Moda devlerinin "yeşil" ürünleri nasıl zehir saçıyor?
10 Aralık 2025
Geri dönüştürülmüş polyesteri "çevre dostu" ve "sürdürülebilir" olarak pazarlayan moda devlerinin bu stratejisi, yeni bir bilimsel araştırmaya göre mikroplastik kirliliğini azaltmak bir yana daha da ağırlaştırıyor.
Adidas, H&M, Nike, Shein ve Zara'dan satın alınan kıyafetler üzerinde yapılan testler, geri dönüştürülmüş polyesterin ham polyestere kıyasla daha fazla mikrolif saçtığını, üstelik bu liflerin daha küçük ve çevre ile insan sağlığı açısından daha riskli olduğunu ortaya koydu.
Araştırma, Çukurova Üniversitesi Mikroplastik Araştırma Grubu'ndan Prof. Dr. Sedat Gündoğdu ve Doç. Dr. İlkan Özkan tarafından yürütüldü. Bulgular, Changing Markets Foundation tarafından yayımlanan kapsamlı raporda kamuoyuyla paylaşıldı.
Çalışma, moda endüstrisinin yıllardır "yeşil dönüşüm" adı altında inşa ettiği geri dönüştürülmüş polyester anlatısını doğrudan sorguluyor.
Şişeden tişörte: Döngüsel ekonomi mi, aşağı dönüşüm mü?
Moda markaları uzun süredir pet şişelerden üretilen geri dönüştürülmüş polyesteri "tercih edilen lif", "çevreci çözüm" ve "döngüsel ekonomi"nin simgesi olarak sunuyor.
Ancak rapora göre bugün geri dönüştürülmüş polyesterin yaklaşık yüzde 98'i tekstil atıklarından değil plastik şişelerden elde ediliyor. Bu durum, kapalı döngü şişeden şişeye geri dönüşüm yerine, şişelerin kısa ömürlü tekstil ürünlerine dönüştürüldüğü bir "aşağı dönüşüm" sürecine işaret ediyor.
Bu süreçte plastik, gıda ambalajı olarak tekrar tekrar kullanılıp geri dönüştürülebileceği bir sistemden çıkarılıyor; yerine birkaç yıl içinde çöpe giden kıyafetlere dönüştürülüyor. Üstelik bu kıyafetler kullanıldıkları süre boyunca mikrolif saçarak suya, toprağa ve havaya karışıyor. Sonrasında ise çoğunlukla geri dönüştürülemiyor; çöplüklere ya da yakma tesislerine gidiyor. Aynı zamanda ham polyester üretimi de artmaya devam ediyor.
Rapor, geri dönüştürülmüş polyester söyleminin sektörün plastik bağımlılığını gizleyen bir araç haline geldiğine dikkat çekiyor.
Türkiye'deki araştırma nasıl yapıldı?
Çalışma kapsamında Adidas, H&M, Nike, Shein ve Zara'dan toplam 51 parça kıyafet satın alındı ve test edildi. Örneklemde pamuk, ham polyester, geri dönüştürülmüş polyester ile ham ve geri dönüştürülmüş polyamid ürünler yer aldı. Mümkün olduğunca benzer türde ürünler (tişört, bluz, elbise, şort) seçilerek sonuçların karşılaştırılabilir olması hedeflendi.
Mikrolif dökülmesi iki aşamalı bir sistemle ölçüldü. GyroWash yönteminde kumaşlardan standart boyutlarda kesilen parçalar yıkanarak gram başına düşen lif sayısı ve lif uzunluğu belirlendi. Wascator sisteminde ise bütün kıyafetler ev tipi yıkamaya benzer koşullarda yıkandı ve gram başına toplam lif kütlesi kaybı hesaplandı.
Araştırmacılar, örneklem sayısının sınırlı görünmesine rağmen, aynı kumaştan binlerce ürün üretildiği için bir ürünün bir üretim partisini temsil edebileceğini ve sonuçların sektörün genel eğilimini yansıttığını vurguluyor.
Geri dönüştürülmüş polyester daha çok mikrolifi saçıyor
Araştırmanın en çarpıcı bulgusu, geri dönüştürülmüş polyesterin açık ara en fazla mikrolif saçan malzeme olması. Geri dönüştürülmüş polyester, gram başına ortalama 12 bin 430 lif salarken ham polyesterde bu sayı 8 bin 28 olarak ölçüldü. Yani geri dönüştürülmüş polyester yaklaşık yüzde 55 daha fazla lif yayıyor.
Sadece miktar değil, liflerin boyutu da riski artırıyor. Geri dönüştürülmüş polyester liflerinin ortalama uzunluğu 0,42 milimetre; ham polyester liflerinin uzunluğu ise 0,52 milimetre. Daha küçük lifler, solunum yollarının alt kısımlarına kadar inebiliyor, suda ve havada daha uzun mesafelere taşınabiliyor.
Wascator testlerinde de geri dönüştürülmüş polyesterin lif kütlesi kaybı ham polyestere göre daha yüksek çıktı. Geri dönüştürülmüş polyester ürünlerde gram başına 0,36 miligram, ham polyesterde ise 0,24 miligram lif kaybı ölçüldü.
Polyamid için yapılan karşılaştırmada da benzer bir tablo görüldü: Geri dönüştürülmüş polyamid, ham polyamide göre ortalama 3,3 kat daha fazla lif döktü. Rapor, mekanik geri dönüşüm sürecinin lifleri zayıflattığını, daha kırılgan hale getirdiğini ve bu nedenle yıkama sırasında daha kolay parçalandıklarını ortaya koyuyor.
Pamuk ile sentetikler arasında fark ne?
Pamuklu ürünler de lif salıyor, ancak ortaya çıkan liflerin yapısı sentetiklerden farklı. Pamuklu kıyafetler gram başına daha ağır ve daha uzun lifler döküyor.
Pamuk lifleri sentetiklere göre daha yoğun ve ıslandığında daha da güçleniyor; bu nedenle daha çok küçük parçacıklara ayrılmak yerine daha kalın ve ağır iplik parçaları halinde kopuyor. Bu, daha büyük liflerin solunum yolunun alt bölgelerine inmesi zor; çoğu üst solunum yollarında tutuluyor. Atık su arıtma tesisleri de uzun lifleri daha kolay yakalayabiliyor.
Sentetik liflerde ise lifler daha küçük ve daha hafif olduğu için hem çevrede daha geniş bir alana yayılıyor hem de canlı dokulara daha derin nüfuz edebiliyor. Bu nedenle rapor, pamuklu ürünlerin tamamen zararsız olduğu gibi bir iddia ortaya koymasa da, geri dönüştürülmüş sentetiklerin mikroplastik kirliliği açısından daha riskli bir profil çizdiğini vurguluyor.
Nike öne çıkıyor: Marka bazında tablo ne söylüyor?
Araştırma genel olarak mikrolif kirliliğinin markadan çok kullanılan malzeme ve üretim tercihlerinden kaynaklanan sistemik bir sorun olduğunu gösteriyor.
Ham polyesterde en yüksek mikrolif salımı Nike ürünlerinde ölçüldü. Nike'ın ham polyester ürünleri gram başına ortalama 20 bin 258 lif dökerken, Shein ürünlerinde bu değer 6 bin 931 lif, H&M ürünlerinde ise 2 bin 737 lif olarak hesaplandı. Zara'dan temin edilebilen ham polyester ürün bulunamazken, Adidas'ın ham polyester örnekleri kumaş yapısı nedeniyle bu yöntemle teste uygun görülmedi.
Geri dönüştürülmüş polyesterde de benzer bir tablo ortaya çıktı. Nike'ın geri dönüştürülmüş polyester ürünleri gram başına ortalama 30 bin 772 lif salarken Adidas'ta bu değer 26 bin 516 lif olarak ölçüldü. H&M'nin geri dönüştürülmüş polyester ürünlerinde ortalasheinma lif sayısı 8 bin 289, Zara'da ise 4 bin 276 olarak hesaplandı. Shein'in "geri dönüştürülmüş polyester" olarak satılan ürünlerinde ölçülen ortalama lif miktarı ise 3 bin 519 oldu.
Ancak rapor, Shein ürünlerinin gerçekten geri dönüştürülmüş polyesterden üretilip üretilmediğine ilişkin ciddi şüphelere işaret ediyor. Çalışma sırasında "geri dönüştürülmüş" olarak satılan bazı Shein ürünlerinin, aylar sonra çevrim içi platformda yalnızca "polyester" olarak yeniden listelendiği tespit edildi. Bu nedenle Shein örneklerinin, geri dönüştürülmüş polyesterle ham polyester arasındaki farkı olduğundan düşük göstermiş olabileceği belirtiliyor. Nitekim Shein ürünleri analizden çıkarıldığında, geri dönüştürülmüş polyester ile ham polyester arasındaki mikrolif farkı yüzde 55'ten yüzde 72'ye yükseliyor.
Rapora göre bu bulgular, mikroplastik kirliliğinin yalnızca ucuz fast fashion markalarına özgü olmadığını, spor giyim ve "sürdürülebilirlik" iddiası güçlü markaların da bu yapısal sorunun parçası olduğunu ortaya koyuyor.
Etiket ve satılan ürün her zaman uyuşmuyor
Araştırma sürecinde çevrim içi ürün tanıtımları ile fiziksel bakım etiketleri arasında da uyumsuzluklar tespit edildi. En belirgin ve sistematik tutarsızlıklar Shein ürünlerinde görülürken, H&M ve Nike örneklerinde de sınırlı sayıda etikette "geri dönüştürülmüş polyester" bilgisinin yer almadığı durumlara rastlandı.
Rapor, bu durumun tüketicinin yanıltılması ihtimalini güçlendirdiğini, daha sıkı etiketleme kuralları ve bağımsız denetim mekanizmalarına ihtiyaç olduğunu vurguluyor.
Çamaşır makinesinden sofraya mikroplastik zinciri
Sentetik kıyafetlerin her yıkanışında çok sayıda mikrolif açığa çıkabiliyor. Bu liflerin önemli bir bölümü atık su arıtma tesislerinde oluşan çamurla birlikte tarım topraklarına taşınıyor. Böylece mikroplastikler topraktan suya, hayvanlardan insanlara uzanan bir zincir içinde dolaşıma giriyor.
Mikroplastikler bugün insan akciğerinde, kan damarlarında, sindirim sisteminde ve plasentada tespit ediliyor. Bilimsel çalışmalar, mikroplastiklerin kalp krizi, felç, kardiyovasküler hastalık, iltihaplanma, hormon bozuklukları ve erken ölüm riskini artırabildiğini ortaya koyuyor. Çocuklar ise solunum yoluyla yetişkinlere kıyasla çok daha fazla mikroplastik alabiliyor.
Çözüm nerede?
Rapora göre daha sık dokuma, daha az tüylü iplik, sürekli filament kullanımı, daha iyi kesim teknikleri, endüstriyel ön yıkama ve filtre sistemleri mikrolif salımını bir miktar azaltabiliyor. Ancak esas çözüm hem ham hem geri dönüştürülmüş sentetik lif kullanımını azaltmak. Çünkü hiçbir teknik önlem, sentetik liflerin yarattığı kirliliği tamamen ortadan kaldıramıyor.
Rapor, Avrupa Birliği düzeyinde zorunlu mikrolif testleri, ürün bazında lif dökülme sınırları ve sentetik giysiler için açık tüketici uyarıları getirilmesini öneriyor. Küresel ölçekte ise ham plastik üretimini sınırlayan, kaynağında azaltımı önceleyen bağlayıcı bir plastik anlaşmasının hayati olduğu vurgulanıyor.
Tüketici ne yapabilir?
Rapor, mikroplastik kirliliğini azaltmada tüketicilerin de etkili olabileceğine dikkat çekiyor. Buna göre daha az ama daha kaliteli ürün almak, plastik temelli liflerden mümkün olduğunca kaçınmak ve ağırlıklı olarak sentetikten üretilen ultra hızlı moda ürünlerini tercih etmemek önemli adımlar arasında yer alıyor.
Giysileri daha seyrek, düşük sıcaklıklarda, kısa programlarda ve makineyi tamamen doldurarak yıkamak da lif dökülmesini azaltıyor. Bunun yanı sıra sentetiklere bağımlılığını azaltan, güvenli ve düşük etkili liflere yatırım yapan markaları desteklemek, "geri dönüştürülmüş polyester" etiketlerini sorgulamak ve yanıltıcı yeşil iddialara karşı daha sıkı denetim talep etmek de tüketicilerin elindeki diğer araçlar olarak öne çıkıyor.
Raporun vardığı sonuç ise net: Geri dönüştürülmüş polyestere dayanan "yeşil" anlatı, mikroplastik kirliliğini azaltmak yerine daha fazla ve daha zararlı plastik parçacık üreten bir sisteme dönüşmüş durumda.
Moda endüstrisinde tartışma artık aynı plastikle "daha sürdürülebilir" üretim yapılıp yapılamayacağından çok, plastik temelli hızlı üretim ve tüketim düzeninden nasıl çıkılacağı üzerinde yoğunlaşıyor.