1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman siyasetinde sığınmacı krizi

27 Ekim 2015

Almanya Başbakanı Angela Merkel’in sığınmacı politikası ve Avrupa Parlamentosu’nun kabul ettiği ağ tarafsızlığı ile ilgili düzenlemenin yarattığı tartışmalar bugünün Alman basınında öne çıkıyor…

Horst Seehofer, Angela Merkel
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/R. Jensen

28.10.2015 - Alman basınından özetler

This browser does not support the audio element.

Sığınmacı akını Alman iç siyasetini de karıştırdı. Bavyera eyaleti Başbakanı ve Hristiyan Sosyal Birlik partisi lideri Horst Seehofer, Başbakan Merkel'e sığınmacı akınını sınırlandıracak önlemler alması için pazar gününe kadar ültimatom verdi, aksi takdirde Bavyera eyaletinin kendi önlemlerini alacağı tehdidinde bulundu. Hristiyan Demokrat Birlik lideri Başbakan Merkel ise bu ültimatomu reddetti. Muhafazakar iki kardeş parti arasında gerilimin tırmanması bekleniyor.

Neue Osnabrücker Zeitung'un yorumu şöyle:

“Horst Seehofer haklı. İstişarelerde bulunulmadan binlerce sığınmacının Almanya sınırına getirilmesi kabul edilemez. Ancak federal hükümete yönelik ültimatom ve tehditlerin sorunun çözümüne hizmet edeceği şüpheli. Seehofer bu tarzıyla sanki hızlı bir çözüm varmış izlenimi uyandırıyor. Seehofer ve Birlik partileri içindeki muhaliflerin Merkel ile ipleri koparmaya yeltenecekleri spekülasyonları şimdiden ortada dolaşmaya başladı. Buna karşı yapılacak tek şey uyarmak. Berlin'de bir hükümet krizi Almanya ve Avrupa'nın şu sıralar ihtiyaç duyabileceği son şey.”

Münchner Merkur gazetesi de Merkel'in sığınmacı politikasını eleştiriyor:

“Sığınmacı akınının Avusturya'yı aşıp Almanya'ya doğru yönelmesi sebepsiz değil. Bu akın, en az dirençle karşılaşacağı noktaya doğru ilerliyor. Angela Merkel'in davet ya da teslim olma diye yorumlanabilecek, düşünmeden kolayca sarf edilmiş sözleri nedeniyle. Almanya'nın haftada on binlerce sığınmacıyı alabilecek durumda olduğu ve buna karşı kendini korumaya hiç niyeti bulunmadığı izlenimi düzeltilmediği sürece Avusturya ya da diğer ülkelerin ‘seyahat eden kişiyi durduramayız' prensibine göre hareket etmesi şaşırtıcı olmaz.”

Avrupa Parlamentosu'nun ağ tarafsızlığını güvenceye alma amacıyla kabul ettiği yeni düzenleme yoğun tartışmalara yol açtı. Ağ tarafsızlığı, internette verilerin iletiminde ve veri ağlarına erişimde eşitlik anlamına geliyor. Bu ilkeyi güvence altına almak üzere kabul edilen düzenleme ise yoruma açık maddeleriyle tam da bu ilkenin zedelenmesine zemin hazırlamakla eleştiriliyor.

Lüneburg'da yayımlanan Landeszeitung'un yorumu şöyle:

“İnternet artık tarihe karıştı. En azından başlangıçtaki haliyle; serbest düşüncenin kuralsız, başıboş ve kaotik bir şekilde dolaştığı bir platform olarak. Şimdiye kadar ağ tarafsızlığı, internetin taşıyıcı kolonuydu. Her veri paketi aynı hızla gönderiliyordu. Dünya devi bir şirket tarafından da gönderilse, bu şirketi eleştiren bir aktivist tarafından da gönderilse aynıydı. Avrupa Parlamentosu üyeleri şimdi parayı ödeyenin sollayacağı bir şerit yaratarak büyük bir günaha imza attı. Artık cebinde daha fazla parası olanın sesi internette daha yüksek çıkacak. Muhtemelen yakında bariyerler ve fiyat etiketleriyle internetin yolu bildiğimiz tarafa doğru yönlendirilecek: Çıkarlar ve hırs.”

Düsseldorf'ta yayımlanan ekonomi gazetesi Handelsblatt ise şu yorumda bulunuyor:

“Bir ambulans ile hastane arasında hızlı veri transferinin, internette yeni çıkmış bir Amerikan dizisi karşısında önceliğe sahip olmasına kimse hayır demez. Ama tabii yasa bu kadar özel formüle edilmiyor. Getirdiği pek çok istisna ile yorumlara açık kalıyor. Siyaset de, iş dünyası da toplum da, Google, Facebook ya da Amazon gibi devlerin artık Avrupa'dan çıkması gerektiği konusunda hemfikir. Soru ise şu: Bu devler internetin tüm gücünü olabildiğince kullanamamış olsalardı bu kadar büyüyebilirler miydi? İşte genç yenilikçi şirketlerin korkusu bu.”

© Deutsche Welle Türkçe

BK,NH