1. İçeriğe git
  2. Ana menüye git
  3. DW'nin diğer sayfalarına git

Araştırma: Karantina sosyal eşitsizliği pekiştiriyor

23 Nisan 2020

Almanya’da yapılan bir araştırmaya göre, karantinada sosyal eşitsizliğin sonuçları daha da vurucu biçimde hissediliyor. Kısıtlı alanlarda yaşayan çocuklu aileler açısından izolasyonun zararları daha fazla.

İtalya'da karantinada bir aile
İtalya'da karantinada bir aileFotoğraf: Reuters/M. Toniolo

Almanya’da yapılan bir araştırma, korona krizinde uygulanan izolasyon önlemlerinin toplumdaki sosyal eşitsizliği daha da pekiştirdiğini ortaya koydu. Federal Nüfus Araştırmaları Enstitüsü'nün (BIB) araştırmasına göre, karantina şartlarında özellikle çocuklu aileler arasında imkanlar bakımından oldukça büyük farklılıklar gözleniyor.

Verilere göre, Almanya'da her üç aileden birinin bir bahçeye erişimi bulunmuyor. Özellikle büyük şehirlerde ve yoğun nüfuslu endüstri bölgelerinde yaşayanlar, genellikle oldukça küçük dairelerde kalıyor ve bu ailelerin doğaya, park ya da ormanlara erişim imkanları oldukça sınırlı.

BIB'den araştırmacı Inga Lass, çocuklu ailelerin yüzde 30'undan fazlasının bahçesi bulunmayan çok katlı evlerde ya da apartmanlarda, yüzde 2,5'inin de bahçesi bulunmayan müstakil evlerde yaşadığını belirtiyor.

"Kamusal alan ihtiyacı hiç olmadığı kadar yüksek"

BIB Araştırma Direktörü Martin Bujard da özellikle çocuklarını tek başına yetiştiren ebeveynlerin zor durumda olduğuna dikkat çekiyor. Bu ebeveynlerin yalnızca yarısının bir bahçeye erişiminin olduğunu belirten Bujard, "Hareket eksikliği, gün ışığından ve temiz havadan yararlanamama ruhsal ve fiziksel duruma olumsuz etki edebiliyor" ifadelerini kullanıyor. Bujard’a göre bu durum, uyku bozukluklarına, hatta depresyon riskine neden olabiliyor.

Verilere göre, Almanya'da iki çocuğu bulunan ailelerin üçte biri 80 metrekareden küçük bir evde oturuyor. Bu tür kısıtlı yaşam alanlarına sahip ailelerde çocuklar, özellikle de ebeveynler evden çalışıyorsa, temiz hava almadan ve yeterince hareket etmeden evde kalmak zorunda. Araştırma bu tür ailelerin dayanma limitlerini halihazırda çoktan aştıklarını ortaya koyuyor.

Ailelerin bu tür büyük stres durumlarıyla başa çıkma biçimlerinin oldukça farklı olduğuna dikkat çeken Bujard, mevcut durumun çatışma riskini artırdığını ifade ediyor. Bujard "Özellikle de bu insanların hiç olmadığı kadar kamusal alana ihtiyaçları var" saptamasında bulunuyor. Bujard’a göre "Evde Kalın" çağrısı, İtalya ve İspanya’nın aksine fiziksel aktiviteler için dışarı çıkma imkanı bulunan Almanya için yanlış yönlendirici bir slogan. Bujard, açık hava aktivitelerini teşvik edecek şekilde fiziki mesafe ve temas kısıtlaması kurallarına uyulması çağrısının daha doğru olduğunu savunuyor.

Göçmen kökenli çocuklar Almanca öğreniminden geri kalıyor

Federal Nüfus Araştırmaları Enstitüsü'nün araştırmasına göre, anaokulu ve okulların kapalı oluşu bazı ailelerde çocukların dil öğrenimi problemini de beraberinde getiriyor. Evlerinde ağırlıklı olarak Almanca dışında bir dilin konuşulduğu yaklaşık 2 milyon 300 bin çocuk ve gencin dil öğreniminden geri kaldığı belirtiliyor.

BIB Araştırma Direktörü Bujard, 2018 verilerine göre, göçmen kökenli hanelerin yaklaşık yarısında ağırlıklı olarak Almanca konuşulduğunu, ancak üç yaşın altındaki her beş çocuktan birinin evde başta Türkçe, Arapça ya da Rusça olmak üzere bir başka dil konuştuğunu hatırlatıyor.

dpa / SÖ, EC

©Deutsche Welle Türkçe

Sonraki bölüme git Bu konuda daha fazla içerik