1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya Gül’ün seçilmesinden memnun

Seda Serdar/Berlin, Ajanslar29 Ağustos 2007

Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesini Almanya Başbakanı Merkel kutlarken, birçok Alman siyasetçi de AKP ve Gül’ün zaferinin Türkiye’yi olumlu etkileyeceği görüşünde.

Cumhurbaşkanlığı seçimi Almanya'da yakından izlendi.
Cumhurbaşkanlığı seçimi Almanya'da yakından izlendi.Fotoğraf: AP

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin sonuçlanması ve Abdullah Gül’ün 11. Cumhurbaşkanı olarak seçilmesi Avrupa’nın bir çok ülkesinde olduğu gibi Almanya’dan da büyük bir dikkatle izledi. Gül’ün Köşk’e çıkması ile Türkiye-AB ilişkisinin gelişimini, laiklik tartışmasının hangi yönde ilerleyeceğini ve Türkiye’yi bekleyen gelişmeleri Alman siyasetçiler değerlendirdi.

Almanya Başbakanı Angela Merkel, Türkiye'nin 11. Cumhurbaşkanı seçilen Abdullah Gül'e bir kutlama mesajı gönderdi. Angela Merkel mesajında, “Cumhurbaşkanı seçilmenizden dolayı sizi kalpten kutluyorum. Türkiye ve Almanya, iki önemli ortak ve birbiriyle dostça bağlıdırlar. Yeni görevinizde de ilişkilerimizin derinleşmesine ve ortak arzularımıza, özellikle Avrupa'nın ve Atlantik Birliği'nin esenliğine önem vereceğinize inanıyorum“ ifadesini kullandı.

AB ile ilişkiler

Öte yandan Federal Alman Parlamentosu’nun Dışişleri Komisyonu Başkanı, Hıristiyan Demokrat parlamenter Ruprecht Polenz, Gül’ün seçilmesinin ve Adalet ve Kalkınma Partisi’nin iktidarının Avrupa Birliği ile ilişkileri olumlu etkileyeceği kanısında.

Polenz, “AK Parti hükümetteki ilk döneminde Avrupa Birliği yönünde ciddi reformlar gerçekleştirdi. Son bir buçuk yılda bu reform süreci yok yavaşladı ve yer yer kesintiye uğradı. Parlamentoda yeni kazanılan istikrarlı çoğunluk ile, ve şimdi bir de cumhurbaşkanı adaylarının kabul edilmesi ile hükümetin yeniden Avrupa Birliği reformlarını canlandırma girişimide bulunulacağını düşünüyorum” dedi.

Yeşiller partisi Eşbaşkanı Claudia Roth Türk siyasetinin mevcut durumunu şöyle değerlendirdi: “Erdoğan ve Gül’ün yönetiminde Türkiye’nin İslamcılığa sürükleneceğine inanmıyorum. Çünkü Türkiye’deki demokratik süreç bunu mümkün kılmayacak kadar ilerleme kaydetmiş durumda. Ayrıca Türkiye’nin dini özgürlüklerle demokrasinin nasıl özdeşleştirilebildiğine dair modern bir örnek olabileceğine her geçen gün daha çok inanıyorum.”

“Dini kimlik tehlikeli değil”

Bununla birlikte Hıristiyan Demokrat Polenz, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin çizgisi ile kendi partisi arasındaki benzerliğe dikkat çekerek, siyasi bir partinin dini kimliğinin tehlikeli olmadığını iddia etti: “Erdoğan’ın partisi için koyduğu hedefleri, Almanya’daki Hıristiyan Demokrat Birlik'in Müslüman versiyonu olarak tanımlayabiliriz. Yani dini temeli olan bir parti ama laik bir devlet çerçevesinde siyasetçinin fikirlerini yansıtmasına imkan tanıyor. Ama bu demek değildir ki, siyasetçi doğrudan Kur’an’dan ya da bizim durumumuzda İncil’den yola çıkarak hareket edecek. Bence bu endişe yersiz.”

Sosyal Demokrat Partlili milletvekili Uta Zapf da Türk halkının verdiği kararın aslında dini bir rejime yeşil ışık yakmadığına işaret etti: “İlk olarak AKP seçmeninin gayet normal bir kitle olduğunu ve dini bir devlet sistemi istemediğini düşünüyorum. Halk sadece reformlara olumlu tepki verdi. Ayrıca Türk halkının büyük bir kısmı dindar olsa bile bunun devlet sistemi ile bağlantısı olmadığına inanıyor. Onlar için önemli olan özgürce ibadet edebilmek.”

Almanya’dan bakıldığında, Adalet ve Kalkınma Partisi ile Gül’ün başarısı genel olarak olumlu algılanıyor. Ancak Yeşiller’den Roth, Türkiye’nin hükümeti adım adım takip edecek ve yapıcı bir muhalefet sergileyecek bir partinin eksikliğine ve aciliyetine de dikkat çekti.

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik