AP’den Türk hükümetine sert eleştiri
12 Mart 2014 Avrupa Parlamentosu'nun (AP) 2009-2014 yasama döneminin son Türkiye kararı Türk hükümetine yönelik sert eleştirilerle kabul edildi. Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerinden uzaklaştığı mesajı verilen kararda, yargının tarafsızlık ve bağımsızlığı ve hukuk devleti ilkelerine özel vurguda bulunuldu. Türkiye'nin AB üyelik perspektifini ilke olarak destekleyen Liberal Grup ilk defa “hukuk devleti ilkesine saygı duyulmadığı” gerekçesiyle katılım müzakerelerinin “askıya alınması” çağrısında bulundu.
2007 yılından bu yana AP Türkiye raportörlüğü yapan Hollandalı Hıristiyan Demokrat parlamenter Ria Oomen-Ruijten, bugün Strasbourg’da 153’e karşı 475 oyla kabul edilen karar için “bugüne kadar hazırladıklarımın en eleştireli” ifadesini kullanmaktan kaçınmıyor. Rapor öncesinde Salı akşamı genel kurulda düzenlenen Türkiye oturumunda dile getirilen eleştirileri de hatırlatan Hollandalı parlamenter, eleştirilerin en kritik noktasının “yargının bağımsızlık ve tarafsızlığı” etrafında odaklandığına işaret ediyor. AB içinde Türkiye dosyasını takip eden herkesin özellikle son aylarda dile getirdiği bu kaygı oturum sırasında, AB dönem başkanlığını yürütmekte olan Yunanistan’ın Avrupa İşleri Bakanı Dimitris Kurkulas ile Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle tarafından da vurgulanmıştı.
Oturumda Türkiye’deki son gelişmeler ışığında AB içinde Ankara’yla ilişkiler konusunda iki değişik ekolün mevcut olduğu ortaya çıktı. Bunlardan ilki, “Türkiye artık Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getiren bir ülke değil, bu nedenle katılım müzakerelerini askıya alalım” görüşünü savunuyor. Bu çizgi daha birkaç ay öncesine kadar sadece aşırı sağcılar ve çoğu Hıristiyan Demokrat ve AB karşıtlarını bir araya getiren gruplara üye olup değişik nedenlerle Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkanlar tarafından savunulmaktaydı, hâlâ da savunuluyor. Fakat ilke olarak Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyenler arasında da Gezi Parkı olaylarından sonra yankı bulmaya başladı. Bu çevrelere nedeni sorulduğunda “Türk hükümetinin savunulacak hali kalmadı” cevabını veriyorlar. Liberal Grup temsilcilerinin bu haftaki “Türkiye’de hukuk devleti kalmadı, üyelik müzakereleri askıya alınsın” çıkışının nedeni büyük ölçüde burada yatıyor. Zira bu parlamenterler de seçmenlerinden Türkiye hakkında gelen eleştirilere sessiz kalmakta zorlanıyorlar.
‘Türkiye'ye müzakerelerle etki edilebilir'
İkinci ekol ise Avrupa Komisyonu’nun savunduğu “Türkiye üzerinde nüfuz sahibi olmak istiyorsak Ankara'yla üyelik müzakerelerini sürdürmeliyiz” çizgisini savunuyor. Avrupa Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle ile Türkiye raportörü Oomen-Ruijten bu çizgiyi savunanların başında geliyor. AB üyesi ülkelerin hükümetleri de şimdilik bu çizgideler. Avrupa Komisyonu, Ankara’yı yargı ve temel haklar konularında bir bakıma reforma mecbur kılmak amacıyla AB devletlerinden bu konularla ilgili 23 ve 24’üncü müzakere başlıklarının açılmasına izin vermelerini istiyor. Zira Komisyon ve Avrupa Parlamentosu'ndaki birçok üye, Türk hükümetine Avrupa standartlarında reform yaptırmanın ancak bu şekilde mümkün olabileceğini düşünüyor. Bununla birlikte, 2014-2019 yasama dönemi için Mayıs ayında yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde, öngörüldüğü gibi aşırı sağcı ve AB karşıtı partilere mensup vekillerin parlamento içindeki sayılarının artması halinde Türkiye açısından gelecek aylardan itibaren daha zor bir manzaranın oluşacağını söylemek abartı olmaz. Reform süreci durmuş bir Türkiye bu hafta çıkan kararı arayacak hale gelebilir.
AP'yi Türkiye konusunda bu denli sert bir karar almaya iten gelişmelerin büyük ölçüde 17 Aralık 2013 sonrası yaşananlar olduğu da kulislerde açıkça dile getirilmekte. Yolsuzluk iddiaları AP kulislerinde “skandal” olarak tanımlanıyor ve hükümetin bu iddialara verdiği tepki eleştiriliyor. Raportör Oomen-Ruijten, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) bünyesindeki son değişiklik için “kuvvetler ayrılığı prensibini tehlikeye attı. Hukuk devletinde hükümet yargıç ve savcıların atanmasına ve aldıkları kararlara karışmaz” ifadesini kullanıyor. Bugün alınan kararda, Avrupa Konseyi’nin anayasal konulardaki referans organı Venedik Komisyonu’yla işbirliği içinde HSYK’nın Avrupa normlarında yeniden yapılandırılması isteniyor.
‘Daha iyi demokrasi'
Bundan önceki yıllarda yolsuzluk olayları veya yolsuzlukla mücadele Türkiye’yle ilgili AP kararlarında dile getirilse de ön planda değildi. Bu yıl bu gelenek değişti. 17 Aralık sonrası yaşanan gelişmeler nedeniyle, karara, “üst düzeydeki” yolsuzluk iddialarının “kaygı verici” olduğuna dair bir ibare eklendi. Bu iddiaları soruşturmakla görevli savcı ve polis memurlarının görevden alınmış olmalarının “soruşturmanın saygınlığına gölge düşürdüğü” ve “bağımsız yargı ilkesine aykırı olduğu” not edildi. Türk hükümetine, Türkiye'nin Avrupa Konseyi bünyesinde imzalayıp taraf olduğu yolsuzlukla mücadele sözleşmelerini uygulama yükümlülüğü anımsatıldı.
Kararda yeni internet yasasına da değiniliyor. Yasanın “ifade özgürlüğü ve araştırmacı gazeteciliği tehlikeye atabileceği” belirtiliyor. Karara ek olarak hazırlanan ve Başbakan Erdoğan’ın “Facebook ve YouTube’a yasaklama getirilebileceğine” dair beyanlarını “kaygı verici” olarak tanımlandığı bir değişiklik önergesi de oy çoğunluğuyla kabul gördü.
AP, her ne kadar Türkiye’deki son gelişmelere odaklanmış olsa da geçen yılki Gezi Parkı olaylarını da unutmadı. Gezi Parkı protestolarının Türk vatandaşlarının “daha iyi bir demokrasi istediğini gösterdiği” görüşü dile getirilip, polisin protesto gösterilerine katılanlara aşırı müdahalesi eleştirildi. Türk hükümetinden toplantı ve gösteri özgürlüğünü güvence altına alması talep edildi. Kararda, olayların medya tarafından “yeterince yansıtılmamış” olması ve medyadaki yaygın oto sansür de “kaygı verici” olarak nitelendi.
Kararda Kıbrıs’taki yeni çözüm süreci ile Türk hükümetinin Kürt sorununun çözümü için başlattığı sürece destek mesajları da yer alıyor.
© Deutsche Welle Türkçe
Kayhan Karaca / Strasbourg
Editör: A. Günaltay