1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Analiz: Erdoğan’ın zor seçimi

16 Şubat 2021

Küresel gelişmeler, Erdoğan’ı ekonomide zor bir tercihle karşı karşıya bıraktı. Saray’ın kararı, siyaseti nasıl etkileyecek? Reformlar neden gecikti? Kurlardaki düşüş devam edecek mi? Erdal Sağlam DW Türkçe için yazdı.

Fotoğraf: Emin Sansar/AA/picture alliance

Küresel ekonomideki gelişmeler, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın "Batı ile ilişkileri düzeltip ekonomik zorlukları aşma planı”nı zora sokuyor. Petrol ve gıda başta olmak üzere emtia fiyatlarındaki artışlar, sıkı para politikasının daha uzun süre uygulanmasını zorunlu kılacak. Bir an önce yüksek büyümeye geçip, seçimlere böyle bir ortamda gitmeyi amaçlayan Cumhurbaşkanı’nın sabrının yeni duruma dayanıp dayanmayacağı bilinmiyor.

Pandemi etkisiyle iyice zorlaşan ekonomik koşullar ve Joe Biden'ın ABD’de başkanlık koltuğuna oturması, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı zor bir seçimin eşiğine getirdi. İttifak ortağı MHP ile birlikte, anketlerde oy oranlarının giderek eridiğinin somutlaşması da yeni tercihi güçlendirdi. Ekonomik zorlukları aşmak için kendisini yeniden Batı ile ilişkileri güçlendirmek zorunda hisseden Erdoğan, bu nedenle ekonomi yönetimini değiştirerek sıkı para politikasına geçti, ekonomi ve hukuk reformlarının sözünü verdi.

Batı’yla umduğu sıcak teması henüz sağlayamayan Erdoğan’ın, oy oranlarındaki erimeyi durdurmak için içeride güvenlikçi ve milliyetçi söylemini artırdığı gözleniyor. Buna karşılık bazı çıkışları olsa da, eskiye kıyasla Batı’yla ilişkilerinde daha dikkatli bir dil kullanıyor. AB ile nispeten sorunsuz bir döneme girildi ama ABD’nin yeni yönetiminin, Türkiye’yi zorladığı görülüyor. S-400’ler konusunda ABD’nin tavizsiz tavrıyla karşılaşan Erdoğan buna ek olarak Biden’ın, tüm ülkelerde olduğu gibi ilişkilerinde demokrasi ve insan haklarını öne çıkaran koşullarıyla karşılaştı. Bu durum da içeride dozunu artırdığı güvenlikçi politikaları zora sokuyor.

Reformlar neden gecikti?

Bu arada hazırlandığı söylenenekonomi ve hukuk reformlarınınaçıklanmasının geciktiği görülüyor. Erdoğan’ın hazırladığı reform taslaklarını ABD ve AB ile müzakere etmek istediği, bu nedenle açıklamaların geciktiği kulislerde konuşulmaya başladı.

Batı ile ilişkilerin yanında, küresel gelişmelerin ekonomideki düzelmeyi geciktireceği anlaşılıyor. Eski Merkez Bankası Başekonomisti Prof. Hakan Kara, Dünya Gazetesi'ndeki değerlendirmesinde, sıkı para politikasının TL’deki değerlenme ile enflasyonu, kredilerdeki yavaşlamanın ise talep yoluyla dış açığı azaltmasının öngörüldüğünü söyledi. Bu nedenle kısa vadede enflasyon ve cari görünümünün uygulanan politikaların başarısı açısından kritik olduğunu kaydeden Kara, “Ne var ki; son dönemde bu iki makro hedef değişkeninin arzu edilen yönde ilerlemesi konusunda temel bir risk ortaya çıktı: Emtia fiyatları. Yani petrol, gıda metal gibi ürünlerin uluslararası piyasalardaki artışı” dedi. Emtia fiyatlarındaki artışın bir yandan ithalat faturasını artırıp, diğer yandan girdi maliyetleri nedeniyle enflasyonu olumsuz etkileyeceğinin altını çizen Kara, başarı için gereken sürenin bu nedenle uzayacağına dikkat çekti.

Özetle yüksek faizle enflasyon ve cari açık sorununu çözerek, sıcak parayla büyüme sağlama planı zora giriyor. Sıkı para politikasının süresinin uzaması, daha kapsamlı ekonomi reformları ve daha radikal hukuk reformlarıyla güvenlikçi politikalardan dönüş ve demokrasinin güçlendirilmesi gerekebilir.

Gazeteci Erdal SağlamFotoğraf: Privat

Ekonomideki dönüş siyaseti etkileyebilir

Cumhurbaşkanı Erdoğan damadı yerine yeni ekonomi yönetimi atayarak sıkı para politikası uygulamayı kabul ederken bu kadar zor bir yola girdiğini düşünüyor muydu, bilmiyoruz. Erdoğan'ın "Ne olursa olsun yüksek büyüme” anlayışında olduğunu göz önüne alırsak, “kısa sürede ekonominin toparlanması, bunun için Batı ile ittifakın güçlendirilebileceği ama bunun ardından seçim kazandıracak politikalara dönüş” amacı taşıdığı söylenebilir.

İşte gelinen noktada bu amacın gerçekleşmesinin daha da zora girdiği görülüyor. Erdoğan tercihini yaptı ama geri dönülmez bir yola şimdiye kadar girmedi. Reform açıklamasının gecikmesi de bu kapsamda değerlendirilebilir. Daha uzun süre sıkı para politikasına, Batı’nın artan taleplerine sabır gösterebilecek mi, henüz bilmiyoruz. Bu yolu "çaresiz” görüp devam ettirmesi halinde ise hem büyüme planlarından fedakarlık etmesi hem de oylarındaki erimeye katlanması gerekebilir. Aynı zamanda MHP ile yürüyen ittifakını bozup yeni ittifaklar için iç politikada köklü değişikliklere gitmesi gündeme gelebilir. O nedenle şartların Erdoğan'ın seçimini iyice zorlaştırdığı söylenebilir.

Daha fazlasını okumak için: Türk lirasındaki toparlanma kalıcı mı?

Kurlardaki olumlu seyir daha ne kadar sürer?

Ekonomi yönetimindeki değişiklik ile birlikte girilen sıkı para politikasının başarısı, kurlardaki iyileşmede açıkça görülüyor. Kasım ayı başında 8.65 TL’ye çıkan dolar kuru bu hafta 7 TL’nin altına indi, 6.9 TL’ye yaklaştı.Kurlardaki olumlu gidişatta doların küresel değer kaybı da etkili. Ama asıl pay değişen para politikalarının...

TL’nin değer kazancı, politikaların başarısını göstermesi açısından yakından izleniyor. Yabancı bankaların son günlerde sık sık TL raporlarına şahit oluyoruz. Büyük yabancı bankaların tahminlerinde kurlardaki düşüşün sürebileceği, 6.80 TL hatta daha altına inebileceği belirtiliyor. Ancak aynı analizlerde dalgalanma aralığının yüksek tutulduğunu, alt sınır için 6.50-6.80 TL tahminleri yapılırken, üst sınır için ise 7.50 TL’ye kadar aralığın genişlediğini görüyoruz.

Kurların kısa sürede mevcut seyrini koruyacağı ancak asıl yönün Erdoğan’ın yapacağı tercihlerle belirleneceğini söyleyebiliriz. Erdoğan'ın sıkı para politikasının uzamasına tahammül etmemesi, Batı ile ilişkilerin yeniden sıkıntılı bir sürece girmesi, bu arada yaptırımlar gibi riskler bulunduğu kesin. Bu riskler gerçeğe dönüşürse; gelinen kur seviyelerinin geçici olacağını, 2020 Kasım ayının başındaki kur seviyelerine yeniden çıkılabileceğini söylemek yanlış olmaz.

Erdal Sağlam

©Deutsche Welle Türkçe

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik