1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Ankara-Berlin arasında gerilim hatları

11 Ekim 2017

Türk-Alman ilişkileri tarihinin en zorlu döneminden geçiyor. Federal Meclis'in soykırım kararından İncirlik krizine, casusluk suçlamalarından Nazi tartışmalarına Ankara-Berlin hattındaki en pürüzlü noktalar...

Symbolbild Türkei - Deutschland
Fotoğraf: Getty Images/V. Rys

Federal Meclis'in soykırım kararı

"1915-1916 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu'nda Ermenilere ve diğer Hristiyan azınlıklara uygulanan soykırımın hatırlanması ve anılması" başlıklı karar tasarısının 2 Haziran 2016'daki oturumda Alman Federal Meclisi'nde kabul edilmesi, Türk-Alman ilişkilerinde uzun soluklu bir krizin fitilini ateşleyen gelişme oldu. Türkiye, Berlin Büyükelçisi Hüseyin Avni Karslıoğlu'nu geri çağırırken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın tasarı lehinde oy kullanan Türk kökenli milletvekillerini "kanı bozukluk" ve "bölücü terör örgütünün uzantıları" olmakla suçlaması Almanya'da yoğun tepkiye yol açtı.

İncirlik krizi

Ermeni soykırım tasarısının Alman Federal Meclisi'nde kabul edilmesinin ilk somut sonucu İncirlik krizi oldu. Türk hükümeti, Alman milletvekillerinin İncirlik Hava Üssü'nde konuşlu Alman askerlerini ziyaretine izin vermemesi üzerine iki ülke arasında yine sert rüzgarlar esmeye başladı. Türkiye önce Alman gazetecilerin, ardından Savunma Bakanlığı Müsteşarı'nın İncirlik ziyaretini engelledi, bunun üzerine Savunma Bakanı Ursula von der Leyen 1 Temmuz 2016'da bizzat İncirlik'i ziyaret ederek mevkidaşı Fikri Işık ile görüşmelerde bulundu, ancak milletvekillerinin ziyaret hakkı konusunda sonuç alamadı. Alman hükümetinin, Meclis'in "soykırım" kararının bağlayıcılığının bulunmadığına vurgu yapan açıklamasının ardından İncirlik için Ankara'dan yeşil ışık çıktı. Ekim ayında Alman milletvekilleri İncirlik'i ziyaret etti. Ama kriz burada bitmeyecekti.

Alman askerleri İncirlik'ten Ürdün'deki Muvaffak Salti Hava Üssü'ne taşındı.Fotoğraf: picture-alliance/dpa/Bundeswehr/Falk Bärwald

15 Temmuz darbe girişimi

Türkiye'de 15 Temmuz 2016'da gerçekleşen darbe girişimi sonrasında ilan edilen Olağanüstü Hal ve Kanun Hükmünde Kararnamelerle başlatılan tasfiye dalgası, hak ihlalleri suçlamalarını beraberinde getirdi ve iki ülke arasındaki ilişkiler daha da gerildi. Almanya, Türkiye'yi hukuk devleti ilkelerinden uzaklaşmakla eleştirirken, Ankara Berlin'i dayanışma göstermemekle suçladı. Darbe girişimi sonrası Türkiye tarafından Gülen yapılanması mensubu oldukları suçlamasıyla aranan 400 kadar subay, diplomat ve yargıcın Almanya'ya iltica başvurusu yapması ve Türkiye'nin iade taleplerinin Berlin tarafından reddedilmesi krizde yeni bir doruk noktasını oluşturdu. Türkiye Almanya'yı "teröre destek vermekle" suçladı, Alman milletvekillerine İncirlik'in kapıları yeniden kapandı.

Casusluk krizi

Almanya'da faaliyet gösteren Diyanet İşleri Türk-İslam Birliği (DİTİB) bünyesinde görevli imamların Gülen yanlıları hakkındaki bilgileri Türk istihbaratı ve diğer devlet kurumlarına ilettikleri iddialarıyla Aralık 2016'da patlak veren tartışmaların ardından Almanya'daki Ankara bağlantılı casusluk iddiaları art arda geldi. Alman iç istihbarat servisi Anayasayı Koruma Teşkilatı, Mart 2017'deki açıklamasında Türk hükümetinin Almanya'daki istihbarat faaliyetlerinde çarpıcı bir artış görüldüğünü bildirdi. Teşkilat Başkanı Hans-Georg Maaßen, Ankara tarafından yönlendirilen faaliyetler arasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a muhalif kişilerin izlenmesi, kişilerin etki altına alınmaya çalışılması, propaganda ve dezenformasyon kampanyalarının olduğunu belirtti. Şubat ayında düzenlenen Münih Güvenlik Konferansı'nda MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın Alman dış istihbarat servisi BND'nin Başkanı Bruno Kahl'e, Gülen yapılanmasına dahil olduğu düşünülen 300'ü aşkın kişi ve 200'ü aşkın kuruluşun yer aldığı bir liste verdiğinin ortaya çıkmasıyla tartışmalar daha da hararetlendi.

Hollanda polisinin Türk Konsolosluğu önündeki göstericilere sert müdahalesi Türkiye'de yoğun tepkiye neden oldu.Fotoğraf: picture alliance/AP Photo/Peter Dejong

Nazi benzetmesi ve Hollanda krizi

Türkiye'de 16 Nisan'daki Anayasa değişikliği referandumu öncesinde Türk yetkililerin Almanya'daki kampanya etkinliklerinin çeşitli gerekçelerle iptal edilmesi iki ülke arasında bir kez daha soğuk rüzgarlar esmesine neden oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Alman hükümetinin uygulamalarını Nazi dönemine benzetmesi Almanya'da büyük öfke yarattı. Almanya ile "Nazi" benzetmesi krizini Hollanda krizi izledi. Hollanda hükümetinin, Mart ayında Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun uçağının iniş iznini iptal etmesinin ardından Almanya üzerinden karayoluyla bildirimde bulunmadan Hollanda'ya geçen Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya sınırdışı edildi. Erdoğan, Hollanda hükümetine de Hollanda'ya destek çıkan Almanya Başbakanı Merkel'e de sert tepki gösterdi.

Konya krizi ve İncirlik'e veda

İncirlik'ten farklı olarak Alman askerlerinin NATO bünyesinde görev yaptıkları Konya hava üssüne Alman milletvekillerinin ziyaretinde de sorun çıktı. IŞİD'le mücadele çerçevesinde 260 Alman askeri ve Tornado keşif uçaklarının görev yaptığı Konya 3.Ana Jet Üssü'nü ziyarete izin çıkmayınca NATO devreye girdi ve Eylül ayında Alman vekillerin NATO Genel Sekreter Yardımcısı Rose Gottemoeller başkanlığındaki resmi heyet beraberinde Konya'yı ziyaret etmesi ara formülü bulundu.

İncirlik konusundaysa tüm girişimlere rağmen Türk hükümetinden ziyaret izni çıkmaması üzerine sorun Federal Meclis gündemine taşındı. Meclis'te 21 Haziran'da yapılan oylamada, Adana'daki İncirlik Hava Üssü'nde görev yapan Alman askerlerinin Ürdün'ün Azrak kentindeki Muvaffak Salti Hava Üssü'ne taşınmasına karar verildi.

IŞİD'e karşı oluşturulan uluslararası koalisyona destek veren Alman askerlerinin bir NATO ülkesinden NATO üyesi olmayan Ürdün'e taşınması, Alman federal ordusunun tarihinde bir ilk oldu. Alman ordusunun İncirlik'ten taşınma işlemleri Ekim 2017'de tamamlandı.

Türkiye'de tutuklu bulunan Peter Steudtner ve Deniz Yücel.Fotoğraf: picture-alliance/privat/K. Schindler

Türkiye'de tutuklu Alman vatandaşları

Die Welt gazetesi Türkiye muhabiri Deniz Yücel'in 27 Şubat'ta tutuklanması ve Erdoğan'ın daha iddianame hazırlanmadan Yücel için "ajan" ve "terörist" gibi ifadeler kullanması Berlin'de soğuk duş etkisi yarattı. Ardından Temmuz ayı başında Büyükada'da düzenlenen bir seminerde, aralarında Alman vatandaşı Peter Steudtner'in de bulunduğu çok sayıda insan hakları aktivistinin gözaltına alınması ve Steudtner'in Temmuz ayında tutuklanması, Berlin açısından bardağı taşıran son damla oldu.

Almanya'dan politika değişikliği ilanı

Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, 20 Temmuz'da yaptığı açıklamada Türkiye ile ilişkilerde gösterilen sabrın sonuna gelindiğini belirterek, Almanya Federal Cumhuriyeti'nin Türkiye politikalarının yeniden gözden geçirileceğini ilan etti. Gabriel, Türkiye'de tutuklu Alman vatandaşlarının serbest bırakılmasını talep ederek, Türkiye'ye yönelik seyahat bilgilerinin sertleştirilmesi, Hermes kredi ve ihracat kredilerinin gözden geçirilmesi gibi önlemler açıkladı.

Erdoğan'ın "Türkiye düşmanı partiler" çıkışı

Türkiye ile yaşanan gerginlikler Almanya'da 24 Eylül'deki genel seçimler öncesinde kampanyaların öne çıkan konuları arasında yer aldı. Türkiye'ye yönelik sert mesajların dikkat çektiği seçim kampanyaları döneminde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Türkiye düşmanı partilere oy vermeyin" çağrısı gerilimi daha da tırmandırdı. Erdoğan'ın Türk kökenli Alman vatandaşlarını "Hristiyan Demokratlar, Sosyal Demokratlar ve Yeşiller'e" oy vermemeye çağırması, "içişlerine müdahale" ve "seçim boykotu" suçlamalarına neden oldu.

© Deutsche Welle Türkçe

BK/HS

 

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik

Bu konuda daha fazla içerik

Daha fazla içerik göster