Ortaçağ döneminde binlerce şato ve kale Almanca konuşulan bölgelerin savunmasında kullanıldı. Tarihi toplantılara ev sahipliği yapan şatolar ünlü kişilere de sığınak oldu.
Reklam
ALMANYA'NIN GÖZDE ŞATO VE KALELERİ
20 bin kadar kale, Almanca konuşulan bölgelerin savunmasında kullanılmıştı. İşte Ortaçağ'dan kalma Almanya'nın en ünlü kale ve şatoları...
Fotoğraf: picture alliance/Horst Ossinger
Hohenzollern Şatosu
Hohenzollern Şatosu’nu fotoğrafını bu denli muazzam kılan, etrafını çevreleyen sıcak su kaynaklarının yarattığı etki. Şato, Baden-Württemberg'de 855 metrelik bir dağın tepesinde bulunuyor. 1850 yılında, Prusya hükümdarlarının ikameti olarak da kullanılan şatonun tasarımı, Alman İmparatorluğu döneminde Hohenzollern Hanedanlığı tarafından oluşturulmuştu.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa
Wartburg Kalesi
Bu, belki de Almanya’nın en önemli kalesi. 1067 yılı civarında Almanya'nın Eisenach kasabasında inşa edilen kale, 1521 - 1522 yılları arasında Martin Luther'e de sığınak olmuş, Luther Yeni Ahit'i Almanca'ya burada tercüme etmişti. Alman besteci Wagner'in şarkıcı seçmeleri için oluşturduğu "Tannhäuser" operasına da ev sahipliği yaptı. Wartburg 1999'dan beri UNESCO Kültür Mirası listesinde.
Fotoğraf: Fotolia
Nürnberg Şatosu
Ortaçağ döneminde Nürnberg Şatosu önemli bir imparatorluk sarayı konumundaydı. Nice imparator ve Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun kralları burada yaşadılar. II. Dünya Savaşı sırasında yıkılan kale, özgün mimarisine uygun şekilde tekrar restore edildi.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa
Eltz Şatosu
Almanya'nın en meşhur kalelerinden olan Eltz Şatosu, ülkenin eski para birimi 500 marklık banknotların arkasına da basılmıştı. Moselle Nehri üzerindeki tepelerde, kayalık bir zeminin 70 metre üzerinde yükselen muhteşem bir konumdaki şato 12. yüyzılda inşa edildi ve halen büyük bir cazibe merkezi.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa
Burghausen Kalesi
Yukarı Bavyera'da bulunan Burghausen kasabası üzerinde yükselen kale Guinness Rekorlar Kitabı'na göre dünyanın en uzun kalesi. 1051 metre uzunluğunda olan kale, 1025 yılından önce inşa edilmiş ve Bavyera Wittelsbach Hanedan'lığının ikameti olarak kullanılmış.
Fotoğraf: Fotolia/Kletr
Marksburg Şatosu
Ren Nehri üzerinde Braubach kasabasının üzerinde yükselen ve günümüze dek bozulmadan kalabilen Marksburg Şatosu’nun 12. yüzyıl başlarında inşa edildiği tahmin ediliyor. Bu aynı zamanda ortaçağ döneminde Ren vadisi boyunca tepe üzerine inşa edilip tahrip olmayan tek şato. 2002 yılından bu yana UNESCO Kültür Mirası olarak listelenen bölgede, her 2,5 kilometrede bir kaleye rastlamanız mümkündür.
Fotoğraf: Fotolia/Umjb
Rheinstein Kalesi
Yukarı Orta Ren Vadisi'nde yer alan Rheinstein Kalesi'nden ilk kez 1323 yılında söz edildiği saptanmış. 16. yüzyıl sonlarında bakımsız kalan yapıyı Prusya Prensi Friedrich satın aldı. Kale aynı zamanda, Ren nehri kıyısında restore edilen ilk yapı.
Fotoğraf: Fotolia/Kristan -
Cochem Şatosu
Moselle nehri üzerinde bir tepeye inşa edilen Cochem Şatosu, aynı adlı kasaba için de tarihi bir öneme sahip. 1100 yılında inşa edildiği sanılan şato, 17. yüzyılda yıkılmıştı. Berlinli bir girişimci olan Louis Ravené, 300 altın mark karşılığında şatoyu satın alarak tekrar, gotik tarzda inşa ettirdi.
Fotoğraf: fotolia/LianeM
Altena Şatosu
1914 yılında, öğretmen Richard Schirmann dünyanın ilk öğrenci yurdunu burada açtı. Kuzey Ren-Vestfalya'daki Altena Şatosu’nun yaşı 800'ün üzerinde. Yüzyıllar boyunca bakıma muhtaç halde kalan yapının restorasyonu 1918 yılında tamamlandı.
Hohenzollern Şatosu’nu fotoğrafını bu denli muazzam kılan, etrafını çevreleyen sıcak su kaynaklarının yarattığı etki. Şato, Baden-Württemberg'de 855 metrelik bir dağın tepesinde bulunuyor. 1850 yılında, Prusya hükümdarlarının ikameti olarak da kullanılan şatonun tasarımı, Alman İmparatorluğu döneminde Hohenzollern Hanedanlığı tarafından oluşturulmuştu.
Bu, belki de Almanya’nın en önemli kalesi. 1067 yılı civarında Almanya'nın Eisenach kasabası merkezinde inşa edilen Wartburg Kalesi, 1521 - 1522 yılları arasında Martin Luther'e de sığınak olmuş, Luther Yeni Ahit'i Almanca'ya burada tercüme etmişti. Ünlü Alman besteci Richard Wagner'in şarkıcı seçmeleri için oluşturduğu "Tannhäuser" operasına da ev sahipliği yaptı. Wartburg 1999'dan bu yana UNESCO Kültür Mirası olarak korunuyor.
Ortaçağ döneminde Nürnberg Şatosu önemli bir imparatorluk sarayı konumundaydı. Nice imparator ve Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun kralları burada yaşadılar. II. Dünya Savaşı sırasında yıkılan kale, özgün mimarisine uygun şekilde tekrar restore edildi.
ALMANYA'NIN GÖZDE ŞATO VE KALELERİ
20 bin kadar kale, Almanca konuşulan bölgelerin savunmasında kullanılmıştı. İşte Ortaçağ'dan kalma Almanya'nın en ünlü kale ve şatoları...
Fotoğraf: picture alliance/Horst Ossinger
Hohenzollern Şatosu
Hohenzollern Şatosu’nu fotoğrafını bu denli muazzam kılan, etrafını çevreleyen sıcak su kaynaklarının yarattığı etki. Şato, Baden-Württemberg'de 855 metrelik bir dağın tepesinde bulunuyor. 1850 yılında, Prusya hükümdarlarının ikameti olarak da kullanılan şatonun tasarımı, Alman İmparatorluğu döneminde Hohenzollern Hanedanlığı tarafından oluşturulmuştu.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa
Wartburg Kalesi
Bu, belki de Almanya’nın en önemli kalesi. 1067 yılı civarında Almanya'nın Eisenach kasabasında inşa edilen kale, 1521 - 1522 yılları arasında Martin Luther'e de sığınak olmuş, Luther Yeni Ahit'i Almanca'ya burada tercüme etmişti. Alman besteci Wagner'in şarkıcı seçmeleri için oluşturduğu "Tannhäuser" operasına da ev sahipliği yaptı. Wartburg 1999'dan beri UNESCO Kültür Mirası listesinde.
Fotoğraf: Fotolia
Nürnberg Şatosu
Ortaçağ döneminde Nürnberg Şatosu önemli bir imparatorluk sarayı konumundaydı. Nice imparator ve Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu'nun kralları burada yaşadılar. II. Dünya Savaşı sırasında yıkılan kale, özgün mimarisine uygun şekilde tekrar restore edildi.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa
Eltz Şatosu
Almanya'nın en meşhur kalelerinden olan Eltz Şatosu, ülkenin eski para birimi 500 marklık banknotların arkasına da basılmıştı. Moselle Nehri üzerindeki tepelerde, kayalık bir zeminin 70 metre üzerinde yükselen muhteşem bir konumdaki şato 12. yüyzılda inşa edildi ve halen büyük bir cazibe merkezi.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa
Burghausen Kalesi
Yukarı Bavyera'da bulunan Burghausen kasabası üzerinde yükselen kale Guinness Rekorlar Kitabı'na göre dünyanın en uzun kalesi. 1051 metre uzunluğunda olan kale, 1025 yılından önce inşa edilmiş ve Bavyera Wittelsbach Hanedan'lığının ikameti olarak kullanılmış.
Fotoğraf: Fotolia/Kletr
Marksburg Şatosu
Ren Nehri üzerinde Braubach kasabasının üzerinde yükselen ve günümüze dek bozulmadan kalabilen Marksburg Şatosu’nun 12. yüzyıl başlarında inşa edildiği tahmin ediliyor. Bu aynı zamanda ortaçağ döneminde Ren vadisi boyunca tepe üzerine inşa edilip tahrip olmayan tek şato. 2002 yılından bu yana UNESCO Kültür Mirası olarak listelenen bölgede, her 2,5 kilometrede bir kaleye rastlamanız mümkündür.
Fotoğraf: Fotolia/Umjb
Rheinstein Kalesi
Yukarı Orta Ren Vadisi'nde yer alan Rheinstein Kalesi'nden ilk kez 1323 yılında söz edildiği saptanmış. 16. yüzyıl sonlarında bakımsız kalan yapıyı Prusya Prensi Friedrich satın aldı. Kale aynı zamanda, Ren nehri kıyısında restore edilen ilk yapı.
Fotoğraf: Fotolia/Kristan -
Cochem Şatosu
Moselle nehri üzerinde bir tepeye inşa edilen Cochem Şatosu, aynı adlı kasaba için de tarihi bir öneme sahip. 1100 yılında inşa edildiği sanılan şato, 17. yüzyılda yıkılmıştı. Berlinli bir girişimci olan Louis Ravené, 300 altın mark karşılığında şatoyu satın alarak tekrar, gotik tarzda inşa ettirdi.
Fotoğraf: fotolia/LianeM
Altena Şatosu
1914 yılında, öğretmen Richard Schirmann dünyanın ilk öğrenci yurdunu burada açtı. Kuzey Ren-Vestfalya'daki Altena Şatosu’nun yaşı 800'ün üzerinde. Yüzyıllar boyunca bakıma muhtaç halde kalan yapının restorasyonu 1918 yılında tamamlandı.
Almanya'nın en meşhur kalelerinden olan Eltz Şatosu, ülkenin eski para birimi 500 marklık banknotların arkasına da basılmıştı. Moselle Nehri üzerindeki tepelerde, kayalık bir zeminin 70 metre üzerinde yükselen muhteşem bir konumdaki şato 12. yüyzılda inşa edildi ve halen büyük bir cazibe merkezi.
Yukarı Bavyera'da bulunan Burghausen kasabası üzerinde yükselen kale Guiness Rekorlar Kitabı'na göre dünyanın en uzun kalesi. 1051 metre uzunluğunda olan kale, 1025 yılından önce inşa edilmiş ve Bavyera Wittelsbach Hanedan'lığının ikameti olarak kullanılmış.
Ren Nehri üzerinde Braubach kasabasının üzerinde yükselen ve günümüze dek bozulmadan kalabilen Marksburg Şatosu’nun 12. yüzyıl başlarında inşa edildiği tahmin ediliyor. Bu aynı zamanda ortaçağ döneminde Ren vadisi boyunca tepe üzerine inşa edilip yok tahrip olmayan tek şato. 2002 yılından bu yana UNESCO Kültür Mirası olarak listelenen bölgede, her 2,5 kilometrede bir kaleye rastlamanız mümkündür.
Almanya'nın en güzel kışlık adaları
Güneş, deniz, kumsal... Alman adaları yaz mevsiminin en sevilen tatil yerlerindendir. Kalabalıktan kaçmak, dinlenip zindelik kazanmak isteyen için kış mevsiminde de ada tatilinden güzel bir şey olamaz.
Fotoğraf: picture alliance/ZB/Sauer
Rügen’de ‘rüzgâr gezintisi’
Baltık Denizi’nin Pomeranya havzasındaki Rügen, Almanya’nın en büyük adası. Kış ayları son derece sakin geçer. Turiste ender rastlanır. Kış aylarında kuzeyde fırtınalı hava yürüyüşü, adanın güneydoğusunda ise buharlı trenle buz patinajı yapmaya gidebilirsiniz. Sıcağı sevenler de her türlü konfora sahip otellerde kalabilirler.
Fotoğraf: picture alliance/ZB/Sauer
Usedom’da kayak
Turistler ve adanın yerlileri sahile güneş şemsiyesi ve mayo yerine kalın paltolara ve kayaklarıyla inerler. Almanya ile Polonya’nın paylaştıkları Usedom Adası'nda kar yağınca kumsallar kayakla yürüyüş yapmanın zevkine doyulmaz. Uzun yürüyüşlerde güzel manzaralarla karşılaşılır. Baltık Denizi’nde buz adacıkları yüzerken, iskelelerden buz saçakları sarkar. Martılar buz üzerinde seyahat eder.
Fotoğraf: picture alliance/ZB/Sauer
Hiddensee doğasıyla ünlü
Nekahat dönemini Hiddensee Adası'nda geçiren ünlüler arasında Bertolt Brecht, Albert Einstein ve Franz Kafka da vardı. Rügen’in batısındaki bu ada Ön Pomeranya Bodden havzası milli parkında yer alır. Koruma altındaki nadir kuş türlerine kışın her yerde rastlanır. Adaya sadece gemiyle gidilebilir. Hiddensee motorlu araçlara kapalı.
Fotoğraf: picture-alliance/ZB/Sauer
Sylt’te dolaşmanın tadına doyulmaz
Yaz aylarında binlerce turistin güneşlediği Sylt Adası'nın uçsuz bucaksız sahilleri kışın adeta terk edilmiş bir diyarı andırır. Bu Kuzey Denizi adasının rüzgarı ve denizinin dalgası bir başkadır. Havasındaki iyotlu oksijen alışık olmayanın başını döndürür. Kış aylarında az sayıda turist bu doğa harikasının tadını çıkarır.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Ossinger
Amrum’da kış uykusu
Sylt’ün hemen yanı başındaki Amrum Adası'nın geniş ince kum sahilinin uzunluğu on kilometreyi bulur. Yaz mevsiminde her gün 8 bin turistin ağırlandığı ada kış aylarında yerlilerine terk edilmiş gibidir. Havalar soğuyunca Amrum adeta kış uykusuna yatar. Ama kışın bile sessizliği ve denizdeki el değmemiş kumullarıyla büyüleyici etki yapar.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Rehder
‘Hallig’ler’ suya gömülünce
Denizin içinden yükselen ve aslında ada olan Hallig’ler kış mevsiminde serüvencilerin arayıp da bulamayacağı yerdir. Kuzey Frizonya açıklarındaki bu on adacık kış fırtınalarına adeta teslim olur. Denizin yükseldiği sırada kopan fırtınalarda bu kara parçacıkları dalgalar tarafından tamamen yutulur. Su basınca sadece tepecikler üzerine inşa edilen ada evleri dışarıda kalır.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Hitij
Helgoland’ın sembolü foklar
Karadan 60 kilometre uzaklıktaki Kuzey Denizi adası Helgoland adeta açık denizdeki bir kale gibidir. 1500 nüfuslu bu ada 1721 yılında parçalanarak ikiye bölünmüştü. Kış aylarında küçük adada yavrulayan fokları seyretmek için meraklılar Helgoland’a akın eder.
Fotoğraf: Kurverwaltung Helgoland
Norderney görülmeye değer
Doğu Frizon adalarından Norderney kış mevsiminde doğa tutkunları için ideal bir yürüyüş cennetidir.Kışı burada geçiren kaz ve ördek türlerini yakından seyretmek mümkündür. Soğuktan hoşlanmayanların ziyaret edebileceği yerlerin başında, kumarhanesi ve kent kütüphanesiyle Norderney’in merkezi gelir.
Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Wagner
Borkum’un fenerleri
Hollanda sınırı yakınlarındaki Borkum’un iklimi idealdir. Kışları çok soğuk, yazları da çok sıcak geçmez. Havası berrak ve iyot doludur. Adada üç deniz feneri bulunur. Güney sahilindeki ‘küçük fener 19’uncu yüzyılın sonlarında yapılmış olup, Almanya’nın elektrikle işleyen ilk deniz feneridir.
Yukarı Orta Ren Vadisi'nde yer alan Rheinstein Kalesi'nden ilk kez 1323 yılında söz edildiği saptanmış. 1823'te, kalenin mimarı olan ve kaleyi inşa eden Karl Friedrich, 16. yüzyıl sonlarında bakımsız kalan yapıyı satın alması için Prusya Prensi Friedrich'i teşvik etti. Kale aynı zamanda, Ren nehri kıyısında restore edilen ilk yapı.
Moselle nehri üzerinde bir tepeye inşa edilen Cochem Şatosu, aynı adlı kasaba için de tarihi bir öneme sahip. 1100 yılında inşa edildiği sanılan şato, 17. yüzyılda yıkılmıştı. Berlinli bir girişimci olan Louis Ravené, 300 altın mark karşılığında şatoyu satın alarak tekrar, gotik tarzda inşa ettirdi.
1914 yılında, öğretmen Richard Schirmann dünyanın ilk öğrenci yurdunu burada açtı. Kuzey Ren-Vestfalya'daki Altena Şatosu’nun yaşı 800'ün üzerinde. Yüzyıllar boyunca bakıma muhtaç halde kalan yapının restorasyonu 1918 yılında tamamlandı.
Hendeklerle korunan en iyi Alman kalelerinden biri yine Kuzey Ren-Vestfalya'da bulunuyor. Satzvey Kalesi'nin tarihi 12. yüzyıla uzanıyor. Caydırıcı hendekler, koylardan gelecek düşmanları uzak tutmak ve kaleyi korumak için kazılmıştı. Kayalıklar, ya da tepe üzerleri gibi coğrafi imkânların olmadığı düz bölgelerdeki kaleler böyle savunuluyordu.