Trump kazanırsa Berlin'de tansiyon yükselebilir
29 Ekim 2024Donald Trump'ın başkanlığı döneminde ABD-Almanya ilişkileri en hafif tabirle "gergin zamanlar" geçirdi. Joe Biden'ın 2021'de görevi devralmasından sonra ise iki ülke tarihî bağları, güvenlik ihtiyaçları ve ortak değerleri temelinde yeniden bir araya gelmeyi hedefledi. Ancak bu her zaman sorunsuz bir şekilde olmadı.
Rusya'dan Almanya'ya doğal gaz getirecek Kuzey Akım 2 boru hattına Washington yönetiminin uzun süre karşı çıkması, dostane ilişkiler için alışılmadık bir durumdu. Washington yönetiminin Çin markaları Huawei ve ZTE'yi 5G ağlarından çıkarması için Almanya'ya yaptığı baskı da Berlin tarafından tuhaf bulundu. Bunu ABD birliklerinin Ağustos 2021'de Afganistan'dan apar topar çekilmesi izledi. Avrupalı müttefikler için bu sürpriz bir adımdı.
Angela Merkel'in 16 yıllık başbakanlık döneminin ardından aynı yıl emekli olması daha az sürpriz oldu ama bu yine de önemli bir değişim anlamına geliyordu. Halefi Olaf Scholz, Joe Biden ile birçok kez bir araya geldi ve her defasında iyi ikili ilişkilerin önemine vurgu yaptı.
ABD Başkanı, nihayetinde bu ayın ortasında kısa bir ziyaret için Almanya'ya geldi. Askerî törenle karşılanan Biden'a iki ülke ilişkilerine yaptığı onlarca yıllık katkının bir takdir göstergesi olarak Almanya'nın en yüksek ödülü olan Federal Liyakat Nişanı verildi.
Biden, bu onura layık görülen ikinci Amerikan Başkanı oldu. Ödülü alan ilk Başkan, 1993 yılında George W. Bush'tu.
Peki bugün transatlantik ilişkiler ne durumda? ABD ve Almanya hangi konularda hemfikir ve hangi konularda ilişkiler daha iyi olabilir?
Askerî güç ve uzun menzilli füzeler
Berlin yönetimi ile Donald Trump arasındaki en önemli anlaşmazlık noktalarından biri, Almanya ve Avrupa'nın NATO'ya verdiği cılız mali destek ve genel savunma harcamalarına bütçeden büyük pay ayırmamasıydı. Ancak Şubat 2022'de Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinin ardından Almanya, askerî harcamalarını ve güvenlik politikasını yeniden gözden geçirme ihtiyacı duydu. Başbakan Scholz, bu bağlamda 100 milyar euroluk ek savunma paketi açıkladı. ABD ise Ukrayna'nın sadık bir müttefiki ve en büyük destekçisi konumunda. Almanya da aynı politikayı takip ediyor.
Tıpkı Washington gibi Ukrayna'nın anında yer alan Berlin hükümeti, ABD'nin Rusya'ya yönelik bir dizi yaptırımını destekledi ve zorlu bir esir takasında işbirliği yaptı. Almanya ayrıca ana enerji kaynaklarından biri olan Rus doğal gazından da uzaklaştı. Bu açığı kapatmak için Almanya, sıvılaştırılmış doğal gaz ithalatı için ABD ve diğer ülkelere yöneldi. ABD için Almanya'nın bu rotasındaki değişiklik, Rusya ve Kuzey Akım boru hattı konusundaki güvensizliğinin teyidi anlamına geliyordu.
Gazze'deki savaşla ilgili ABD ile Almanya hemfikir: İsrail'e destek veren iki ülke, uzun vadeli ateşkes için de diplomatik çaba sarf ediyor.
Washington ve Berlin arasındaki en önemli anlaşmazlık noktalarından biri ise ABD'nin Almanya'daki askerî varlığının artması. Almanya halihazırda 35 binden fazla ABD askerî personeline ev sahipliği yapıyor. Bu sayı, AB'nin geri kalanının toplamından daha fazla. Pek çok Avrupa ülkesi, bu varlığın sağladığı güvenlikten faydalanıyor.
ABD, 1990'lardan bu yana ilk kez Almanya'da uzun menzilli silahlar konuşlandırmak istiyor. 2026 yılından itibaren konuşlandırılması planlanan bu füzelerin sadece Almanya'yı değil, Polonya ve Baltık ülkeleri gibi diğer doğu NATO komşularını da koruyacağı belirtiliyor. Bu anlaşma Federal Meclis'te tartışılmadan yapıldı. Bu nedenle hem aşırı sol ve sağdan hem de Scholz'un koalisyonu içinden bazı eleştirilerle karşılandı.
Almanya ve ABD arasındaki ekonomik çıkarlar
İki ülkeyi birbirine bağlayan bir başka nokta da iç içe geçmiş ekonomik ilişkiler. Washington'daki Alman Büyükelçiliği'ne göre ABD, Almanya'nın en büyük ticaret ortağı. Alman şirketleri, 900 binden fazla istihdam sağlayarak Amerika'daki en büyük üçüncü yabancı işveren konumunda.
PEW Araştırma Merkezi ve Körber Vakfı tarafından 2023'ün sonlarında yayınlanan bir ankete göre, Amerikalıların yaklaşık yüzde 85'i ve Almanların yüzde 77'si iki ülke arasındaki ilişkileri "iyi" olarak değerlendiriyor.
Anket, ABD ve Almanya'daki vatandaşların çoğunluğunun Çin'in artan etkisini ülkeleri için "kötü bir şey" olarak gördüğünü de ortaya koyuyor. Ankete katılan her on Amerikalı'dan yedisi Çin'i "büyük bir ekonomik ve güvenlik tehdidi" olarak görüyor. Buna karşılık Almanların sadece yarısı Çin'in "ekonomik bir tehdit" olduğunu düşünüyor.
Almanya kısa bir süre önce Çinli firmaların 5G ağlarından çıkarmaya karar vererek ABD'nin izinden gitti. Ancak söz konusu karar, 2026 sonu ile 2029 yılları arasında aşamalı olarak uygulanacak.
Ayrıca ABD gibi Almanya da Çin'in işgal ihtimaline karşı, Tayvan merkezli TSMC'ye olan bağımlılığını azaltmak için kendi çip üretim kapasitesini artırma yoluna gidiyor. ABD'li yetkililer Almanya'nın, Çin'i ekonomik olarak kontrol altında tutmak için daha sert bir tutum sergilemesini istiyor. Bu yılın başlarında ABD, Çin'in elektrikli araçlarına yönelik yeni gümrük vergileri getirdi.
Avrupa Birliği de yeni gümrük vergilerini açıklar açıklamaz Almanya, kendi otomotiv sektörüne yönelik misilleme tedbirlerinden çekinerek bu konuda geri adım attı.
Trump'ın seçilmesi ilişkileri gerebilir
Kamala Harris'in kazanması halinde ABD, Almanya ve AB üçgeninde her şeyin büyük oranda aynı kalmasını sağlayacak. Almanya'nın da tercih ve isteği bu yönde. Ancak Berlin hükümeti, diğer ihtimali de düşünerek acil durum planları yapıyor.
Zira Trump'ın kazanması, ABD'nin Ukrayna'ya desteği ve Avrupa'daki Amerikan askerlerinin sayısı konusunda ciddi sonuçlar doğurabilir. Eski Başkan sık sık Atlantik ötesi ittifakların önemini sorguluyor ve Avrupa'yı ekonomik rakip olarak görüyor. Bu da daha az iş birliği, daha fazla gümrük vergisi ve çetin bir ticaret savaşı anlamına gelebilir.
Alman Dış İlişkiler Konseyi'nin kıdemli araştırma görevlilerinden Rachel Tausendfreund, ABD seçimleri hakkında Eylül ayında yayınlanan bir makalesinde "Trump 2.0, transatlantik ilişkilerde daha da sert bir kırılma anlamına gelecektir" diye yazdı.
Tausendfreund, seçimi kim kazanırsa kazansın "Almanya'nın kendisini güvenlik ve küresel strateji için yararlı bir ortak olarak sunması gerektiğini, zira ülke güvenliğinin büyük bir kısmının ABD'ye bağlı olduğunu" savundu.
Almanya, ilişkilerin bozulmaması için geçmişte ABD'ye çok sayıda taviz verdi. Bu taktik her iki tarafın da işine geliyor ve değişmesi de pek olası görünmüyor. Bazen yakın dostluklarda bile taraflar her zaman göz hizasında olmayabiliyor.