1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman hükümetinden SETA çıkışı

8 Ocak 2021

Berlin, Türkiye'nin istihbarat ve lobicilik faaliyetleriyle ilgili bir önergeye yanıtında ilk kez SETA'ya da yer verdi. SETA'nın Ankara'nın görüşlerini bilim ve araştırma adı altında yaymak için kullanıldığı kaydedildi.

Türkei Fotoreportage Institutionen
Fotoğraf: DW/U. Danisman

Alman hükümeti, Türkiye'de Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) hükümetine yakın İslamcı ve milliyetçi çevrelerin Almanya'da kamusal alanda etkinliğini artırma ve siyasi nüfuz oluşturma çabalarına ağırlık verdiği tespitinde bulundu. 

Federal hükümetin, liberal Hür Demokrat Parti (FDP) meclis grubunun soru önergesine verdiği yanıtta AKP hükümeti ve Milli İstihbarat Teşkilatı'nın (MİT) 15 Temmuz 2016'daki başarısız darbe girişimi sonrasında Almanya'daki faaliyetlerini güçlendirdiğine işaret edilerek çeşitli sivil toplum kuruluşları yoluyla kamuoyu oluşturma çabalarının da yoğunlaştığı kaydedildi.

Buna paralel olarak eski adı Avrupalı Türk Demokratlar Birliği (UETD) olan Uluslararası Demokratlar Birliği'nin (UID) AKP üst düzey yöneticilerinin kontrolünde olduğu ve kuruluşun Almanya'da siyasi kamuoyu oluşturma sürecini AKP çizgisinde etkilemeye çalıştığına yer verildi.

"Bilim ve araştırma adı altında…"

Alman hükümeti, 2017'de Berlin'de temsilcilik açan Ankara merkezli Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı'nın (SETA) adını da ilk kez bu bağlamda telaffuz etti. SETA'nın mevcut Türk hükümetinin görüşlerini "bilim ve araştırma adı altında Almanca dilinde yaymak için kullanıldığını" belirten hükümet, SETA ile Türk hükümeti arasında da kişisel bağlantıların bulunduğuna işaret etti. SETA'nın düzenlediği etkinlikler ve yayınlarla bu görüşleri Avrupa ülkelerindeki toplumsal tartışma ortamına sokmaya çalıştığı kaydedildi. Alman hükümeti, SETA'nın 2019'da Türkçe yayımladığı iki raporun Türk hükümet muhaliflerine baskı işlevi gördüğüne işaret etti.

SETA'nın 2019'da yayımladığı "Uluslararası Medya Kuruluşlarının Türkiye Uzantıları" başlıklı raporda aralarında Deutsche Welle'nin de bulunduğu uluslararası yayın kuruluşlarının Türkçe yayınları ve çalışanlarının sosyal medya paylaşımları mercek altına alınmış, çalışanlarla ilgili bilgilere yer verilmişti. Yayın kuruluşlarını Türk hükümetine karşı yanlı olmakla eleştiren rapor, meslek örgütlerince "gazetecilerin fişlenmesi” olarak eleştirilmiş ve yoğun tepkiye yol açmıştı.

SETA hükümete daha önce de sorulmuştu

Alman hükümeti 2019 Kasım ayında Sol Part'nin SETA'nın faaliyetleri ve mali kaynakları konusunda verdiği soru önergesine yanıtında da SETA'yı hükümete yakın bir kuruluş olarak nitelemiş ve büyük ölçüde Albayrak ailesi tarafından finanse edildiğine işaret etmişti. Federal hükümet, vakıf ile AKP arasındaki bağdan haberdar olduğunu kaydedip, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ile Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın daha önce SETA’da çalıştıklarına dikkat çekmişti.

Sol Parti'nin Alman hükümetine verdiği soru önergesinde SETA’nın Alman istihbaratı tarafından izlenip izlenmediği de sorulmuş, ancak hükümet bu soruya "hayır" demediği gibi, "devletin selameti" gerekçesiyle cevap veremeyeceği ibaresini düşmüştü.

Alman kamuoyunda nüfuz çabaları

Alman federal hükümetinin FDP'nin soru önergesine verdiği yanıtta Türk hükümetine yakın söz konusu çevrelerin "Almanya'daki siyasi karar alıcılar ve siyasi partilerle yakınlık kurarak Alman çoğunluk toplumundaki siyasi tartışmalara etki etme" çabası içinde olduğuna da yer verildi.

AKP'ye yakın İslamcı ve milliyetçi çevrelerin özellikle de yerel siyaset düzleminde kültürlerarası diyalog için oluşturulmuş kökleşmiş formatlara dahil olmaya çalıştığına işaret eden federal hükümet, örnek olarak geçen Eylül ayında Kuzey Ren-Vestfalya eyaletindeki yerel seçimler ve Uyum Konseyi seçimlerinde bu çevrelerden bazı isimlerin adaylığını koyduğu yönünde elde bilgiler olduğunu kaydetti. Hükümetin açıklamasında yerel düzlemde, eyaletlerde ve federal düzlemde partilerle temas kurulması ve temasların sürdürülmesinin, "tanınma ve kabul görme" amacına da hizmet ettiği belirtildi.

Milli Görüş ve Ülkücüler

Alman hükümetinin yanıtında iç istihbarat örgütü Anayasayı Koruma Teşkilatı tarafından izlenen Milli Görüş'ün faaliyetlerine de değinildi. Milli Görüş'ün de siyaset ve toplumsal konularda muhatap alınma çabası içinde olduğuna dikkat çekilen yanıtta Milli Görüş'ün,  "İslam Konseyi" derneği aracılığıyla Almanya İslam Konferansında dolaylı olarak temsil edildiğine işaret edildi.

Alman hükümeti, Alman istihbarat raporlarında aşırı sağcı örgütlenmeler arasında sayılan Ülkücülerin nüfuz kurma çabalarına da yer verdi. Almanya'da "Bozkurtlar" olarak bilinen Ülkücülerin etki alanlarının olası boyutları konusunda endişeli olunduğu kaydedildi. İnternette eliyle bozkurt işareti yapan üniformalı polis memurlarının görüldüğüne işaret eden hükümet, bu kişilerin gerçekten polis memuru olup olmadığının ise henüz tespit edilemediğini kaydetti.

Federal Meclis'teki beş parti, Ülkücülerin dernek  ve faaliyetlerinin yasaklanması için Kasım ayında ortak bir teklif hazırlamıştı. Ancak İçişleri Bakanlığı, derneklerin yasaklanmasının önündeki hukuki engellere işaret ederek bu konuda şu aşamada adım atmama kararı almıştı.

FDP Meclis Grup Başkanvekili Stephan ThomaeFotoğraf: picture-alliance/dpa

Thomae: Türkiye'ye karşı sabrın sonuna geliniyor

FDP Meclis Grup Başkanvekili Stephan Thomae, DW Türkçe'ye yaptığı açıklamada Alman hükümetinin Türkiye'nin lobicilik ve nüfuz kurma faaliyetleri konusunda geçmişte daha diplomatik ve temkinli davrandığını belirterek, son soru önergesine verilen yanıtta kullanılan dilin örneğin 2019 yılındaki önergelere verilen yanıtlara göre dikkat çekici ölçüde daha açık ve net olduğunu kaydetti. Thomae, bunun SETA Vakfı için de geçerli olduğunu söyledi.

FDP'li politikacı, "Alman hükümetinin Türkiye'nin Almanya'da nüfuz kurma çabaları karşısında sabrının sonuna geldiği ve geçmişteki diplomatik ve temkinli yaklaşımı yavaş yavaş terk ettiği izlenimi doğuyor" diye konuştu.

Almanya'da Türk milliyetçileri ve hatta aşırı sağcılarının da güçlendiği ve faaliyetlerini artırdığı yönünde işaretler bulunduğunu kaydeden Thomae, iç istihbarat birimlerinin bu çevreleri çok iyi takip etmesi, para akışlarıyla ağları mercek altına alınması gerektiğini vurguladı.

DW/BK,JD

© Deutsche Welle Türkçe

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik