Alman hükümetinin göçü zorlaştırma planı zora girdi
3 Haziran 2025
Almanya'da Mayıs ayında göreve başlayan yeni koalisyon hükümeti, ülkenin göç ve iltica politikalarında vadettiği sert rotayı hayata geçirmeye kararlı. Hristiyan Birlik partileri (CDU/CSU) ve Sosyal Demokrat Parti'den (SPD) oluşan hükümet, göçü sınırlamaya yönelik alınacak önlemler konusunda mutabık kalmıştı.
Hristiyan Sosyal Birlik (CSU) partili İçişleri Bakanı Alexander Dobrindt, bu önlemler çerçevesinde Mayıs ayı başında sınır kontrollerinin artırılması ve sığınmacıların Almanya sınırından geri çevrilmesi yönünde talimat vermişti.
Ancak 7 Mayıs'ta sınır kontrolleriyle birlikte hayata geçirilen uygulamanın mahkeme engeline takılması, ülkede söz konusu uygulamaya dair yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.
Berlin'deki idari mahkeme, 9 Mayıs'ta Frankfurt Oder kentinden Polonya'ya geri gönderilen üç Somalili sığınmacının başvurusu üzerine aldığı kararda, sığınmacıların Dublin prosedürü uygulanmaksızın sınır dışı edilmesinin yasalara aykırı olduğunu kaydetti.
Söz konusu olayda, Polonya'dan trenle Almanya'ya giriş yapan ve Frankfurt Oder kentinde Federal Polis tarafından durdurulan sığınmacılar, iltica talebinde bulunmak istediklerini ifade etmelerine rağmen aynı gün içinde Polonya'ya geri gönderildi. Gerekçe olarak ise Polonya'nın "güvenli ülke" olması gösterildi.
Ancak mahkeme, bu uygulamanın yasa dışı olduğuna hükmetti. İdari Mahkeme, Avrupa Birliği'nin (AB) Dublin düzenlemesine atıfla Almanya topraklarında sığınma talebinde bulunanların geri çevrilmeden önce hangi ülkenin iltica süreçlerinden sorumlu olduğunun belirlenmesi gerektiğini hatırlattı.
Mahkeme ayrıca, Alman hükümetinin Dublin düzenlemesini olağanüstü hal gerekçesiyle askıya alma yetkisi bulunmadığını ve kamu düzenine yönelik bir tehdidin de ortaya konulmadığını belirtti.
Ne var ki hükümet, bu karara rağmen uygulamadan geri adım atmamaya kararlı. Berlin'deki mahkemenin verdiği kararın sadece münferit bir olayla sınırlı olduğunu savunan İçişleri Bakanı Dobrindt, geri çevirme uygulamasına devam edeceklerini açıkladı.
Uzun vadeli entegrasyon gerekçe olabilir mi?
Uzmanlar ise uygulamanın şu anki haliyle hukuki bir çerçeveye oturtulamayacağı konusunda hemfikir. Sınırdan geri çevirmelerin Avrupa'daki yasal düzenlemeler kapsamında gerekçelendirilmesinin mümkün olduğunu belirten Avrupa hukuku uzmanı Daniel Thym'e göre, Federal Hükümet şimdiye kadar bunun için yeterli çabayı göstermedi.
Deutschlandfunk'a konuşan Thym, Alman hükümetinin çok sayıda mültecinin uzun vadeli entegrasyonunda karşılaşılan zorlukları yeterince açık bir şekilde ortaya koyması halinde söz konusu uygulamanın gerekçelendirilebilir olduğu kanısında. Almanya'nın nüfusunun İtalya'nın yalnızca bir buçuk katı olmasına rağmen, Berlin'in Roma'nın sekiz katı daha fazla sığınmacı kabul ettiğini hatırlatan Thym, "Avrupa'da başka ülkelerin ağır bir yük altında olduğu doğru değil. Almanya; Avusturya ve diğer bazı ülkelerle birlikte Avrupa'da nüfusuna oranla en fazla insanı kabul eden ülke konumunda. Federal Hükümetin yerinde olsam bu noktayı ön plana çıkarırdım" diye konuştu. Uzman, bu konuda nihai kararı üst mahkemelerin vermesi gerektiğini kaydetti.
Türkiye'yle mülteci mutabakatı örneği
Göç araştırmacısı Gerald Knaus'a göre ise Almanya sınırlarında uygulanan geri çevirme politikası başarısız oldu. "Federal Hükümet mahkemeye taşınacak ve Avrupa Adalet Divanı'na kadar gidecek olan tüm davaları kaybedecek" diyen Knaus, "Soru şu: Bunu daha ne kadar devam ettirebilecekler?" ifadelerini kullandı.
İçişleri Bakanı Dobrindt'in tartışmalı uygulama konusunda ısrarcı olmasından duyduğu rahatsızlığı dile getiren Avrupa İstikrar Girişimi (ESI) Başkanı Knaus, "Bir noktada Adalet Bakanlığı'nı elinde bulunduran SPD'nin de açıkça hukuk dışı olan bir uygulama için nasıl olup da Federal Polis'i devreye sokabildiğini kendisine sorması gerekecek" eleştirisinde bulundu. "Pratikte bunun işe yarabileceğine inanan kimseyi tanımadığını" söyleyen Knaus, Berlin'in sınırdan geri çevirme uygulaması yerine güvenli üçüncü ülkelerle anlaşma yapma seçeneğini değerlendirmesi önerisinde bulundu. Türkiye ile AB arasındaki Mülteci Mutabakatı'nın mimarlarından olan Knaus, 2016 tarihinde imzalanan bu anlaşmayı model olarak gösterdi. Knaus, anlaşmanın o dönem için göç rakamlarını düşürdüğüne dikkat çekti.
Avrupa Komisyonu'nun da iki hafta önce, bu tür bir uygulamanın hukuken mümkün olmasını sağlayacak önerileri değerlendirdiğini belirten Knaus, "Şimdi SPD, CDU ve CSU'nun Avrupa Parlamentosu'nda bunun hızla geçmesini sağlaması gerekiyor. AB içindeki çoğunluk bunu istiyor" ifadelerini kullandı. Süreçle eş zamanlı olarak "hemen şimdi" müzakerelere başlanabileceğini belirten göç uzmanı "Ne kadar hızlı olursa o kadar iyi" diye konuştu.
AB'nin "üçüncü ülke" planı
Mevcut yasalar, kişilerin gönderileceği ülkede geçmişte yaşamış olmasını veya ailesinin burada bulunmasını şart koşuyor. Avrupa Komisyonu'nda ele alınan öneride ise, göçmenlerin "herhangi bir bağlarının bulunmadığı" üçüncü ülkelere sınır dışı edilmelerine izin verilmesi gündeme gelmişti.
Yeni uygulamada kişinin Avrupa'ya gelirken bir ülkeyi "güvenle transit geçmesi" yeterli kabul edilecek. Ayrıca göçmenler, transit geçiş için burada bulunmamış olsalar bile bazı üçüncü ülkelere gönderilebilecekler. Bunun için söz konusu ülke ile Avrupa Birliği arasında bir anlaşma bulunması yeterli sayılacak.
Refakatsiz çocuk sığınmacılar düzenlemeye dahil edilmeyecek. Düzenlemenin hayata geçmesi için 27 AB üyesi ülkenin ve Avrupa Parlamentosu'nun onayı gerekiyor.
İnsan hakları örgütleri ve sol görüşlü partiler AB'nin planına tepkili. İnsan hakları savunucuları böyle bir düzenlemenin ailelerin bölünmesine yol açmasının yanı sıra, üçüncü ülkelerde keyfi gözaltı gibi riskleri de beraberinde getirebileceği uyarısında bulunuyor.
DW,KNA,AFP/SÖ,TY
DW Türkçe'ye engelsiz nasıl ulaşabilirim?