1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git
Spor

Alman hakem yöneticisinden Süper Lig'e tavsiyeler

12 Haziran 2020

Almanya Futbol Federasyonu (DFB) bünyesindeki Elit Hakemler Sportif Direktörü Lutz Michael Fröhlich, Türkiye'de pandemi döneminde düdük çalacak hakemlerle deneyimlerini paylaşarak önerilerde bulundu.

Lutz Michael Fröhlich
Lutz Michael Fröhlich Fotoğraf: picture-alliance/dpa/M. Balk

Türkiye'de pandemi nedeniyle ara verilen Süper Lig'de maçlar bugün yeniden başlıyor. Almanya'da ise koronavirüs nedeniyle verilen yaklaşık iki aylık aranın ardından futbolcular ve hakemler, 16 Mayıs'ta sahalara döndü. Bundesliga maçları, pandemi dönemine özel olarak oluşturulan ve bir dizi önlemi içeren bir "hijyen konsepti"'nin öngördüğü kurallar çerçevesinde ve seyircisiz oynanıyor.

Peki, bu kurallar ne derece uygulanabiliyor? Sessiz tribünler hakemler ve futbolcular açısından ne ifade ediyor? Pandeminin getirdiği değişimler futbolda kalıcı olur mu?

Alman Futbol Federasyonu'nun (DFB) Elit Hakemler Sportif Direktörü Lutz Michael Fröhlich'le yaptığımız röportajda bu sorulara yanıt aradık. Türkiye'deki Merkez Hakem Kurulu (MHK) Başkanı'yla, ufak ayrıntılar dışında aynı görevi yürüten Fröhlich, Süper Lig'de pandemi dönemindeki maçlarda düdük çalacak hakemlere tavsiyelerde bulunurken bu süreçte yaşanabilecek olası durum ve tartışmalara da dikkat çekti.

DW: Bundesliga'yı yeniden başlatma kararı nasıl alındı? Bu süreçte Alman Futbol Federasyonu'yla (DFB) ne ölçüde koordine hareket edildi? Bir başka deyişle "hijyen konseptinin" oluşturulmasına siz ne derece dahil oldunuz?

Lutz Michael Fröhlich: Bundesliga’nın yeniden başlatılma süreci, esasen Alman Futbol Ligi (DFL) üzerinden yürütüldü. Yani, süreci büyük ölçüde DFL yönetti. Elbette karar, yalnızca birinci ve ikinci ligleri değil üçüncü ligi de ilgilendirdiği için sürecin yönetimini DFB’yle birlikte gerçekleştirdi. Burada, siyasetle de yoğun bir iletişim elzemdi bence, zira bu süreç nihayetinde toplumun tamamını ilgilendiren önlemlerin gevşetilmesiyle bağlantılı olan siyasi bir karardı. Kanaatimce, DFL’in (bu süreçte) sonuç olarak siyasetle de oldukça yakın ve bir o kadar da gerekli bir iletişimi oldu; nihayetinde önlemlerde gevşetmeyle sonuçlanan bu karar politik bir karardı. Hijyen konseptine ortak hazırlık aşaması için ise Milli Takım Doktoru Prof. Dr. Tim Meyer’in öncülüğünde bir “özel maç çalışma grubu’’ oluşturuldu. DFB çatısı altındaki ‘’Hakemler Birimi’’ bu özel çalışma grubunun bulgularını düzenli olarak Merkez Hakem Kurulu Sportif Direktörlüğü’yle değerlendirdi. Biz de böylece ana noktaları belirleyebildik. 

Bu hijyen konsepti, hakemleri ve futbolcuları virüsten nasıl korumayı hedefliyor?

Bu, riski minimize etmeyi önceleyen, oldukça kapsamlı bir konsept. Ancak, sonuç itibarıyla riskin ya da bulaşma ihtimalinin tamamen devre dışı bırakılamayacağını da teslim eden bir konsept. Düzenleme, hakemlere yeniden sahalara inmeden önce bir "öncü test” yapılmasını öngörüyor. Bu şu anlama geliyor: Hakemlere haftanın ilk maçına çıkmadan iki kez test uygulanıyor; haftanın başında bir kez test yapılıyor, sonrasında ise maçtan bir önceki günün sabahında bir test daha yapılıyor. Bu numune alınarak yapılan bir test. Daha sonra ancak doktorlarımızdan testin negatif olduğu bilgisini aldıktan sonra hakem sahaya inebiliyor ve maçı yönetebiliyor. Bu testler konseptin önemli bir ayağını oluşturuyor. Bir diğer ayağı ise sürecin başından beri oldukça sıkı biçimde üzerine gittiğimiz mesafe meselesi. Buna göre, hakemlerin maçlar için uzun mesafeler katetmemesine sürecin başından beri özel bir itina gösteriyoruz. Hakemleri uzun seyahat sürelerinden kaçınmak için mümkün mertebe bulundukları yere yakın maçlarda görevlendiriyoruz. Direktörlüğümüzden de hakemleri artık bölgesel tarafsızlık ilkesine göre görevlendirmek zorunda olmadığımız yönünde bir karar çıktı. Bu şu demek: Artık Bavyeralı bir hakemi söz gelimi Nürnberg ya da Münih’teki bir maça verebileceğiz. Oysa bu daha önce mümkün değildi. Bu yolla, seyahat riskini mümkün olduğunca sınırlı tutabildik. Şimdiye kadar bu uygulamalardan oldukça başarılı sonuçlar aldık. 

Peki ya bir hakemin testi pozitif çıkarsa?

Yapılan bir testin sonucu pozitif çıkarsa, söz konusu hakemi görevlendiremiyoruz. Yerine yedek hakem ya da bir yardımcı hakem görevlendirmek zorundayız. Bu ihtimale karşı her hafta maç gününden bir gün önce bir ya da iki hakemi daha tedbir amaçlı olarak testten geçiriyoruz. Böylece hep bir hakemi daha yedekte tutmuş oluyoruz. Ancak şu ana kadar pozitif bir test sonucuyla karşılaşmadık ve umarız böyle sorunsuz bir şekilde devam ederiz.

Pandemi kuralları gol sevincinde sarılmayı ve sahaya tükürmeyi de yasaklıyor. Ancak bu ve benzeri kuralların pratikte ne derece uygulanabildiği konusunda eleştiriler var. Bir eleştiri de Galatasaraylı futbolcu Radamel Falcao'dan gelmişti. Falcao, maç boyu oyuncuların zaten sürekli temas hâlinde olduğunu hatırlatarak "Köşe atışlarında defans oyuncuları üzerindeler! Barajlarda herkes yan yana" demişti. Bu eleştiriler hakkındaki görüşünüz ne?

Bu hijyen konseptinin sonuç itibarıyla öncelikli önemde olmasını anlıyorum. Bütün önlemler alındığında, herkese test uygulandığında hâlihazırda risk, önemli ölçüde azaltılmış oluyor. Tüm bu tedbirlere ilaveten getirilen, gol sevincinde sarılmamak gibi teması azaltmaya yönelik önlemler de bu konsepti destekleyici nitelikte. Örneğin hakemler stadyuma girerken maske takıyorlar, daha sonra sahaya inerken çıkartıyorlar. Sahaya girişler de önceden olduğu gibi yan yana ve çocuklar eşliğinde gerçekleşmiyor, artık bir “giriş sıralaması’’ var. Önce bir takım sahaya giriş yapıyor, sonra diğer takım geliyor, en son da hakemler. Bunların tamamı gereksiz temasın önüne geçmek adına yapılan düzenlemeler. Bence, bu önlemler o kadar kapsamlı ki bulaşma riski zaten en optimal ölçüde azaltılmış oluyor.

"Pandemi döneminde futbolcu olmak" basında sıkça yer bulan bir konu. Ancak sanki hakemlerin durumu yeterince konuşulmuyor. Pandemi döneminde maç yönetmek nasıl bir tecrübe? Örneğin, seyircisiz maçlarda atmosfer eksikliği Alman hakemleri nasıl etkiliyor? Oyuncular daha disiplinli ve daha az duygusal oynadığından artıları da var denilebilir mi?

Koronavirüs nedeniyle verilen aradan sonraki ilk iki hafta oynanan maçlar oldukça sportmence, saygılı, ölçülü ve dayanışma içinde geçti. Seyircisiz atmosfer de dahil sahadaki hemen her şey bir bütünlük içindeydi. Sahadaki herkes birbirine yardımcı oldu ve çözüm odaklı hareket etti. Yine de seyircisiz atmosfer alışılmadık bir durum olduğundan hakemler de bazı yeniliklere uyum sağlamak zorunda kaldı. Aslında seyircinin sahaya ve futbolcuların davranışlarına etkisi olmadığında, oyun yalnızca sahadaki mücadeleye ve spora odaklı hâle geliyor. Ancak izlenimimiz, üçüncü haftadan itibaren neredeyse her şeyin normale döndüğü yönünde. İkili mücadelenin yeniden önemli ölçüde arttığını gördük. Sarı kartların, faul ve kritik pozisyonların sayısı da normal seviyelere döndü. Üçüncü haftadan itibaren hakem kararlarıyla ilgili tartışmalar da yeniden yoğunlaştı. Neredeyse geçmişteki düzeye geldik. Bu nedenle, seyircisiz maçlara çıkacak olan hakemlerin bu duruma kendilerini adapte etmeleri de çok önemli. Verilen aradan önce korana döneminde Bundesliga'da seyircisiz bir maçımız olmuştu. Aynı süreçte Şampiyonlar Ligi'nde de seyircisiz iki maç oynandı. Hakemlere yeni durum için verdiğimiz eğitimde, bu dönemden elimizde bulunan materyali kullandık. Örneğin, sarı kart gösterdiğinizde stadyumda çıt çıkmaması ya da bir penaltı kararı verdiğinizde kimsenin yuhalamaması gibi durumlar nasıl hissettirir? Bomboş stadyumda konuşulan her şeyin duyulması nasıl bir şey? Hakemler bu gibi durumlara hazırlıklı olmalıydı. 

Nasıl bir eğitimdi bu? Hakemler mental anlamda da mı bir eğitim gördü?

Evet, aynen öyle. 16 Mayıs'ta liglerin yeniden başlamasından önceki altı hafta boyunca video klipler ve hazırlamış olduğumuz sunumlar yoluyla hakemlere kurallara ilişkin bir online eğitim verdik. Özellikle de seyircisiz maçlar konusuna odaklandık. Bazı maçlardan derlenen 10 video kliple bir sunum hazırladık. Bu yolla hakemleri psikolojik olarak da bu özel duruma hazırlamayı hedefledik.

İkili mücadelelerin yeniden yoğunlaştığını ve faullerin yine artışa geçtiğini ifade ettiniz. Oyuncular ve hakemlerin kondisyonlarını zorlayan bir durum yok mu peki? Oyunun temposu alışıldık seviyede mi?

Hayır tam tersine. Oyundaki tempo kısmen eskisinden de hızlı. Çünkü takımlar şu an beş oyuncu değişikliği yapabiliyor. Bu her iki takıma da ekstradan ikişer oyuncu daha değiştirme imkânı tanınıyor. Avantaj da burada. Şu an "potansiyel taze kan" diyebileceğimiz bu avantaja sahipler. Ki bunun bazı takımlar üzerinde çok büyük etkisi oluyor. Oyuna daha fazla diri futbolcu sokabilme fırsatları olduğu için tempoyu maçın sonuna kadar yüksek tutabiliyorlar.

Peki ya hakemler? Sonuçta onlar da fiziksel olarak daha fazla zorlanmıyor mu? Onlar için nasıl bir düzenleme söz konusu?

Hakemler her hâlükarda kondisyonlu olmalılar, ki genel anlamda öyleler de. Oyunun temposu bu anlamda kondisyonlu hakemler için bir sorun teşkil etmiyor. 

Türkiye'de Süper Lig yeniden başlıyor. Bundesliga başlayalı ise neredeyse bir ay oldu. Edindiğiniz tecrübeler ışığında Türk meslektaşlarınıza tavsiyeleriniz var mı?

Hakemlerin "seyircisiz maçlar’’ meselesine özel olarak hazırlanmalarını hararetle tavsiye diyorum. Zira, burada bambaşka bir atmosfer söz konusu. Söylenen her şey duyuluyor, bütün diyaloglar ortada. Ve anında medyaya yansıyor. Elbette hakemlerin futbolsuz geçen zamanlarda ilgili birimlerle düzenli iletişim içinde olmaları ve ceza sahası senaryoları, elle oynama, ikili mücadale değerlendirmesi, disiplin ve gerekmesi hâlinde de VAR’a başvurulması gibi noktalara odaklanmaları da önemli. Hem ruhen hem bedenen zinde ve oyunda kalabilmek için kuralları tekrar gözden geçirip içselleştirmelerini tavsiye ederim. Bir de hijyen düzenlemeleri ve stadyumda izlenecek prosedüre ilişkin ayrıntılı talimatların bulunması da elzem. 

George Floyd'un ölümü tüm dünyayı derinden sarstı. Irkçılığa karşı artan bir hassasiyeti de beraberinde getirdi. Bu artan hassasiyetin sahalara da yansıdığını, Bundesliga'daki bazı maçlarda kimi futbolcuların ırkçılığa karşı sahada dayanışma mesajları verdiklerini gördük. Normalde siyasi mesaj yasak. Ancak bu kez DFB'den de FIFA'dan destek vardı. Oyuncuların sahada bu tür politik mesajlar vermeleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Ya da şöyle sorayım, bu mesajlar sizce politik mesajlar mı?

Evet bence öyle. Ama bu, hakemlerin gözetmesi gereken türden bir durum değil. Hakemlerin sahada bulunmalarının başlıca amacı, her şeyden önce oyunun kurallarına uyulmasını sağlamak, bu anlamda da salt sportif bir görevleri bulunuyor. Herkesin katılımıyla gerçekleştirilen bir eylem ve verilen bir mesaj söz konusuysa hakemler de bunun bir parçası olabilmeli.Tekil eylemler ise mesafeli durmalılar. Ancak kuralların ihlal edilmesi söz konusuysa, örneğin bir oyuncu gol sevinci sırasında formasını çıkartırsa işte o zaman hakem buna karşı harekete geçer. Ancak bunun siyasi mesajla ilgisi yok, daha çok kural ihlaliyle ilgili bir durum. Eylemler hakkında önceden bilgilendirildikleri takdirde eyleme katılıp katılmamak konusunda da hakemler tamamen özgürler. 

Korona krizi yalnızca günlük hayatlarımızı değiştirmekle kalmadı, futbolu da değiştirdi. Birçok değişiklik söz konusu. Bu son değişikliklerden hangileri sizce krizden sonra da geçerli olabilir?

Belirli koşullarda örneğin oyuncu değişikliğinin kalabileceğini düşünüyorum. Değişiklik hakkının beşe çıkarılması, nihayetinde futbola daha fazla opsiyon getiriyor, daha çekici hâle getiriyor. Çünkü oyunun temposunun düşmemesini sağlıyor. Böylece bir şekilde oyundaki esneklik ve değişkenlik de artıyor.

Sinem Özdemir / Cengiz Özbek

© Deutsche Welle Türkçe

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik