1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Faiz ve kredi büyümesinde kumanda Ankara'da

28 Şubat 2019

DW Ekonomi Uzmanı Uğur Gürses, Ankara'dan bankalara uygulayacakları faiz oranları yanında şimdi de kredi hacminde yüzde 15 büyüme hedefi verildiğini, bunun serbest piyasa koşullarını bozduğunu belirtiyor.

Symbolbild Lira-Erholung stützt türkische Börse
Fotoğraf: Getty Images/AFP/Y. Akgul

Durgunluğa çare bulamayan Ankara, seçim yaklaşırken ekonomik birimler üzerindeki baskısını giderek artırıyor. Şirketlere zam yapmama, işten eleman çıkarmama konusunda "büyük birader" baskısı hissettirilirken, bankalara da faiz ve kredi konusunda baskılar yoğunlaşıyor.

Bankacılık sistemindeki kredi hacminin küçülmesi ki buna literatürde "kredi çöküntüsü" deniliyor; son dönemde Ankara’nın en başta gelen gündemini oluşturuyor.

Kredi hacmindeki daralmanın iki nedeni var; biri ödemeler dengesindeki "ani duruş". Yani sermaye girişlerinin durması ve hatta çıkış yaşanması. İkincisi de yerleşiklerin neredeyse son bir yılda bir taraftan bankacılık sisteminden döviz hesaplarını çekmesi, diğer taraftan da sistemde olanların da TL’den dövize geçmeye devam etmeleri. Her iki gelişme bankacılık sisteminin bilançosunu baskı altına alıyor. Bir taraftan da ekonominin derin bir durgunluğa girmesi ve batık kredileri artması bankaların kredide frene basmalarına yol açıyor.

Kredi hacminde daralma ekonomik durgunluğu besliyor. Ankara'da politika yapıcıların bir taraftan bankalara faizi indirme baskısı yaparken, şimdi de yeni bir kredi hedefi verdikleri anlaşılıyor.

Hedefi BDDK vermiş

Bankacılık kaynakları Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) geçen hafta 13 bankanın üst yöneticilerini çağırarak "yıllık yüzde 15'lik bir kredi büyümesi yapmalarını" istediğini aktarıyor.

Uğur GürsesFotoğraf: Selcuk Samiloglu

31 Mart seçimi öncesinde Ankara ekonomideki kurumları kullanarak dört bir kanaldan piyasa oyuncularına baskı yapıyor. Mevduat faizinin seviyesinden, kredilere uygulanacak ortalama faize kadar her şey bankalarca kendilerine Ankara’dan bildirilen seviyenin üzerinde olamayacağı bildirildiği gibi, şimdi de kredi hacmini artırmalarını, bunun da yıl sonunda yüzde 15 olması gerektiği şart koşulmuş.

Serbest piyasa ekonomisine aykırı biçimde bankalar üzerinde düzenleyici otoritenin baskısı ile ticari kararlar alınması isteniyor. Buna karşı durabilenlerin kimi yabancı bankalar olduğu ifade edilirken, banka yabancı olsa bile Türk yöneticilerin bu baskıyı hissettiği çeşitli kaynaklarca ifade ediliyor.

Bankacılar, BDDK'nın bankaların çoğunluk hissedarlarına da baskı yaparak Ankara'dan verilen ve bankaların ticari kararlarına müdahale anlamına gelen kural dışı talimatlara uymayan yöneticilerin görevden alınmasını istediği, giderek genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi düzeyinde yöneticinin Ankara’dan gelen işaretle görevlerinden ayrılmak zorunda kaldıkları anlatılıyor. Bu sayının son dönemde 10'a yaklaştığı da not ediliyor.

Bankacılık sistemindeki krediler ağustos ayından bu yana küçülüyor. Son 4-5 haftalık dönemdeki kredi büyümesinin ivmesi ise kamu bankalarından geliyor. Yılbaşından 15 Şubat tarihine kadar 45 günlük sürede bankacılık sisteminin toplam kredileri 12 milyar TL artarken, kamu bankalarındaki artış 18 milyar TL oldu. Yabancı ve özel bankalarda toplam 6.7 milyar TL’lik bir kredi düşüşü yaşandığından, toplam krediler sadece kamu bankaları kaynaklı artmış oldu.

Ticarette siyasi vesayet

Bankacılık sektörünü düzenleyen ve gözeten bağımsız bir kamu otoritesi olarak kurulan BDDK’nın bankalara kredi büyümesi konusunda "komuta" etmesi yasayla kendisine verilen bir görev olmadığı ve piyasa koşullarını bozduğu gibi rekabete de aykırı.

Hükümetler bütçe gibi ekonomik parametreleri kendi kapasiteleri çerçevesinde hedefleyebilirler ancak özel kesim oyuncularına "görev zimmetlemeleri" serbest piyasa koşullarına aykırı. Son dönemde, finans kesiminden reel kesimin fiyatlama, istihdam ve büyüme kararlarına Ankara'dan baskı ile müdahale edilmesi "komuta ekonomisi" görünümü sergiliyor. Bunun bağımsız kurumlar eliyle dikte edilmesi de kurallı ve kurumlara dayalı ekonomi politikasının altını boşaltıyor. Ekonomik birimlerin geleceğe bakışını ve güvenini tahrip ediyor.

Kredi dereceleme kuruluşu Moody's de son açıklamasında, kamu bankalarının kredi hamleleri ile hükümetin kredi kanallarını açık tutma isteğinin bankaların üzerinde yeni bir risk oluşturduğunu ve marjlar üzerinde negatif etkiye neden olduğuna işaret ediyordu.

Uğur Gürses

@ Deutsche Welle Türkçe

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik