1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Alman uzman: Türkiye ile gerginlik çok daha kapsamlı

11 Ağustos 2020

Alman uzman Stephan Roll, Doğu Akdeniz'de Mısır ile Yunanistan arasında imzalanan MEB anlaşmasını, Türkiye-Yunanistan ve Türkiye-Mısır anlaşmazlıklarını DW'ye değerlendirdi.

Türkiye'nin Oruç Reis gemisi için Doğu Akdeniz'de Navtex ilan etmesi bölgede tansiyonu yükseltti
Türkiye'nin Oruç Reis gemisi için Doğu Akdeniz'de Navtex ilan etmesi bölgede tansiyonu yükselttiFotoğraf: picture-alliance/dpa/AP/DHA/I. Laleli

Almanya'nın önde gelen düşünce kuruluşlarından Berlin'de bulunan Bilim ve Politika Vakfı'ndan Ortadoğu uzmanı Stephan Roll Doğu Akdeniz'deki durumu DW'ye değerlendirdi.

Deutsche Welle: Yunanistan ile Mısır neredeyse 15 yıldır Münhasır Ekonomik Bölgelerin (MEB) dağılımı konusunda müzakere ediyor. Şimdi birdenbire her şey hızlandı ve geçen Perşembe günü iki ülke dışişleri bakanları bir anlaşmaya imza attı. Bu acelenin nedeni ne?

Stephan Roll: Şu an imzalanan anlaşma, Türkiye'nin Libya'yla Kasım 2019'da yaptığı Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması anlaşmasıyla doğrudan bağlantılı. Yunanistan ve Mısır bu anlaşmanın kendi çıkarlarını güçlü bir şekilde ihlal ettiğini düşünüyor. Atina ve Kahire'nin bu anlaşmayı ne kadar mükemmel bir ölçüde müzakere ettiğini bilmiyorum. Ama sonuçta konu, Türkiye'ye sınırlarını göstermekti.

Bilim ve Politika Vakfı'ndan Ortadoğu uzmanı Stephan RollFotoğraf: Stiftung Wissenschaft und Politik

Gerçekten de Yunanistan ile Mısır'ın imzaladığı anlaşma aslında sadece kısmi bir anlaşma. Şu anki mevcut MEB dağılımında Rodos adasının doğusundan Meis adasına kadar olan deniz alanı dikkate alınmıyor. Bu alanla ilgili müzakereler sürecek. Sizce bunun nedeni ne?

Öncelikle en önemlisi çok hızlı bir şekilde Ankara'ya bir sinyal vermekti. Türkiye'nin deniz sınırlarını yeniden belirlemesinin kabul edilmeyeceği mesajını göndermekti. Anlaşmanın şimdi imzalanıp ayrıntıların sonraki müzakerelere bırakılması da bunu gösteriyor.

Sadece Yunanistan ile Türkiye arasında değil, Mısır ve Türkiye arasında da gerginlikler var. Sorun ne, doğal gaz kaynakları mı, jeopolitik hedefler mi...?

Kesinlikle öncelikli konu doğal gaz. Bu kaynaklara ulaşmak ve kullanmak Mısır için çok önemli. Mısır'ın enerji stratejisi yüksek miktarlarda doğal gaz ihracatını hedefliyor. Ancak Türkiye ile gerginlik doğal gaz konusundan çok, çok daha kapsamlı. Anlaşmazlık Mısır'da 2013'te düzenlenen ve iktidardaki Müslüman Kardeşleri hedef alan darbeye kadar uzanıyor. Kahire, Türkiye'yi Müslüman Kardeşler'e destek vermekle suçluyor, ki bu kısmen doğru. Müslüman Kardeşler yönetim kadrosundan pek çok kişi Türkiye'de sürgünde yaşıyor. Mısır yönetimi kendini Türkiye kaynaklı büyük bir tehdit altında görüyor, Türkiye'yi kendine karşı darbe planlamakla suçluyor. Zaten var olan gerilim, Türkiye'nin Libya ile MEB anlaşması imzalaması ve bu ülkedeki varlığını artırmasıyla yeni bir dinamik kazandı. Türkiye'nin Libya'da sahada çok faal bir duruma gelmesi, hatta Mısır'ın desteklediği General Hafter'e karşı Trablus hükümetinin yanında savaşmaları için ülkeye paralı askerler göndermesi, Mısır için oldukça yeni bir durum. Kendi arka bahçesinde Ankara'nın birdenbire doğrudan müdahil olması Kahire için büyük bir tehdit anlamına geliyor.

Doğu Akdeniz'deki MEB'lerin dağılımında diğer Arap ülkelerinin tutumu nasıl?

Kıyıdaş olmadıkları sürece ilk etapta onlar için birşey fark etmiyor. Asıl anlaşmazlığın bir üst boyutuna bakıyorlar. Örneğin Katar açık bir şekilde Ankara'nın yanında ve Müslüman Kardeşleri destekliyor. Türkiye'nin burada askeri üssü var. Mısır'ın önde gelen destekçileri Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ise Türkiye'ye karşı eleştirel bir rota izliyor. Kuzey Afrika ülkeleri ise büyük ölçüde tarafsız tutum sergilemeye özen gösteriyor, direkt bir tavır takınmıyor, her iki tarafla da ilişkileri iyi tutmaya çalışıyor.

Mısır ve Yunanistan'ın imzaladığı MEB ile Türkiye ve Libya hükümetinin kendi alanı olarak gördüğü bölgeler kısmen kesişiyor. Sizce bu askeri bir çatışmaya neden olabilir mi?

