1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Sosyal medyanın gölgesinde seçim kampanyası

Helen Whittle
25 Kasım 2024

Trump'ın seçim zaferinde, sosyal medyanın etki gücü bir kez daha görüldü. Almanya'da 23 Şubat'ta yapılacak erken genel seçimlere ilişkin kampanyalarda da sosyal ağların yoğun şekilde kullanılması bekleniyor.

Sosyal medyanın siyasi tercihler üzerindeki etkisi giderek artıyor.
Sosyal medyanın siyasi tercihler üzerindeki etkisi giderek artıyor.Fotoğraf: Jonathan Raa/NurPhoto/picture alliance

Almanya'da geçen hafta Federal Meclis'te yapılan bir oturumda, Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) partisi lideri Friedrich Merz, sosyal medyada dolaşan ve kendisiyle ilgili yapay zekâ ile oluşturulmuş sahte videolara duyduğu öfkeyi dile getirerek "Bu videoların Sosyal Demokrat milletvekilleri tarafından yayınlanması ve paylaşılması, ne tür bir seçim kampanyası yürütmeye hazırlandığınızın göstergesi" dedi.

Benzer içeriklerin 23 Şubat'ta yapılması planlanan erken seçimlere kadar sosyal ağlarda yoğun şekilde dolaşıma sokulması sürpriz olmayacak. Ancak sosyal medyanın, seçim kampanyası boyunca gündemde kalmasının tek nedeni dezenformasyon kaygısı değil.

Almanya'nın geleneksel kitle partilerinin liderleri, popülist partilerin yükselişi karşısında hayli endişeli görünüyor. Aşırı sağcı Almanya için Alternatif (AfD) partisi, Thüringen ve Saksonya’daki son eyalet seçimlerinde oyların yaklaşık yüzde 30'unu almayı başardı. Bu başarının önemli faktörlerinden biri de partinin özellikle ilk kez oy kullanan seçmenlere TikTok aracılığıyla ulaşmayı bilmesiydi.

Avusturya Innsbruck Üniversitesi’nde internet düzenlemeleri ve medya hukuku uzmanı olan Matthias Kettemann, sosyal medyanın kamuoyunu şekillendirme ve demokratik karar alma süreçleri üzerindeki etkisinin tam olarak belirlenmesinin imkânsız olduğunu savunuyor.

DW'ye konuşan Kettemann, yine de giderek daha fazla insanın sosyal medyayı kullanması nedeniyle kutuplaşmaya yönelik genel bir eğilim olduğunu vurguluyor ve ekliyor: "Sağ ve sol uçlardaki partiler, sosyal medyada genellikle daha iyi performans gösterir. Çünkü anlatması daha kolay hikâyelere sahiptirler. Bu durum, platformların etkileşim artırıcı algoritmalarıyla birleşerek daha fazla etkileşime neden olur."

Elon Musk faktörü

Gözlemciler, dünyanın en zengin insanı ve X (eski adıyla Twitter) platformunun sahibi Elon Musk'ın artan etkisinden de endişe duyuyor. Musk, Donald Trump’ın ABD Başkanlık seçim kampanyasındaki en büyük müttefiki olarak öne çıktı. Seçimlerden sonra da bu desteğinin karşılığını fazlasıyla alarak yeni kurulacak hükümette etkin bir rol almayı garantiledi.

X'in sahibi Elon Musk, bir seçim mitinginde Donald Trump'a eşlilk ediyor.Fotoğraf: Anna Moneymaker/Getty Images

Donald Trump tarafından Vivek Ramaswamy ile birlikte, "Department of Government Efficiency" (DOGE/Hükümet Verimliliği Dairesi) olarak adlandırılan yeni bir oluşumun başına getirileceğiaçıklanan Musk'ın, gelecekte gerek ulusal gerekse uluslararası siyasette daha etkin olması kuvvetle muhtemel. Yeni oluşumun kısaltması olan DOGE, Musk tarafından desteklenen aynı adlı kripto para birimine bir atıf olarak da yorumlanıyor.

Almanya'da koalisyon hükümetinin fiilen çöktüğü 6 Kasım'dan bu yana Elon Musk, başta Başbakan Olaf Scholz olmak üzere bazı Alman politikacıları "aptal" olarak nitelendirdi. Pek çok ünlü isim ve bazı Bundesliga takımları X platformunu birer birer terk ederken Yeşiller Partili Başbakan Yardımcısı ve Ekonomi Bakanı Robert Habeck, altı yıllık bir aranın ardından mikroblog platformuna sürpriz bir dönüş yaparak X'i "çığırtkanlara ve popülistlere" bırakmanın doğru olmadığını söyledi.

Siyası tartışma yerine çamur atma revaçta

Münih Ludwig Maximilian Üniversitesi’nde dijital ve politik iletişim uzmanı Jörg Hassler, liderlerin en büyük sorununun dezenformasyon olduğunu söylüyor. Hassler, bununla birlikte siyasi liderlerin, daha çok rakiplerine çamur atmaya veya seçim tarihleri gibi yan konular üzerinden tartışmaya yöneldiğini de vurguluyor.

DW'ye konuşan Hassler, "Asıl önemli konular, ekonominin ne kadar iyi gittiği, insanların devlet desteği alıp alamadığı ve benzeri konulardır. Ancak görünen o ki, pek çok siyasetçi bu konularla ilgilenmiyor,” diyor.

Sosyal ağlara rağbet artıyor

Almanya'da geleneksel medyadaki seçim propagandaları, veri koruma ve parti finansmanına ilişkin kanunlar nedeniyle yasal sınırlamalara tâbi. Bu nedenle ürün ve hizmet reklamlarda olduğu gibi siyasi kampanyalarda da sosyal medya giderek da önemli hale geliyor. Aynı şekilde haber paylaşım ve takibinde de sosyal ağların ağırlığı her geçen gün artıyor.

Reuters Gazetecilik Araştırmaları Enstitüsü'nün yıllık anketine göre, 2022 yılında Almanya'da haberler, ilk kez öncelikli olarak televizyondan ziyade internetten takip edildi. Özerk kamu televizyon kanalları ARD/ZDF'nin son medya araştırmasına göre ise Alman nüfusunun yüzde 7'si düzenli olarak X, yüzde 37'si Instagram, yüzde 33'ü Facebook ve yüzde 18'i TikTok kullanıyor.

Özellikle gençler, güncel olaylarla ilgili haberleri ağırlıklı olarak sosyal medyadan takip ediyor.Fotoğraf: Guido Schiefer/IMAGO

Sosyal medya seçim kazandırır mı?

İletişim uzmanı Jörg Hassler, “Sosyal medya ile seçim kazanamazsınız ama kaybedebilirsiniz” diyor. Hassler, bu bağlamda 2021 federal seçimlerinde Hristiyan Birlik partilerinin (CDU/CSU) başbakan adayı olarak yarışan Armin Laschet örneğine işaret ediyor.

Seçimlerden kısa süre önce Almanya'nın orta bölgelerinde etkili olan şiddetli sel felaketinde çok sayıda insan hayatını kaybetmiş ve büyük maddi hasar meydana gelmişti. Felaket bölgesini ziyaret eden politikacıların başında Armin Laschet de vardı.

Ancak sosyal madyaya düşen videolarda Laschet, gülerken görülüyordu. #laschetlacht (Laschet gülülüyor) etiketi bir anda trend oldu ve söz konusu videoların altına öfke dolu milyonlarca yorum yapıldı. Sonuçta Laschet seçimi kaybetti.

Dış kaynaklı dezenformasyon tehlikesi

Innsbruck Üniversitesi'nin medya hukuku uzmanı Kettemann, yabancı aktörlerin de yaklaşan Federal Meclis seçimlerinde önemli bir rol oynayabileceğini söylüyor. Dezenformasyon kampanyalarının yanı sıra Telegram ve WhatsApp gibi mesajlaşma uygulamalarındaki bot çiftlikleriyle belirli söylemlerin veya yalan haberlerin yayılabileceğine dikkat çekiyor.

Kettemann, “Rusya'nın, Almanya'daki bazı siyasi partileri desteklediğini biliyoruz. Alman toplumu içindeki kutuplaşma eğilimlerini artırmak istiyorlar. Bu da genel seçimler öncesinde farkında olmamız gereken bir tehlike,” diye uyarıyor.

AfD ve Sahra Wagenknecht İttifakı (BSW), genellikle Rusya yanlısı, sosyal muhafazakâr, göç karşıtı ve iklim koruma karşıtı konulara odaklanıyor.

AB'nin sosyal medya düzenlemeleri

Avrupa Birliği, Dijital Hizmetler Yasası (DSA) ile sosyal medya ve dijital pazarlar için kapsamlı bir düzenleme seti oluşturdu. Bu yasa, çevrimiçi yasa dışı ve zararlı faaliyetleri önlemeyi ve dezenformasyonun yayılmasını engellemeyi amaçlıyor. Ancak AB düzenleyicileri, X platformunun yasanın gereklerine uymadığını tespit etti.

Hukukçu Kettemann, "Özellikle X gibi bazı platformlar, AB kurallarına uymakta isteksiz görünüyor. Bu platformları demokratik değerlerle uyumlu hale getirmek oldukça zor olacak," diyor.

Kettemann, Elon Musk'ın ABD siyasetindeki rolü arttıkça bunun gelecekte daha da zorlaşmasından korkuyor. Görevdeki ABD Başkan Yardımcısı JD Vance bir röportajında, AB'nin Musk'ın X'ini düzenlemeye kalkışması halinde ABD'nin, NATO'ya verdiği desteği çekebileceğini ima etmişti.

"Mücadeleye devam etmeliyiz” diyen medya hukukçusu Kettemann, "Bu özellikle önemli. Çünkü giderek daha fazla seçmen, özellikle de genç seçmenler, siyaset ve dünya olayları hakkında bilgi edinmek için sosyal medyayı kullanıyor,” hatırlatmasını yapıyor.

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl ulaşabilirim?