Akdeniz'de mülteci stratejisi
6 Aralık 2013Ekim ayında Lampedusa Adası yakınlarında 360 mültecinin ölümü ile sonuçlanan trajedinin ardından AB ülkeleri, Akdeniz’e kıyısı olan ülkelerle daha fazla dayanışma taahhüdünde bulunmuştu. Kazadan yaklaşık 2 ay sonra çarşamba günü AB Komisyonu'nun içişlerinden sorumlu üyesi Cecilia Malmström, aynı dramın bir daha yaşanmaması için uzman bir ekibin hazırladığı master planını açıkladı.
İsveçli politikacı amaçlarını şöyle izah etti: "Bölgesel koruma ve Avrupa’ya yasal yollardan gelebilmenin yollarını da arıyoruz. Bölgesel koruma programına çok yakında Suriye bölgesini dahil etmek için çabalarımız sürüyor. Ayrıca Birlik ülkelerini, BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinin yeniden yerleştirme programı ile Suriye’den daha fazla mülteci kabul etmeye çağırıyoruz. Bu, yardım etmek ve Akdeniz üzerinden daha tehlikeli yollardan Avrupa’ya geçiş denemelerini önlemek için üye ülkelerin kısa vadede alabileceği en verimli münferit önlem. Ancak bu programı sadece 11 üye ülke imzaladı. Yani diğer 17 ülkenin daha halletmesi gereken işler var."
Transit ülkelerle anlaşma
Malmström, insani trajedilerin önüne geçilmesi için mültecilerin geçiş rotasında bulunan transit ülkelerle ortak işbirliği yapmak için çabalıyor. İsveçli politikacı perşembe günü bu çerçevede Tunus ile bir ortaklık anlaşması imzaladı. Aynı anlaşmanın Libya ve Mısır gibi ülkelerle de imzalanması hedefleniyor. Malmström, bu anlaşmalar ile ana transit yollarındaki insan kaçakçılığı ile daha etkili mücadele edilmesi ve Avrupa’ya yasal yollardan geçişin açılmasının amaçlandığını kaydetti.
Ancak insan hakları savunucuları Libya, Mısır ve Tunus gibi transit ülkelerin istikrarsız siyasi yapılanması nedeniyle mültecilerin bu ülkelerde haklarını arayamayacaklarından endişe ediyor. Bunlardan biri olan Avrupa Parlamentosu Yeşiller grubu üyesi Barbara Lochbihler, AB Komisyonu'nun yeni stratejisini sert bir şekilde eleştiriyor. Lochbihler "Bu anlaşmanın özü aslında mültecilerin hangi rotadan Avrupa’ya kaçmaya çalıştığını tespit edip bu rotalardaki kontrolü artırmak. Eğer bu şekilde gerçekleşirse alarm verici. Bu insanlara, kim transit ülkelerde mülteci haklarından yararlanabileceğinin garantisini verebilir? Örneğin iltica başvurusunda bulunma hakkı gibi. Biz daha şimdiden Frontex sayesinde ya da karşılıklı olarak, mültecilerin transit ülkelere geri gönderildiğine tanık oluyoruz. Hem de orada insan hakları durumunun ne olduğunu hiçbir şekilde önemsemeden" diye konuşuyor.
Frontext Akdeniz'de yayılıyor
AB uzmanlar grubu tarafından hazırlanan planda kaçak göçle mücadele kapsamındaki Frontex Sınır Acil Müdahale Ekibi’nin Akdeniz’de yaygınlaştırılması öngörülüyor. Cecilia Malmström, Akdeniz’de işbirliğini teşvik etmek, Kıbrıs -İspanya arasındaki bölgede işbirliğini artırmak ve daha fazla hayat kurtarmak için Frontex’in 7 milyon euro ek bütçe aldığını kaydetti.
Malmström, 2 Aralık’ta yürürlüğe giren "Eurosur" programının Akdeniz’i mülteciler için daha güvenilir hale getireceğini de söyledi. İsveçli politikacı, uyuşturucu kaçakçıları ve insan tüccarlarının da bu program ile daha çabuk yakalanacağını kaydetti.
AB, Lampedusa faciasından sonra "Eurosur" adı verilen sınır koruma sisteminin devreye sokulması kararını almıştı. AB sınır koruma ajansı Frontex ile sıkı bir işbirliği içinde çalışan program, kaçak göçmen dolu teknelerin uydular aracılığıyla Akdeniz üzerinde tespit edilmesini öngörüyor. Ancak Barbara Lochbihler, bunun mülteciler için daha büyük hayati tehlikeye yol açacağını düşünüyor. Lochbihler "Özel ekibin önerileri, daha ziyade sınır kontrollerinin sıkılaştırılmasına dayanıyor. Bunu çok tehlikeli buluyorum. Çünkü bu şekilde açık denizde bulunan biri ne kadar mücadele etse ve buraya gelmeye çalışsa da bunu başaramayacak. Bunun sonucunda da suç örgütleri giderek daha tehlikeli rotaları tercih edecek. Bu da mülteciler için çok daha büyük hayati tehlikeyi beraberinde getirecek" diye konuşuyor.
ProAsyl adlı mültecilerle dayanışma örgütü de AB'nin yeni stratejisini sert bir şekilde eleştirdi. Yapılan açıklamada transit ülkelere kapıda bekçilik yapma görevi verildiği ve sığınmacıların bu sayede AB'den uzak tutulmaya çalışıldığı kaydedildi.
© Deutsche Welle Türkçe
Sabrina Pabst / Başak Demir
Editör: Beklan Kulaksızoğlu