Bu nedenle bir askeri çatışma çıkacağını tahayyül edemiyorum. Ne Türkiye ne de Yunanistan sonucu kestirilemeyen doğrudan bir çatışmaya girişmez. Mısır'ı hiç saymıyorum bile. Böyle bir çatışmadan Avrupa Birliği ve NATO'nun da hiçbir çıkarı olmaz. Geçmişte de gerilimin tırmandığı anlar olmuş ama yatıştırılmıştı. Şu an daha tehdit aşamalarındayız. Ama bu bölgede hiçbir şey belli olmaz. Tesadüfler sonucu bazı şeyler kontrolden çıkabilir. Bir yerlerde ateş açılır ve kendi dinamikleri olan bir süreç başlar. Ama bu ciddi anlamda hiç kimsenin çıkarına değil.

Türkiye'nin Libya'ya müdahalesine tepki olarak Mısır parlamentosu, Libya'ya asker göndermesi için Devlet Başkanı Abdülfettah Sisi'ye yeşil ışık yaktı. Bu ciddiye alınacak bir durum değil mi?

Tabii ciddi bir durum. Mısır Libya'daki anlaşmazlığa müdahale ederek sınırın diğer tarafına asker konuşlandırabilir. Ama konu daha ziyade, mevcut hatları koruyabilmek olacaktır. Yayılmacı bir strateji söz konusu değil. Trablus'a kadar ilerlemek ve Türkiye ile direkt bir karşılaşma riskine girmek istemiyorlar. Mısır kendi müttefiklerine, Hafter birliklerine destek vermek istiyor.

Peki Doğu Akdeniz'deki deniz alanlarıyla ilgili anlaşmazlık ve Libya konusunda kim arabulucu rol oynayabilir? ABD mi?

ABD, Doğu Akdeniz'deki anlaşmazlıklar konusunda hangi tarafta yer alacağına henüz karar verebilmiş değil. Libya konusunda Türkiye'nin yanında ve Mısır ile Rusya'nın karşısında mı ya da tam tersi mi? Bunun ötesinde yeni bir gelişme de gözlemleniyor. ABD'nin Mısır ile ilişkisi artık eskisi gibi pürüzsüz değil. Mısır pek çok konuda Türkiye gibi davranıyor. Kahire de Ankara gibi ABD'nin isteklerine karşı çıkarak Rus silah sistemleri satın aldı. Herkes kendi oyununu oynuyor ve geleneksel ittifak yapılarına bağlı kalmıyor.

Doğu Akdeniz'de gerilim tırmanıyor

04:17

This browser does not support the video element.

AB de Türkiye konusunda ortak bir tutum sergileyemediği için arabulucu rolü oynayabilecek durumda değil. Örneğin Fransa çok net bir şekilde Ankara'ya karşı tavır almış durumda. Almanya arabulucu rolü oynayabilir mi? Böyle bir rolü tüm taraflar kabul eder mi?

Kabul edilebilir. Çünkü Almanya'nın ortada gözle görülebilecek bir çıkarı yok. Ancak soru, Almanya'nın bu bölgede sonuç alabilecek yeterli ağırlığa sahip olup olmadığı. Bu noktada oldukça kuşkuluyum. Almanya'nın Libya sorununu çözmek için (Ocak ayında) başlattığı Berlin sürecini alalım. Arkası gelmedi. Almanya, taahhütlere uymaları yönünde çatışmanın taraflarına etki edemedi. Almanya yeterince güçlü ve etkili değil. Şu an için sadece Başbakan Merkel'in Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Türk ve Yunan gemileri arasında Ege'de bir çatışmayı önlemek üzere yaptığı telefon görüşmesi gibi sadece kısa vadeli akut durumlarda yardımcı olabiliyor.

Doğu Akdeniz'deki MEB alanları konusundaki anlaşmazlıkta İsrail şaşırtıcı ölçüde sessiz. İsrail Kıbrıs ile bir MEB anlaşması yaptı, Mısır ve Lübnan'la da hangi bölgenin kime ait olduğuna dair bir çerçeve çizilmiş görünüyor. Diğer yanda Ankara her fırsatta İsrail'e karşı polemik yaratıyor. İsrail niye kavganın dışında duruyor?

İsrail zor bir durumda. Gerçekten de Mısır giderek daha iyi bir partner halini aldı. Ama bu Mısır halkı değil, Mısır hükümeti, istihbaratı ve ordusu için geçerli. Uzun vadede Mısır'ın nereye yöneleceği belli değil. Kahire'nin birkaç hafta önce Rus savaş uçakları satın alması İsrail'de kuşku yarattı. Bölgede İsrail için daha ilgi çekici olan ülke şüphesiz Türkiye. Ekonomik olarak sunabileceği daha çok şey var ve bu nedenle İsrail ekonomisi için çok daha önemli. Aslında Türkiye ile ilişkilerin gerilemeye devam etmesinde İsrail'in bir çıkarı yok. Ancak İsrail'in şu an çok büyük iç politik sorunları var. Bu nedenle Akdeniz'deki anlaşmazlık hükümet için daha geri planda kalmış olabilir.

Stephan Roll, Berlin merkezli Bilim ve Politika Vakfı'nda Yakın ve Ortadoğu ile Afrika Araştırma Grubu'nun yöneticisi. Mısır, Suudi Arabistan, Arap dünyasının elitleri ve toplumsal hareketler, Roll'un ağırlıklı çalışma alanlarını oluşturuyor.

Söyleşi: Panagiotis Kouparanis

© Deutsche Welle Türkçe