1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

"Siyaset faiz düğmesine basınca"

25 Temmuz 2019

Uğur Gürses’e göre, yüklü faiz indirimi bir taraftan orta vadede TL’nin kırılganlığına yeni bir kapı açarken, diğer taraftan da kısa vadede kredi büyümesine katkı sağlayamayacak.

Fotoğraf: Getty Images/C. McGrath

Görevden alınan başkanın yerine atanan yeni Merkez Bankası başkanı ve kurulu kendilerinden isteneni verdi; bağımsızlığı kalmayan Merkez Bankası Para Politikası Kurulu, kısa vadeli faizleri yüzde 24’ten 4.25 puan düşürerek, yüzde 19.75’e çekti.

Görevden alma sonrasında ay ortasında Cumhurbaşkanı Erdoğan gazetecilerle bir araya geldiğinde, "Faizi ciddi manada düşüreceğiz. Faiz düştüğü anda enflasyonun da ciddi manada düştüğünü göreceksiniz” demişti.

Bankanın doğrudan siyasi direktif altına girerek yüklü olarak yaptığı bu faiz indirimin potansiyel riski şu: Hep olduğu gibi “kısa farla” sadece öne bakarak yani bugüne bakarak ölçülmesi, yeni risklere cesaret verecek. “425 baz puan indirdik, piyasaya hiçbir şey olmadı” bakışı ile yeni yüklü indirimlere cesarete veren bir kapı açılmış oldu.

Daha fazlası, baz etkisiyle Eylül’de yıllık enflasyonun 3-5 puan daha gerilemesi mümkün; böylece “faizin 4.25 düşürülerek enflasyonun da 4 puan gerilediği” biçiminde “şehir efsanesine” inanacaklara kötü bir kılavuz da oluşacaktır, yeni bir cesaret hamlesi de gelecektir.

İşin doğrusu, küresel konjonktürde de benzer tabloyu görmek mümkün; faiz indirimleri her zaman finansal varlık sahiplerini, yatırım fonlarını memnun eder. Onlar da kısa vadeli “vur-kaçın kokusunu” aldılar. Çünkü faiz indirimleri varlık fiyatlarını yukarı doğru iter.

Türkiye gibi yapısal sorunlarıyla derin bir krize giren bir ülkede, faizi indirerek sorunları çözmek mümkün değil. İlave faiz indirimlerinin geleceği sinyalleri de kısa vadede varlık fiyatlarını yukarı itebilir ancak orta ve uzun vadede sert değer kayıplarını da bünyesinde büyütür.

Krediyi büyütmez

Faiz indirimi, kredi çöküşü yaşayan finansal sektöre ve reel sektöre yeni bir kredi kaynağı sağlayamayacak ne yazık ki. Meclis’ten geçen “yeniden yapılandırma” içeren torba yasada olduğu gibi. Yasanın çıkmasının şirketlere yeni kredi imkânı, bankalara da fon sağlayamayacağı gibi.

Bir bankacı, bu faiz indirimini “el bombasının pimini çekmek gibi” biçiminde tanımlıyor.

Özellikle de S-400 teslimatı sonrasında Türkiye’ye uygulanabilecek potansiyel yaptırımların gündemde olduğu bir dönemde, ülkenin merkez bankası neden parasının korunma kalkanlarını indirir?

Yüklü faiz indirimi bir taraftan orta vadede TL’nin kırılganlığına yeni bir kapı açarken, diğer taraftan da kısa vadede kredi büyümesine katkı sağlaması zor.

Gelelim teknik tarafına.

Bankanın açıklamasının içeriğine gelmeden önce şekildeki dikkat çeken unsur; neredeyse eski metin şablonu tamamen atılıp yeni ve uzun bir metinle açıklanmaya çalışılıyor.

Banka faiz indirimi açıklamasında, “güncel tahminler yılsonu itibarıyla enflasyonun Nisan Enflasyon Raporu’nda verilen öngörülerin bir miktar altında kalabileceğine işaret etmektedir. Bu çerçevede Kurul, enflasyon görünümünü etkileyen tüm unsurları dikkate alarak, politika faizinin 425 baz puan indirilmesine karar vermiştirdiyor.

Özeti şu: Enflasyon, yılsonuna doğru enflasyonun seyrine dair tahminimizin de altında çıkabilir, bu yüzden faizin 4.25 puan düşürüldüğü anlatılıyor.

Açıklamada, bundan sonra ne yapılacağının da işaretini veriyor; geçen ay bankanın metinlerine giren “hedeflenen patikanın” belirleyici olacağı. Yani enflasyon bankanın tahmin ettiği seyirde giderse faiz düşüşü devam edecek: “Enflasyondaki düşüşün hedeflenen patika ile uyumlu şekilde gerçekleşmesi için para politikasındaki temkinli duruşun sürdürülmesi gerekmektedir. Bu çerçevede, parasal sıkılığın düzeyi ana eğilime dair göstergeler dikkate alınarak enflasyondaki düşüşün sürekliliğini sağlayacak şekilde belirlenecektir”.

Geleceğe sinyal

Ağustos ayında da olağanüstü bir fiyat hareketi olmazsa 12 Eylül’de yeni faiz indiriminin sinyali veriliyor.

Bankanın Nisan sonundaki enflasyon tahmini: Enflasyonun 2019 yıl sonunda yüzde 14.6 olacağı tahmin edilirken, bunun yüzde 12.1 ile yüzde 17.1 aralığında olabileceği öngörülüyordu. Merkez Bankası’nın piyasa uzmanlarından derlediği Beklenti Anketi’nin en son Temmuz verilerine göre, yılsonu için beklenen enflasyon seviyesinde Haziran beklentilerine göre kayda değer bir düşüş yok; yüzde 15.85’ten yüzde 15.01’e geriledi.

Yukarıdaki açıklamada yer alan "parasal sıkılığın düzeyi ana eğilime dair göstergeler dikkate alınarak enflasyondaki düşüşün sürekliliğini sağlayacak şekilde belirlenecektir” biçimindeki cümleden, Cumhurbaşkanı’nın “faiz sebep enflasyon netice” biçimde özetlediği “yaklaşıma” gönderme mi var pek anlaşılmıyor. Yani para politikası sıkı olduğu için mi enflasyon düşecek, yoksa enflasyondaki düşüşü sağlayacak olan bu yapılan gevşetici adım mı?

Bu yüklü faiz indiriminin uluslararası koşullara da bakılarak alındığı, potansiyel yeni indirimlerin de buna paralel olacağının açıklama metninde izleri var. 

Merkez Bankası Ağustos’un ilk haftasında patlak veren Brunson krizi sonrası TL’deki çöküşü bir süre izlemiş, para politikasındaki sıkılaşmayı ise piyasaya likiditeyi sadece gecelik vadede yüzde 19.25’le vererek yapmış, politika faizini ise 13 Eylül’de 17.75’ten 24’e yükseltmişti.

Şimdi yüzde 19.75’le yaklaşık olarak geçen yılki seviyeye geri dönülmüş oldu.

Bankanın bir sonraki toplantısı 12 Eylül’de yapılacak.

Bu “düğmeye basmayla” yaşadıklarımız kimine “laboratuvar” olarak eğlenceli gelse de, topluma faturasını hep beraber ödemeye devam edeceğiz.

Uğur Gürses

© Deutsche Welle Türkçe

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik