Almanya'da 23 Şubat'ta yapılan erken genel seçimlerin ardından Hristiyan Birlik (CDU/CSU) partileriyle Sosyal Demokrat Parti (SPD), kurulacak yeni hükümet için koalisyon sözleşmesi üzerinde uzlaştı. Hükümetin Mayıs ayı başında göreve başlaması beklenirken, sözleşmede ülkedeki Müslümanlara dair ifadelerin yetersizliği ve olumsuz bağlamlarda yer alması, kamuoyunda eleştirilere neden oldu.

Almanya'daki Müslüman kuruluşların çatı yapılanması olan Almanya Müslümanlar Merkez Konseyi (ZMD) ile Almanya Türk Toplumu (TGD), koalisyon sözleşmesinde Müslümanların yalnızca aşırılık, radikalleşme ve önleyici güvenlik politikalarıyla ilişkilendirilmesini eleştirerek durumu kınadı. TGD Eş Genel Başkanı Gökay Sofuoğlu, yeni hükümetten Almanya'da yaşayan yaklaşık 6 milyon Müslüman'a yönelik daha kapsayıcı ve olumlu mesajlar beklediklerini ifade etti.

Koalisyon sözleşmesine dair eleştiri getiren kuruluşlar arasında Almanya'daki en büyük cami yapılanması olan Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) de yer aldı. DİTİB Genel Sekreteri Eyüp Kalyon, Müslümanların yalnızca olumsuz çağrışımlı başlıklarla anılmasını eleştirerek, "Bu yaklaşım, kendini bu ülkenin bir parçası olarak gören ve topluma katkı sunan yaklaşık 6 milyon Müslüman'ın temsil edilmediğini hissetmesine yol açıyor" dedi.

Yeni hükümetten tepkilere yanıt

Gelen tepkiler üzerine CDU/CSU ve SPD'den açıklamalar geldi. CDU/CSU Federal Meclis Grubu'nun din politikaları sözcüsü Thomas Rachel, Tagesspiegel gazetesine verdiği demeçte, koalisyon sözleşmesinde dini toplulukların toplumun birlik ve refahı için vazgeçilmez bir katkı sunduğunun vurgulandığını belirterek, "Bu ifadeler elbette Müslüman toplulukları da kapsıyor" dedi.

SPD'nin din politikaları sözcüsü Lars Castellucci ise aynı gazeteye verdiği demeçte, Müslümanların Almanya toplumunun ayrılmaz bir parçası olduğunu vurguladı, "İnsanları genelleştirerek töhmet altında bırakmak doğru değil. Siyasetin görevi sorunlara çözüm bulmak kadar, herkesi kapsayan güvenli ve sıcak bir toplumsal iklimi de tesis etmektir" ifadelerini kullandı.

Ancak Castelluci, Almanya'daki Müslümanlarla diyaloğun özellikle İslam Konferansı gibi platformlar üzerinden sürdürülmesi gerektiğini vurgulayarak bunun için doğru muhatapların da bulunması gerektiğini kaydetti. Castelluci, adını vermeden DİTİB'i eleştirerek, "Almanya'dan çok Türkiye'yle ilgisi olan temsilcilerle bu iş yürümez" ifadesini kullandı.

Almanya genelinde yaklaşık bin camiyi bünyesinde barındıran DİTİB, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı ile bağlantılı olarak faaliyet gösteriyor. Bu durum ise Almanya'da tepkilere neden oluyor. DİTİB'in Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Almanya üzerindeki etkisini artırma aracı olarak kullanıldığı yönünde eleştiriler yöneltiliyor.

KNA/TY,CÖ

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl erişebilirim?