1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Almanya'da yargıç seçimini sağcı kampanyalar mı etkiledi?

Hans Pfeifer
18 Temmuz 2025

Frauke Brosius-Gersdorf'un Federal Anayasa Mahkemesi yargıcı olarak seçilmesi, "aşırı solcu" ve "yaşam hakkı karşıtı" olduğu iddialarıyla durduruldu. Peki aday yargıç, bir karalama kampanyasının kurbanı mı oldu?

ederal Anayasa Mahkemesi yargıç adayı: Profesör Frauke Brosius-Gersdorf
Federal Anayasa Mahkemesi yargıç adayı: Profesör Frauke Brosius-GersdorfFotoğraf: teutopress/picture alliance

Almanya'da demokrasi krizinden söz edildiğinde, siyasetçiler genellikle Karlsruhe'deki Anayasa Mahkemesi'ni örnek göstererek hukukun üstünlüğünü ve yargıçların bağımsızlığını vurgular. Temel hak ve özgürlüklerin en güçlü koruyucusu olan Anayasa Mahkemesi, siyasi partilere karşı kapatma davası açabilecek tek kurumdur. Kararları hem toplumda hem siyasette büyük ciddiyetle karşılanır.

Bu nedenle Federal Anayasa Mahkemesi'ne yapılacak yeni atamaların mecliste engellenmesi büyük yankı uyandırdı. Zira bu kurum, Almanya'da hükümet, parlamento ve yargı arasındaki kuvvetler ayrılığı sisteminin temel taşlarından biri.

Yargıç seçim süreci nasıl işliyor?

Yargıçların seçimi, her zaman siyasi bir mesele olageldi. Adaylar Federal Meclis ve Eyaletler Meclisi tarafından seçiliyor. Amaç, yargıçların yalnızca atanarak değil, seçilerek göreve gelmesini sağlamak.

Kırmızı cüppeli yargıçlar: Almanya'daki en yüksek hukuk merci, Federal Anayasa MahkemesiFotoğraf: Uli Deck/dpa/picture alliance

Ancak Almanya'da, ABD'deki Anayasa Mahkemesi atamaları kadar kutuplaştırıcı tartışmalar pek yaşanmasa da geçmişte bazı adaylar tartışmalara yol açmıştı. Örneğin 2011'de Hristiyan Demokrat Parti'den (CDU) Saarland Eyaleti eski Başbakanı Peter Müller'in seçilmesi tartışmalara neden olmuştu. Anayasa Mahkemesi'ne seçilmeden önce o dönemde iktidarda olan Sosyal Demokrat Parti (SPD) -Yeşiller koalisyonunun göç yasasına karşı çıkan Müller, siyasi geçmişi nedeniyle şüpheyle karşılanmış olsa da eyalet temsilcileri tarafından oybirliğiyle seçilmişti.

Bu kez ise siyasetle bağı olmayan, Potsdam Üniversitesi'nde tanınmış bir hukuk profesörü olan Frauke Brosius-Gersdorf tartışmaların odağında. Özellikle kürtaj gibi tartışmalı konular üzerine çalışan Brosius-Gersdorf, yaşam hakkı ve kadın bedeni üzerindeki haklar arasında denge kurmaya çalışan hukuki analizleriyle tanınıyor.

Ancak 11 Temmuz Cuma günü Federal Meclis'te yargıç seçimi için yapılacak oylama ertelendi.  Koalisyonun büyük ortağı Hristiyan Birlik partileri (CDU/CSU) içindeki direniş nedeniyle küçük ortak Sosyal Demokrat Parti'nin (SPD) adayı Brosius-Gersdorf'un seçilemeyeceği anlaşılmış, CDU, söz verdiği desteği garanti edemeyeceğini söyleyerek sürpriz bir şekilde oylamanın ertelenmesini önermiş, böylece yapılacak oylama meclis gündeminden çıkarılmıştı. Oysa partiler üstü olan seçim komisyonu, adaylığını büyük çoğunlukla desteklemişti.

Karalama kampanyası kurbanı mı oldu?

Bu gelişme, birçokları için bir karalama kampanyasının sonucu.

İnternet üzerinden organize şekilde yürütülen kara propaganda ile asılsız iddia ve yalan haberler hızlı bir şekilde yayılıyor Fotoğraf: Westend61/IMAGO

Yaşanan krizi DW'ye değerlendiren, Berlin merkezli danışmanlık kuruluşu Polisphere'den Philipp Sälhoff, "Evet, bu bir karalama kampanyasıydı" diyor. Kurum, sosyal medya platformu X'te bu konuya dair 40 bin gönderiyi analiz etti. Sälhoff'a göre, çevrim içi dilekçeler, otomatik e-posta çağrıları, sponsorlu içerikler ve koordineli sosyal medya kampanyalarıyla yargıç seçiminin durdurulması hedeflendi.

Basında yer alan Brosius-Gersdorf'a yönelik eleştirel haberlerin ise kampanya sayılmayacağını, meşru olduğunu vurgulayan Sälhoff, sorunun sosyal medyada yanıltıcı ve abartılı iddialarla yürütülen manipülasyondan kaynaklandığını söylüyor.

Vahim suçlamalar

Bu durum özellikle Frank Gotthardt'ın sahibi olduğu çevrim içi medya platformu NIUS dikkati çekti. Yalnış iddialar ve iftiralarla Brosius-Gersdorf'a ilişkin yayınlar yapan NIUS'ta aday hakkında "dehşet yargıcı," "doğum anına kadar kürtaj savunucusu," "aşırı solcu," "radikal solcu," "ifade özgürlüğü düşmanı" gibi ifadeler kullanıldı. Bu yayınlarla, diğer sağcı medya organlarıyla birlikte milyonlarca kişiye ulaşıldı.

Julian Reichelt, NIUS haber portalının genel yayın yönetmeni ve Almanya'nın en tartışmalı gazetecilerinden biriFotoğraf: Bernd von Jutrczenka/dpa/picture alliance

NIUS Genel Yayın Yönetmeni Julian Reichelt, seçimin iptal edilmesini "bizim için iyi bir gün" diyerek kutladı ve geleneksel medyanın etkisini kırdıklarını savundu.

Sälhoff, bu gelişmenin sembolik önemine dikkat çekiyor: "Mesele bu tür medyanın Almanya'daki görüşleri etkilemesi değil, zaten uzun süredir kamuoyunu etkiliyorlar. Ancak ilk kez bu kadar kısa sürede Alman ve uluslararası kamuoyunun gözlerinin önünde Federal Meclis'te Alman hükümetini aniden zor durumda bırakacakları bir durum yarattılar, bu onlar için elbette bir başarı."

Öte yandan bu durum, seçilmiş milletvekillerinin siyasi tercihlerinin bir sonucu. Kampanyalar her politik cepheden baskı unsuru olabilir. Bu nedenle de CDU'lu eski Anayasa Mahkemesi yargıcı Peter Müller, partisinin tutumunu "açık bir liderlik zaafı" olarak nitelendirdi. Süddeutsche Zeitung'a konuşan Müller, "Bu kesinlikle olmamalıydı" dedi. Başbakan Friedrich Merz ve CDU Grup Başkanı Jens Spahn, son ana kadar adayın seçileceği sinyalini vermiş ancak sonuç başka türlü olmuştu.

Bundan sonra ne olacak?

Başbakan Friedrich Merz ve CDU Meclis Grup Başkanı Jens Spahn, Alman Federal Meclis oturumu sırasında durum değerlendirmesi yapıyorFotoğraf: Katharina Kausche/dpa/picture alliance

Anayasa Mahkemesi seçimleri şu anda Federal Meclis'in gündeminde değil. Frauke Brosius-Gersdorf ise uzun bir televizyon röportajında kendisine yönelik suçlamaları reddetti. Aktivist değil hukukçu olduğunu ve düşüncelerinin hukuk temelli olduğunu söyledi. Ancak mahkemenin itibarı zedelenirse adaylıktan çekilebileceğini de vurguladı: "Federal Anayasa Mahkemesi'nin saygınlığı tehlikeye girerse adaylıktan vazgeçerim."

DW Türkçe'ye engelsiz nasıl ulaşabilirim?