair ciddi endişeler bulunduğunu vurgulayarak AİHS'nin birden fazla maddesinin ihlal edildiğine hükmetti.
Strasbourg'da "dördüncü Selahattin Demirtaş davası" olarak bilinen bu dosya 2 Mart 2020 tarihinde AİHM gündemine taşındı. AİHM gündemindeki ikinci Selahattin Demirtaş davasında da konuya büyük ölçüde ele alarak ihlale hükmetmişti.
Demirtaş ise kararı bugün açıklanan davada AİHS'nin özgürlük ve güvenlik haklarını düzenleyen 5'inci maddesinin 1 ve 3'üncü fıkralarına dayanarak 20 Eylül 2019 tarihinde yeniden tutuklanmasına ve bu tarihten sonraki tutukluluğuna temel oluşturan gerekçelerin yetersiz olduğunu savunmuştu. Ayrıca AİHS 5'inci maddesinin 4'üncü fıkrasına dayanarak Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) yaptığı bireysel başvuruda kısa sürede karar verilmesi gerekliliğinin yerine getirilmediğine de işaret etmişti. Soruşturma dosyasına erişim sağlayamamasının, tutuklama kararlarına etkili şekilde itiraz etmesini engellediğini savunan Demirtaş, sözleşmenin 18'inci maddesi temelinde tutuklanmasının ardında yatan "örtülü amacın" 20 Eylül 2019 sonrası tutukluluğu boyunca devam ettiğini de dile getirmişti.
AİHM: Somut ve yasal gerekçe sunulmadı
Kararında Demirtaş'ın 2014'te işlendiği iddia edilen suç nedeniyle beş yıl sonra 20 Eylül 2019 tarihinde tekrar tutuklandığını anımsatan AİHM da bu ikinci tutuklamanın gerekçelerinin hukuki olarak yetersiz olduğunu belirtti. Özellikle suçlamaların niteliğinin "suça teşvikten" "suç işlemeye kışkırtmaya" değiştirilmesine ilişkin somut ve yasal bir gerekçe sunulmadığına dikkat çekti.
Mahkeme, Demirtaş'ın tutuklanmasına ve tutukluluğunun sürdürülmesine ilişkin kararlarda, siyasi içerikli konuşmaları ve Ekim 2014'te Kobani'deki silahlı çatışmalar sırasında yürüttüğü temaslar ile kendisine yöneltilen suçlar arasında yeterli bağlantı kurulmasını sağlayacak hiçbir delil bulunmadığı sonucuna vardı.
Bu tespit temelinde, Demirtaş'ın6-8 Ekim 2014 olayları sırasında suç işlediğine dair makul bir şüphe olmadığı için AİHS'nin 5'inci maddesinin 1'inci fıkrasının ihlal edildiğine hükmetti.
Tutuklama kararlarının gerekçelendirilmesi ve tutukluluk süresini de sorgulayan mahkeme, Demirtaş'ın 4 Kasım 2016'dan bu yana büyük ölçüde 6-8 Ekim 2014 olaylarıyla bağlantılı suçlamalar nedeniyle tutuklu bulunduğunu, bu olaylarla bağlantılı olarak suça teşvik suçlamalarına ilişkin şüphelerin AİHM Büyük Dairesi tarafından 22 Aralık 2020 tarihinde açıklanan Selahattin Demirtaş kararıyla zaten yetersiz bulunduğunu, buna rağmen Demirtaş'ın daha sonra aynı olaylara dayalı olarak bu kez "suç işlemeye azmettirme" suçlamasıyla olaylardan beş yıl sonra tekrar tutuklandığını hatırlattı.
İç hukuk makamlarının tutuklamaya alternatif tedbirlerin uygulanma olasılığını göz önünde bulundurmadığına dikkat çeken mahkeme, Demirtaş'ın dört yılı aşkın süreyle tutuklu kalması için geçerli ve yeterli nedenlerin bulunmadığı sonucuna vararak sözleşmenin 5'inci maddesinin 3'üncü fıkrasının ihlalinde karar kıldı.
AİHM, Demirtaş ve avukatlarının ceza dosyasına erişiminin engellenmesini de ele aldı. Bu engellemenin makul ve hukuki bir gerekçesi olmadığını belirten AİHM, savunmanın etkin şekilde yapılmasının önündeki bu engelin, AİHS'nin 5'inci maddesinin 4'üncü fıkrasına aykırı olduğunu kaydetti.
Söz konusu madde, "herkesin tutukluluğunun yasal olup olmadığını hızlı ve etkili bir şekilde mahkemede sorgulama hakkına sahip olmasını" garanti altına alıyor.
AİHM: Hukuki değil, siyasi karar
AİHM bugünkü kararında Demirtaş hakkında 20 Eylül 2019 tarihinde tekrar verilen tutuklama kararının esas amacının "başvurucunun siyasi faaliyetlerini engellemek" olduğu sonucuna vardı. Türk yargısının Demirtaş hakkında aldığı önlemlerin "uygunsuz gerekçelere dayandığını" ve "esas amacın siyasi tartışmayı boğmak ve demokratik tartışmanın kapsamını daraltmak" olduğunu belirten AİHM, 20 Eylül 2019 tarihinde verilen kararla sözleşmenin 5'inci maddesinde belirtilen amaçların dışında hareket edildiğine kanaat getirdi.
Bu durum AİHS'nin 18'inci maddesi (haklara getirilecek kısıtlamaların sınırlandırılması) ile 5'inci madde (özgürlük ve güvenlik hakkı) hükümlerinin birlikte ihlali anlamına geliyor.
Mahkeme, Türkiye'de Anayasa'nın 19. maddesi uyarınca özgürlükten yoksun bırakılmaya karşı yapılan bireysel başvuruların "etkin bir iç hukuk yolu" olarak kabul edildiğini hatırlatmakla birlikte, Demirtaş'ın 20 Eylül 2019'da verilen tutuklama kararına karşı AYM'ye yaptığı üç ayrı bireysel başvuru hakkında karar vermek için geçen sürenin dört yılı aşmış olmasının "kısa bir süre" olarak değerlendirilemeyeceğine, AYM'ye yapılan bireysel başvurunun sözleşmenin "ivedilik" şartlarını karşılamadığına ve bu nedenle AİHS'nin 5'inci maddesinin 4'üncü fıkrasının ihlal edildiğine karar verdi.
Üç ay içinde itiraz edilmezse karar kesinleşecek
Yedi yargıçlı bir daire tarafından 1'e karşı 6 oyla verilen karar, üç ay içinde itiraz edilmemesi halinde kesinleşecek. Kararın kesinleşmesi halinde Ankara Selahattin Demirtaş'a 3 bin 245 euro maddi tazminat, 32 bin 500 euro manevi tazminat ve 20 bin euro mahkeme masrafı ödeyecek. Kesinleşen kararın uygulanma süreci Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından denetlenecek.
AİHM tarafından 22 Aralık 2020 tarihinde açıklanan ve Kobani olayları ve milletvekilliği dokunulmazlığını da konu alan Selahattin Demirtaş (2) kararının uygulanışına ilişkin denetim süreci hâlihazırda Bakanlar Komitesi önünde devam ediyor.