Alman üniversitelerine alternatif: OTA
10 Haziran 2006
Aydınlık koridorlar, pencerelerde çiçekler ve girişte herkesin hizmetinde olan gazete ve dergiler... İki katlı binayı koltuk altlarında laptop bilgisayarlar taşıyan gençler dolduruyor. Büyük üniversitelerin çoğunda görülen harap vaziyetteki anfiler yerine burada internet bağlantısı bulunan dershaneler var. Bu üniversitede öğrenciler yer bulunamayan dershanelerde değil, küçük çalışma gruplarında eğitim görüyor. OTA’da okumak öğrenciler için bütün gün çalışmak anlamına geliyor. Sabah 9’dan akşam 5’e kadar burada ekonomideki teorileri öğreniyorlar.
OTA’daki Türk öğrenciler
OTA’daki yaklaşık 100 öğrenciden biri de Fatih Aslan. Birçokları gibi o da Türk kökenli. İşletme mühendisliği okuyor. Aylık masrafı 600 Euro. Fakat Fatih Aslan için bu mükemmel eğitimin değeri çok büyük. Aslan, normal bir üniversiteye gitmeyi hiç aklından geçirmediğini söylüyor.
OTA’da bilgilerin pratik kullanımına büyük önem veriliyor. Hocaların çoğu özel sektör kökenli ve kuru teorinin yanısıra iş yaşamına ilişkin ilk bilgileri de aktarabiliyor. Çünkü OTA’da birkaç aylık bir staj zorunlu.
Yüksekokul konusunda alternatif
Erman Tanyıldız, OTA’yı kurarak, devletin yüksekokul sistemine bir altermatif yaratmayı hedeflemiş. Bugün artık saçları ağarmış olan Tanyıldız Almanya’ya 70’li yıllarda okumaya gelmiş. Ardından da küçük bir imparatorluk yaratmış, başarılı bir işadamı olmuş. Ta ki, ağır bir kazanın ardından yaşamın anlamını kendisine sormaya başlayana kadar. O dönemde servetinin büyük kısmını eğitime yatırmaya karar vermiş. Bir vakıf kuruuş, bu vakıftan da 2002 yılında OTA Yüksekokulu doğmuş.
'Türk Üniversitesi değil'
Erman Tanyıldız, OTA’nın “Türk Üniversitesi” olarak anılmasından hoşlanmıyor. Bu eğitim kurumunun dünyaya açık kadroları yetiştiren bir yer olmasını arzu ediyor. Bu olanak olmasa, eğitim yarışında diskalifiye olacaklara bir fırsat yaratmak istiyor. Ona göre, göçmen çocuklarının kötü eğitilmiş olması, onlarca yıl uyum politikasının gözardı edilmesiyle ilişkili.
Tanyıldız’a göre, başarının anahtarı lisan. Bu nedenle de çocuklara daha okul öncesinde Almanca kurslar verilmesinin zorunlu olduğuna inanıyor. Almanya’daki çeşitli okul biçimleri arasında geçiş olasılığı bulunması da ona göre önemli. Bir çocuğun daha erken yaşlarda kendisini ileriye götürme olanağı olmayan okullara gönderilme kararı verilmesinin, genellikle daha baştan çocukların geleceğinin hatalı yönlendirildiği anlamına geldiğini düşünüyor. Bunun sonucu da gettolaşma ve çok kötü eğitim fırsatlarının bir karışımı oluyor. Oysa Erman Tanyıldız özellikle göçmen çocuklarında büyük bir potansiyel görüyor. İki dillilik, iki kültürü kullanma yeteneği, bunlar OTA’da geleceğe yönelik sermaye olarak algılanıyor, yetersizlik olarak değil.
Yani Fatih Aslan gibi öğrencilere ihtiyaç var. 23 yaşındaki Aslan daha şimdiden Londra ve İstanbul’da staj yapmış. Bir Alman otomobil üreticisinin İstanbul’daki fabrikasında iş önerisi de şimdiden çekmecesinde duruyor.